Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Beşiktaş'ta bulunan Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Çalışma Ofisi'nde düzenlenen 'Kültür, Sanat ve Medyanın Dönüştürücü Gücüyle Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi' toplantısına katıldı.
Gazeteciler, akademisyenler ve sinema sanatçılarına uzanan katılımcılar ile istişare yapan Göktaş, “Medyanın toplum üzerindeki etkisini ve ikna gücünü hepimiz çok iyi biliyoruz. Özellikle kadına yönelik şiddetle mücadelede önemli bir enstrüman olduğuna inanıyoruz. Medyanın insanların duygu ve düşüncelerini etkilediği, tutum ve davranışlara yön verdiği birçok araştırma ile ortaya konmuş durumda. Dolayısıyla medyanın başlı başına toplumu değiştirme ve dönüştürme potansiyeli olduğu artık kabul edilen bir gerçek" dedi.
Kadına yönelik şiddetle mücadelede devletin sıfır tolerans uyguladığını vurgulayan Göktaş, "Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, kadına yönelik şiddetle mücadelede devletimizin tüm birimleri sıfır tolerans ilkesiyle, siyaset üstü bir duruş sergiliyor. Kadına yönelik şiddetle mücadelede güçlü bir hukuki zemine sahibiz. Sayın Cumhurbaşkanımızın ifadeleriyle 'Şimdiye kadar yapılmış en büyük devrim, tarihi bir kazanım' olarak değerlendirdiğimiz 6284 sayılı Kanun ile kadına yönelik şiddetle mücadelemizi kararlı bir şekilde sürdürüyoruz. Bu mücadelemizi hukuki alt yapı üzerine inşa ettiğimiz ulusal ve yerel düzeyde politikalarla güçlendiriyoruz. 2021-2025 yıllarını kapsayan 'Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 4'üncü Ulusal Eylem Planı'mızda belirlediğimiz faaliyetlere, tüm paydaşlarımız ve özellikle medya temsilcileri de önemli bir katılım ve katkı sağladı. Eylem Planımızda, geleneksel ve yeni medyanın kadına yönelik şiddetle mücadeleyi destekleyici bir rol üstlenmesini önemli bir strateji olarak belirledik. Haber bültenlerinden çizgi filmlere 'medyada kadına yönelik şiddetle mücadele' konusunda farkındalık çalışmaları düzenledik. Bu mücadeleye katkı sunan iyi örnekleri ödüllendirme kararı aldık. 2024-2028 yıllarını kapsayan 'Kadının Güçlenmesi Strateji Belgesi ve Eylem Planımız' ile kadınları hem hak ve özgürlükler hem de toplumsal katılımı artırma hususlarında desteklemeye devam ediyoruz. Ayrıca, 'Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planı'mızla dijitalleşme sürecinde ailenin desteklenmesini öncelikli hedefimiz olarak benimsedik. Geleneksel ve yeni medyaya baktığımızda, genel olarak kadınların basmakalıp rollerle temsil edildiği, kadın bedenin metalaştırıldığı ve bu temsil biçiminin kadınlara karşı ayrımcılığı daha da pekiştirdiğini üzülerek görüyoruz. Geçtiğimiz mart ayında RTÜK Başkanlığımız iş birliği içinde hazırladığımız 'Medyada Kadına Yönelik Şiddetle Mücadeleye İlişkin Etik İlkeleri' yayımladık. Yayınlanan bu etik ilkelerin medya kuruluşları için önemli bir rehber niteliği taşıdığını düşünüyorum" dedi.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, şiddet vakalarının geri dönülemez sonuçlar doğmadan önlenmesinin önemli bir mesele olduğunun altını çizerek, “Her bir şiddet vakası bizim için fazla bir vaka. Menfur şiddet vakaları gerçekleştiğinde kök nedenlerinin araştırılması ve gereken tedbirlerin alınması için ilgili tüm paydaşlar üzerine düşeni yapıyor. Ancak bu olayların geri dönülemez sonuçlar doğmadan önlenmesi önemli bir mesele. Risklerin erkenden tespit edilip, koruyucu- önleyici mekanizmaların harekete geçmesinin önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu kapsamda 81 ilimiz ve 922 ilçemizin sosyal risk haritalarını çıkarmaya yönelik çalışmalar başlattık. Sosyal risk haritaları ile; kadına yönelik şiddet, çocuk istismarı, bağımlılık gibi sosyal olguları bütüncül olarak görmeyi amaçlıyoruz. Elde edeceğimiz bulgular ile her bir şehre, ilçeye, mahalleye ve hatta aileye özgü koruyucu ve önleyici faaliyetler belirlemek mümkün olacak" ifadelerini kullandı.
