Soylu, CNN Türk'te katıldığı Hafta Sonu Özel programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Dün tanıtımı yapılan "Türkiye'nin Otomobili"ni nasıl bulduğuna ilişkin soru üzerine Bakan Soylu, programa katılamadığını belirterek, "Gönlümüz, aklımız o günün ortaya çıkaracağı enerjideydi. Tabii mükemmel, muhteşem, hayallerimiz... Çok uzun yıllardır Türkiye'nin ertelemek zorunda kaldığı ve gücünü yakaladığında da ertelemediği, milletimizle buluşturduğu bir hayal." değerlendirmesinde bulundu.
"Türkiye'nin Otomobili"nin İçişleri Bakanlığı açısından da önemli olduğunu vurgulayan Soylu, "Çünkü hem İçişleri Bakanlığı hem de polis ve jandarma olarak bu konularda en çok alıcılardan bir tanesiyiz." diye konuştu.
Bakan Soylu daha sonra "Türkiye'nin Otomobili"nin jandarma ve emniyetin logolarının giydirilmiş versiyonlarını yayında göstererek, "Almak için sabırsızlanıyoruz." ifadesini kullandı.
"Türkiye'nin Otomobili"ne yönelik eleştirilere ilişkin görüşü sorulan Bakan Soylu, şunları söyledi:
"Milletimizin bundan çok mutlu olduğu aşikar. Bundan mutlu olunmaz mı? Bundan mutlu olunur. Tabii CHP'deki arkadaşımızın yaklaşımı, zannediyorum kalıtımsal bir şey. Bu, doğru bir şey değil. Bunu dönüştürmek lazım. Biz, iyide, güzelde, doğruda rekabet etmeliyiz. CHP yöneticilerine bizim tavsiyemiz; 'Biz çok daha iyiyi yapacağızı, biz daha kısa zamanda yapacağızı, daha az maliyetle daha güzelini yapacağızı, daha çok ihraç edeceğizi' önermeleridir. Yeni dünya bu.
Sezai Temelli'ye söyleyeceğim bir tek şey var. O, 'pil' deyince, el yapımı patlayıcı, C4 ile ilgili yapılan patlayıcıdan anlar. Bu, elektrikli, pilli arabalardan anlamaz. Onun alanı da değil. Onun için onlarla öyle bir tartışmayı yapmanın çok büyük bir anlamı yoktur. Onların hangi alanlarda ihtisas gösterdiği apaçık ortada."
Bakan Soylu, Türkiye'deki teknolojik dönüşüm nasıl bir fark yarattığına ilişkin soru üzerine, teknolojik dönüşümün devletin verimliliğine katkısı olduğunu belirtti.
Özel sektörün çok güçlü katma değer ürettiğini, verimliliğinin çok yüksek olduğunu, müşteri memnuniyeti denilen süreci de özel sektörün çok iyi yönettiğini, en ufak bir tıkanıklıkla karşı karşıya kaldığında tedbir aldığını ifade eden Soylu, "Ama devletler çok daha ağır yapılardır. O zaman şöyle bir problem ile karşı karşıyayız; özel sektör bu kadar sıçrar, bu kadar iyi bir noktaya gider, devlet o ağır ve hantal yapısını devam ettirirse, sunduğu hizmetlerde vatandaş memnuniyetini sağlayamazsa, bu sefer devlet itibar kaybeder. Belki de 21. yüzyılın temel problemlerinden biri buydu. Devletler de çok atik bir şekilde bilişimden istifade eden, bütün su süreçleri iyi yönetebilen bir anlayışı ortaya koydular ve koymaya çalışıyorlar." diye konuştu.
Bir günde 204 bin kimlik, pasaport ve ehliyet vererek nüfus idaresinde rekor kırdıklarını anlatan Soylu, bu belgelerin 2,5 günde vatandaşın evine ulaştırıldığını söyledi.
