Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, “İslam ve terör kelimesini kim yan yana kullanıyorsa esasında DEAŞ’a El Kaide’ye ideolojik olarak büyük kozlar vermektedir, büyük kazanımlar üretmektedir. Çünkü bir dinin terörle yan yana olması demek o dini istismar ederek terör eyleminde bulunanların ideolojik olarak güçlendirilmesi demektir" dedi.AB Bakanı ve Başmüzakereci Çelik, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) tarafından yayımlanan “Avrupa İslamofobi Raporu”nun tanıtım paneline katıldı. Panelde yaptığı konuşmada Bakan Çelik, bugün dünyada 16,5 milyon mülteci olduğunu belirterek, “Bu mültecilerin yüzde 60’ı az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde bulunmaktadır. Bu ülkelerin hiç sesi çıkmıyor ama gelişmiş ülkeler sürekli olarak mülteciler konusunda seslerini yükseltiyorlar. Dünyada en çok mülteci nüfusu barındıran ilk 10 ülke arasında AB üyesi olan tek ülke Almanya’dır. Almanya’nın nüfusundan yarısından azına ve ekonomik büyüklüğünün yüzde 1’ine sahip olan Uganda da 512 bin mülteci varken Almanya’da 478 bin mülteci bulunmaktadır. Uganda mukayeseli olarak esasında AB’nin pek çok ülkesinden daha fazla yük çekmektedir. Ama Uganda’nın sesinden daha çok Avrupa’daki bazı ülkelerin sesi duyulmaktadır. Bazı siyasetçilerin sesi duyulmaktadır. Bu veriler Avrupa’nın yaşadığı bu korkunun yapay olduğunu, gerçeklikten uzak olduğunu en önemlisi de bizatihi AB düşmanı ırkçı siyasetçiler tarafından manipüle edilen bir korku olduğunu açıkça ortaya koymaktadır” şeklinde konuştu.“İslam ve terör kelimesini kim yan yana kullanıyorsa esasında DEAŞ’a El Kaide’ye ideolojik olarak büyük kozlar vermektedir”Bakan Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:“İslam düşmanlığı siyaset kurumu tarafından o kadar fazla kullanmaktadır ki Avrupa vatandaşları ülkelerinin Müslümanların işgali altında olduğunu sanmaktadır. Yapılan anketlerde Avrupalıların, ülkelerinde yaşayan Müslüman sayısını olduğundan 5 katı daha fazla tahmin ettiklerini göstermektedir. Şöyle bir tablo var; ülkenizde ne kadar Müslüman var diye sorduğunuzda, kendi ülkesindekinden en az 5 katı daha fazla Müslümanın o ülkede yaşadığını düşünüyor. Çünkü bu günlük olarak politik dille ve medya diliyle pompalanan bir korku ikliminin neticesi. Terörizm tehdidi ve ekonomik krizde İslamofobiyi körükleyen diğer unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır. DEAŞ terör örgütünün Avrupa’da İslam dini adına gerçekleştirdiğini iddia ettiği bir dizi saldırı İslamofobinin yükselişine sebep olmaktadır. Esasında burada birbirini besleyen bir durum var. Avrupa’da ne zaman İslamofobik bir takım uygulamalar gündem olsa DEAŞ’a katılım sayısı artmaktadır. DEAŞ’ın yaptığı eylemlerde Avrupa’daki İslamofobik çevrelerin eline birer koz olarak geçmektedir. Terörizmin bir vaka olduğu herkesin üzerinde anlaştığı bir husus. Ama bir din ile ilişkilendirilip bu dinin sistematik olarak mahkum edilmesi bugünün en büyük problemidir. Terörizmle mücadele edeceğiz derken onu besleyen koşulların yeniden üretilmesi bugün Avrupa ülkelerinin düştüğü en büyük hatadır. Dolayısıyla İslam ve terör kelimesini kim yan yana kullanıyorsa esasında DEAŞ’a El Kaide’ye ideolojik olarak büyük kozlar vermektedir, büyük kazanımlar üretmektedir. Çünkü bir dinin terörle yan yana olması demek o dini istismar ederek terör eyleminde bulunanların ideolojik olarak güçlendirilmesi demektir. Bugün terörle mücadele adı altında alınan tedbirler Müslümanları genel olarak toplumun dışına itiyor. Müslümanların ve diğer Avrupalıların Avrupa’da bir arada yaşama kültürünü tehdit ediyor. Esasında burada çeşitli araştırmaları da görüyorsunuz. Örneğin, Rakka operasyonu ne kadar sürer, Musul operasyonu ne kadar sürer diye konuşuluyor, aylardan bahsediliyor. Fakat esas olarak bu DEAŞ’ın El Kaide’nin ideolojik kökenleriyle nasıl mücadele edileceği konusunda doğru düzgün bir tartışma yapılmıyor. Tam tersine Avrupa’daki İslamofobik yaklaşımlar DEAŞ ve El Kaide gibi terör örgütlerinin ideolojik olarak daha da büyüyen cazibe odakları haline gelmesine yol açıyor maalesef.”“Radikalleşmeyi Müslümanlara özgü gibi anlayan yaklaşım birçok Avrupalı siyasetçinin temel yanılgısıdır”“Radikalleşmeyi Müslümanlara özgü gibi anlayan yaklaşım birçok Avrupalı siyasetçinin temel yanılgısıdır” diyen Çelik, “Radikalleşmeyi Müslümanlara indirgeyen bu yaklaşım Müslümanların daha fazla ayrımcılığa uğraması ve dışlanmasına yol açmakta, biz ve onlar ayrımını derinleştirerek Müslüman gençler de ve İslam karşıtların da birbirini besleyen bir radikalleşme sürecini ortaya çıkarmaktadır. Müslümanları topyekun bir Batı karşıtlığı içinde tanımlayan aşırı sağa, tüm olumsuz sıfatları bir bütün olarak Müslümanlara yükleme konforu verilmektedir. Avrupa’daki bütün problemlerin aşırı sağ tarafından Müslümanlara yüklenmesi merkez siyasetin buna direnememesi, Avrupa’daki ırkçı, faşist akımın, siyasi akımlarla DEAŞ terör örgütü gibi akımlar birbirinin siyasi olarak ikizidir. Bunlar biri yükseldiği zaman diğeri de yükselmektedir. Bir şekilde de kendi varlıklarını diğerinin varlığına borçludurlar” ifadelerini kullandı.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz