Bakan Çelik: Varlığın Kıymeti Bilinmiyor, Şükür Unutulmuş

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, “Eskiden bu sofralar yoktu, ama lezzet vardı. Şimdi...

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, “Eskiden bu sofralar yoktu, ama lezzet vardı. Şimdi her şey bol, israf diz boyu, kıymet bilinmiyor, şükür unutulmuş nereden geldiğimiz unutulmamalı." dedi.

TRT6’nın ‘İftar zamanı’ programına katılan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, çocukluk yıllarında tutuğu orucu, kıldığı teravihi ve o dönemin yaşantısını anlattı. 6 yaşında oruç tutmaya çalıştığını kaydeden Çelik, o günkü lezzetlerin hala damağında olduğunu aktardı. O dönemde bugünkü sofralarda oturmanın mümkün olmadığını kaydeden Çelik, “Fakirlik vardı ama bereket vardı, lezzet vardı.” diye konuştu.

Reklam
Reklam

Ardahan’ın en yüksek rakımlı köyünde dünyaya geldiğini hatırlatan Bakan Çelik, yoksulluk içinde büyüdüğünü dile getirdi. Türkiye’nin şimdi varlık içerisinde yüzdüğünü kaydeden Çelik, ancak şükür ve kıymetin bilinmediğini anlattı.

“BAYRAM GECESİ AYAKKABILARIMIZI YASTIĞIMIZIN ALTINA ALIP YATARDIK”

Eski bayramların daha heyecan verici olduğunu anlatan Çelik, herkesin en büyük beklentisinin bayrama ulaşmak olduğunu söyledi. Çocukluk yıllarında babasının gurbette inşaat işçisi olarak çalıştığını belirten Çelik, babasının bayramlık aldığı hediyesini annesi tarafından bayram gecesine kadar sandıkta saklandığını kaydetti.

Annesinin iyi bir maliye ve içişleri bakanı olduğunu kaydeden Çelik şöyle devam etti: “Babam inşaat işçisiydi, gurbetteydi. Bayram öncesi gelince bize hediye alırdı. Ama annem bayram gecesine kadar hediyeleri bize göstermez sandıkta saklardı, merakla beklerdik. Bayramlığı öncede giyme şansın yok, son gece çıkarırdı. O zamanlar lastikli ayakkabı ile tarlada çalışır, çobanlık yapardık. Annem İyi bir maliye aynı zamanda içişleri bakanı idi. Erkek rızık peşinde dışarıda koşarken Annemiz evi en iyi şekilde yönetmek zorundaydı. Şu anda Anadolu’da Şanlıurfa’da bu motiflere rastlamak mümkün. Bayram gecesi aldığımız yeni gıcır gıcır ayakkabıyı heyecandan yastığımızın altına koyardık. Heyecandan uyur muyduk, uyumaz mıydık bilmiyorum sabah erken kalkar ayakkabılarımızı giyer dışarı çıkardık.”

Reklam
Reklam

Şimdiki çocuklarda bu heyecanın kalmadığını ifade eden Çelik, artık herkesin gardırobunun tıka basa dolu olduğunu, giyimlerin gardıroplara sığmadığını söyledi. Şükrün, kıymetin kalmadığını, israfın diz boyu olduğunu ifade eden Çelik, nereden geldiğimizin unutulmaması gerektiğini vurguladı.

“ÇOCUKKEN ÇOK YARAMAZDIM”

Çocukluk yıllarındaki teravih günlerini de anlatan Çelik, çocukluk yıllarında çok yaramaz, hareketli bir çocuk olduğunu ancak büyüklere karşı aşırı saygılı olduğunu aktardı. Çelik çocukluktaki teravih günlerini şu şekilde anlattı: O dönemde elektrik yoktu, gaz lambaları vardı. Teravih için 20-25 lüküz camiye asılırdı. Biz camiye gidince oynardık, durmazdık. Lambalarda fitil vardı, arkadaşlarımla cami duvarında asılı bulunan lambaların içine bulunan fitilleri çok gazyağının içine düşürürdük. Ondan sonra arkadaşlarla yarışırdık en iyi aydınlatan lüküz hangisi diye. Teravih bir buluşma yeriydi. Herkes için önemli günlerdi. Işıl ışıldı. Çok hoş bir zamandı.

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

Anahtar Kelimeler: