ANKARA (İHA) - Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun, Cumhurbaşkanını halkın seçmesi durumunda, Türkiye'nin parlamenter sisteminin değişeceği yönündeki tartışmaları değerlendirerek, "Zamanla belki Türkiye Başkanlık Sistemi'ne geçebilir. Ama zamana ihtiyaç var" dedi.
Bakan Coşkun, Cumhurbaşkanını halkın seçmesinden bir sonraki aşamanın başkanlık sistemi olup olmadığı konusunda ise, "Demokrasi iyice kökleşecekse, Türkiye'nin yapısı buna müsaitse, o zaman Başkanlık Sistemi'ne geçebilir" değerlendirmesini yaptı.
Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun, İhlas Haber Ajansı (İHA) Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar'a açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı'nı halkın seçmesine ilişkin yasa teklifinin dün TBMM'de kabul edilmesinin hatırlatılması ve CHP'nin konunun yeterince tartışılmadığına yönelik eleştirilerinin hatırlatılması üzerine Bakan Coşkun, 367 konusunun ardından Anayasa Mahkemesi'nin de aldığı kararla TBMM'nin kendi iradesiyle cumhurbaşkanını seçebilmesinin neredeyse yok edildiğini söyledi. Böyle bir durumda seçimden sonra aynı tablonun Meclis'te yine olabileceğine dikkat çeken Coşkun, bunun için en akıllı çözümün cumhurbaşkanını halkın kendi iradesiyle seçmesi olduğunu vurguladı.
Cumhurbaşkanını halkın seçmesi konusunun 8. Cumhurbaşkanı merhum Turgut Özal'ın başbakan olduğu günden beri tartışıldığı bildirdi. Coşkun, "Bu konuda kitaplar yazıldı, seminerler düzenlendi, doktora tezleri hazırlandı. O kadar çok doküman var ki. Türkiye bunu neredeyse 20 yıldır tartışıyor. Maddelere de bakılırsa çok tartışılacak bir konu yok.
Dolayısıyla Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilecektir. CHP'nin şunu söylemesi gerekir; 'Seçildikten sonra cumhurbaşkanının yetkilerini, sorumluluklarını gözden geçirelim'. Ona biz de haklı olarak olumlu bakıyoruz. Çünkü tabii ki halkın seçtiği bir cumhurbaşkanı çok daha güçlü olacaktır. Görev ve yetkilerinin yeniden TBMM'de ve kamuoyunda tartışılması lazım" değerlendirmesini yaptı.
Cumhurbaşkanını halkın seçmesi durumunda, Türkiye'nin siyasal yapısının değişeceği yönündeki iddiaların hatırlatılması ve parlamenter sistemin değişmesini doğru bulup bulmadığını sorulması üzerine ise Bakan Coşkun, "Bu zamana bağlı. Türkiye cumhuriyeti yaşıyor, demokrasiyi yaşıyor ve tamamen halk içine sindirmiş durumda. Cumhuriyet sevgisi, demokrasi insan hakları, dini duygular, Atatürk sevgisi vatan sevgisi kimsenin insafında değildir.
Onun için bunları ortaya atmak, adeta ayrımcılık yapmaktır. Bu tartışılacaktır. Zamanla belki Türkiye Başkanlık Sistemi'ne geçebilir. Ama zamana ihtiyaç var" diye konuştu. Bakan Coşkun,cumhurbaşkanını halkın seçmesinden bir sonraki aşamanın başkanlık sistemi olup olmaması konusunda ise, "Demokrasi iyice kökleşecekse, Türkiye'nin yapısı buna müsaitse, o zaman Başkanlık Sistemi'ne geçebilir. Ama şimdiden geçsin demek istemiyorum" dedi. Doğru Yol Partisi ve Anavatan Partisi'nin Demokrat Parti adı altında birleşmeni de değerlendiren Coşkun, "Onlar da bizim arkadaşlarımız. Onlar da temelde bu felsefenin insanları. Ama AK Parti her şart altında tek başına iktidar olacaktır" şeklinde konuştu.