Bakan Soylu, Türkiye'nin imkanlarının çok geliştiğini ifade ederek, "Bu yıl 31 bin saat İHA ve SİHA'larımız uçmuş. Bu, sadece İçişleri Bakanlığına bağlı 49 İHA VE SİHA. Burada, terör örgütlerine karşı veya karşı karşıya kaldığımız güvenlik risklerine karşı mukayeseli bir üstünlük sağlıyoruz. İHA ve SİHA'ların bize sağladığı üstünlük, saha hakimiyetidir ve alan hakimiyetidir, terör örgütünün hareketsizliğini sağlamasıdır. En önemlisi İHA ve SİHA'lar ile yaptığımız hiçbir operasyonda bugüne kadar şehit vermedik. Bunlar bizi hem içeride ve hem dışarıda çok önemli bir güce sevk ediyorlar." diye konuştu.
Bakan Soylu, PKK'ya yönelik operasyonlara ilişkin, "Son iki yılda 600 telsiz ele geçirdik, 2 bin 700 barınak ve sığınaklarını yok ettik. Sadece bu yıl 70 tonun üzerinde gıda malzemesi ele geçirdik." dedi.
Narko terör kapsamında bu yıl 43 milyon kök kenevir yakaladıklarını anlatan Soylu, bunun piyasa değerinin 15 milyar lira olduğunu belirtti.
Bakan Soylu, narkotik, kaçakçılık ve insan ticaretini terör örgütlerinin finansal ayağı görmek gerektiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Narkotikte etkin bir sonuç oldu bu sene. Biz, uzun yıllardan beri AB raporları içinde bunun PKK tarafından yapıldığını ifade ettirmek istiyorduk. Hep, Türkiye'nin tezlerine vurgu yapılarak bir sonuç oluşturuldu. İlk kez AB, PKK'nın bu narko terör operasyonlarının ve uyuşturucu şebekelerinin bizatihi yöneticisi olduğunu, Avrupa'da önemli bu konuda bir çember oluşturduğunu çok net ifadelerle ortaya koydu. Çünkü onların da canı yanmaya başladı.
Hem Avrupa'dan ticareti alıp özellikle Körfez ülkelerine kimyasal ve sentetik uyuşturucu götürmeye çalışıyorlar hem de doğudan alıp, Avrupa ve Türkiye'yi hedef haline getirerek afyon, esrar, eroin üzerinden bir üretim ortaya koymaya çalışıyorlar. 2015-2016'da uyuşturucuya bağlı ölümler 500'dü. 2017'de bütün dünyada birden arttı. Ciddi bir çalışma içine girdik 940'lardan 657'ye düştü bu sayı. Bu yıl da geçen yılın aynı aylarıyla karşılaştırdığımızda yüzde 40 daha aşağıdayız. Bizim bu açıdan ciddi bir mücadelemiz söz konusu. Özellikle terör örgütlerinin oluşturduğu narko terörden başlayan finans operasyonlarını ciddi şekilde gerçekleştiriyoruz."
PKK'ya katılımın sürüp sürmediğine ilişkin soru üzerine Bakan Soylu, Türkiye'de yurt içi terörist sayısının 500-550 olduğunu söyledi.
Bakan Soylu, terör örgütüne katılımda 2012-2014 yılları arasında yükseliş olduğunu belirterek, "5 bin 558 rakamına kadar katılım geliyor. Ne zaman geliyor? Çözüm sürecini istismar edip 'Silahları bırakacağız' diye dünyaya, Türkiye'ye teminat verdikten sonra tam tersi arkadan dolanıp, terör örgütünü kuvvetlendirmeye çalışan bir anlayış ortaya koyuyorlar. 5 bin 558, 3 bin 884, 713... Ne zaman bu azalış? Çukur, barikat olaylarından sonra yani Türkiye yeni bir güvenlik konseptine döndükten sonra artı 15 Temmuz'dan sonra. Hem 15 Temmuz hem de çukur, barikat olaylarından sonra Türkiye yeni bir güvenlik konseptine döndü." değerlendirmesinde bulundu.
Bu yıl Türkiye içine gelen terörist sayısının 260 civarında olduğunu aktaran Soylu, "500-550 arasındaki teröristin hepsi bu yıl başında Türkiye'de yoktu. Her şeyi adım adım takip ediyoruz. En ufak bir iz bulalım yeter ki. Hakkari, Şırnak sınırı, bizim için büyük bir problemdir. Bu sınırları çizenler, Türkiye'nin başını belaya koymak için zamanında çizip, Türkiye'ye bırakmışlar." dedi.