Bakan Göktaş açıklamalarının devamında şu ifadelere yer verdi:
“Bakanlık olarak yeni bir modeli hayata geçiriyoruz. 'Aile Rehberi' uygulamasını içeren, 'Aile Rehberi Sistemi'ni başlatıyoruz. Kısa süre içerisinde bütün Türkiye'de yaygınlaşmasını hedeflediğimiz 'Aile Rehberi Sistemi' ile, talep eden haneleri daha yakından takip ederek, sorunlara hızlı ve etkili çözümler bulmayı hedefliyoruz.
Şiddet, istismar ve intihar vakalarının arka planında kontrolsüz ve denetimsiz dijital mecraların olduğunu gözlemliyoruz. Giderek yaygınlaşan bu meselenin bireylerin ve toplumun ruh sağlığında derin etkilere yol açtığına şahit oluyoruz. Bugün sosyal medyanın etkileri ve dijital riskler, aileler için büyük bir endişe kaynağı haline geldi. Bu anlamda çocuklarımızı, dijital dünyanın tehlikelerinden korumak için yoğun bir mesai harcıyoruz. Bakanlık olarak, 1 Ekim'de dijital bağımlılığın nedenlerini ve sonuçlarını ele aldığımız kapsamlı bir 'Dijital Bağımlılık ve Aile Çalıştayı' gerçekleştirdik. Medyada özellikle gündüz kuşağı programlarında yer alan içeriklerin reyting kaygısıyla, şiddeti normalleştiren bir niteliğe kavuştuğunu ele aldık. Dolayısıyla, Bakanlık olarak, şiddet içerikli yayınların reyting skalasından kaldırılması gerektiğini burada bir kez daha güçlü bir şekilde ifade etmek istiyorum"
Bakan Göktaş, medyada kadın ve erkek temsillerinin özenle inşa edilmesi gerektiğinin altını çizerek, "Medya yayıncıları açısından öncelikle meselenin, kadına yönelik şiddete karşı duyarlı bir dil geliştirmek olduğunu düşünüyoruz. Kadın ve erkek temsillerinin büyük bir özenle inşa edilmesi gerektiğine inanıyoruz. Kadın ve erkeğin hayatı paylaşan ve birbirinin tamamlayıcısı olan özelliklerinin daha çok ön plana çıkarılması gerektiğine inanıyoruz. Fakat ne yazık ki, kadını ve erkeği birbirinin karşısında iki cephe olarak sunmak, örtülü ya da açık şiddet öyküsünün ilk adımı olarak gergin bir hat çiziyor. Karşıt konumlandırılan taraflar, ailede ve toplumda şefkatin değil, şiddetin tohumlarını ekiyor. Bu durum, şiddeti normalleştiren, kötülüğü sıradanlaştıran kapıları aralıyor. Üzülerek ifade etmek durumundayım; cinayetin her detayıyla verildiği, maktulün fotoğraflarının kullanıldığı haberler hem hayatını kaybedenlerin ailelerine hem de toplumun ruh sağlığına ciddi zarar veriyor" şeklinde konuştu.
Bakan Göktaş, kadın ve çocuk başta olmak üzere her türlü şiddetin önlenmesinde toplumun katılarının öneminin altını çizerek, “Kadına yönelik şiddetle mücadeleyi toplumsal bir seferberlik ruhuyla yürütmeliyiz. Topyekun bir mücadele ortaya koymalıyız" dedi.