Türkiye'de merkez solun ise, kısa dönemde iktidara gelemeyeceğini ifade eden Coşkun, "Gelirse de bizim programı devam ettirecek. Çünkü, ellerinde başka bir program yok" dedi. AK Parti'nin tek başına iktidar olacağını çünkü milletin sağduyusunun bunu emrettiğini kaydeden Coşkun, "Bu programın gelecek dönemde de uygulanması ve sürdürülebilir büyümenin devamı gerekiyor. Ayrıca da Avrupa Birliği'nde elde ettiğimiz kazanımların kaybedilmemesi gerekiyor. Bütün dünyanın da gözü üzerimizde, milletimizin de desteğinin bizimle beraber olacağına inanıyorum" dedi.
"SEÇİMİN EKONOMİYİ ETKİLEMEMESİ İÇİN HER TÜRLÜ TEDBİRİ ALDIK"
Bakan Coşkun, 22 Temmuz'da yapılacak olan genel seçim sürecinde ekonomik dengalerde bir bozulma bekleyip beklemediğinin sorulması üzerine ise, "Ekonominin istikrar içinde devam etmesi herşeyden önce siyasi istikrara bağlıdır" dedi. Coşkun, siyasi istikrarın devam edeceğine inanıp inanmadığının sorulması üzerine ise "Mecburuz, Türkiye'ni başka çıkış yolu yok. Ben halka inanıyorum, güveniyorum. O bakımdan siyasi istikrar devam edecek. Buna Türkiye hem muhtaç hem mecbur" cevabını verdi.
Coşkun, böyle bir ortamda istikrarı bozanların vebalden kurtulamayacaklarını da belirterek, "Seçim yılı olduğu için ekonomik verileri ona göre hesapladık ve seçimin ekonomiyi etkilememesi için her türlü tedbiri aldık" dedi. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch'in, Türkiye'nin güven notunu 'pozitif'ten 'durağan'a düşürdüğünü hatırlatan Coşkun, "Buna sebep hem askeriyenin yayınladığı bildiri hem de CHP'nin çok hırçın hareket ederek mecliste verilecek kararları mahkemeye taşımasıdır. Bu Türkiye'nin uluslararası düzeyde elde ettiği güvene ve itibara gölge düşürdü. Bunu düzeltmeye çalışıyoruz. Ekonomide bu ufak dalgalanmalar bunların etkisiyle oldu, seçimin etkisiyle değil" dedi.
Coşkun, Halk Bankası'nın halka arzı ile birlikte KOBİ'lere kredi verilmesi konusunda zorluk çıkartıldığı yönündeki haberlere de değindi. İktidara geldikleri ilk dönemde Halk Bankası'nın KOBİ'lere 153 trilyon lira fon ayırdığını ve bunun 90 trilyon lirasını kullandırdığını belirten Coşkun, faizin yüzde 59, riskin de yüzde 24 olduğunu söyledi. Faizi yüzde 13'e indirdiklerini ve şu ana kadar KOBİ'lerin 5.7 katrilyon kredi kullandığını belirten Coşkun, riskin de 10 binde 3 olduğunu kaydetti. Coşkun, "Bugün Halk Bankası KOBİ bankasıdır ve bu devam edecek.
Hazine olarak biz yüzde 5 nispetinde faizlere destek veriyoruz. Bu desteği verdiğimiz müddetçe bu pazarı kaybetmek istemez" dedi. Hem yabancı, hem kamu hem de özerk bankaların da KOBİ kredilerine yöneldiklerini belirten Coşkun, "Eskiden KOBİ'ler randevu bile alamıyordu. Şimdi gazete ilanlarıyla KOBİ'lerin peşine düştüler. Bu ekonominin canlanmasına ve bizim KOBİ'lere sahip çıkmamıza bağlı bir gelişme. Bundan geri dönüleceğini sanmıyorum, Çünkü dünyanın gündeminde de KOBİ'ler var" dedi. Coşkun, ayrıca KOBİ'leri Ar-Ge çalışmalarıyla tanıştırdıklarını, teknolojiyle buluşturduklarını da belirterek, KOBİ'lerin kendi bünyesinde de yeniden yapılanarak, kayıtlı ekonomiye geçmeleri için gayret sarf ettiklerini söyledi.