Soylu, terör örgütünün bugün umudunun kesildiğini çünkü haberleşemediklerini, geçen sene ile bu sene arasındaki telsiz görüşmelerindeki oranın üçte bir olduğunu anlattı.
PKK terör örgütüne yönelik, "Bu yıl, açlıktan heder olacaklar. Çünkü hem barınak ve sığınaklarda çok iyi gıda malzemeleri ele geçirdik hem de şehir ve köylerle irtibatlarını kesebilmek için çok ciddi tedbirler aldık." diye konuşan Soylu, çözüm sürecine ilişkin soru üzerine, sözlerine şöyle devam etti:
"Devletin iki eli vardır. Bu ellerden biri demir yumruktur, diğeri de kadifedir. Devlet bu ikisini de bütün dünyada kullanır. Biz, son 25 yılda iki önemli iş yaptık. Bunlardan biri Kıbrıs'ta Annan Planı'dır. Türkiye ikinci önemli adımını da çözüm sürecinde atmıştır. Madem siz, silah bırakmayı kabul ediyorsunuz, evet biz sizin silah bırakmanızı gözetelim. Şimdi, bu süreç içinde devlet sabretmiştir hem de büyük ölçüde sabretmiştir."
Diyarbakır annelerinin, dağa kaçırılan çocuklarına kavuşma ümidiyle HDP İl Başkanlığı binası önündeki "evlat nöbeti"ne dikkati çeken Soylu, "Bence bir yüzleşme var. Hepimizin yüzleştiği bu çıplak gerçekle, bugün oradaki Kürt vatandaşlarımız ve kardeşlerimiz de aynı şekilde yüzleşiyorlar." diye konuştu.
Soylu, annelerin çocuklarının oradan gittiğini bildiği için HDP İl Başkanlığı önünde beklediğini anlatarak, devletin uzun yıllardır verdiği mücadele hakkında şunları söyledi:
"Diyarbakır Barosu diye bir baro var. Bunlar hukuk okumuş insanlar. Her türlü meseleye itiraz ederler, yanınızda dibinizde yanı başınızda PKK'dan mağdur olmuş anneler var. Diyarbakır ticaret, sanayi odası... Ne odası ise... Ne yapmışlar, ne koymuşlar ortaya? Ödleri kopuyor. Annelerin ödleri patlamıyor. Annelerin ortaya koydukları, 13-14 yaşında sonra... Yarınlarda Türkiye'yi sarsacak elimizde birtakım şeyler var. Bu çocuklara nasıl davrandıklarına yönelik. Bunları paylaşıp paylaşmamada arkadaşlarımızda değerlendirme yapıyoruz. İğrenç insanlar bunlar. Hem yapmışlar hem de videoya almışlar. İğrenç insanlar. Terör örgütü PKK, sadece bir ülkenin bir bölgesine yönelik kendine ait bir süre. ortaya koymaya çalışmıyor. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimiz, inanç ve kültür merkezimizdir. Türkiye'de, din, anlamda da en güçlü alanlardan birisidir. Yapmak istedikleri çok net. Onu oradan sıyırıp almak istiyorlar. O güçlü yapıyı, kurtuluş mücadelesinde, Çanakkale'de... Savaşa gitmekten daha büyük bir ortak yolculuk var mı? Ortak bir kader var mı? Bir millet olmanın en önemli timsallerinden biridir bu. Cumhuriyeti de beraber kurduk."
PKK'nın dinsiz bir örgüt olduğuna dikkati çeken Soylu, örgütün Batı'yla entegrasyonun en önemli motivasyonunun da bu olduğunu kaydetti.
Soylu, PKK'nın Batı'yla ilişkisinin diğer bir yönünün de kadınlar olduğunu dile getirerek, "Batı'yı bir 'Kadınları özgürleştireceğiz.' diye avladılar. Sekülerleşme üzerinden Batı'yla kendilerine ait bit paydaşlık kurmaya çalıştılar." dedi.
Terörle mücadele ikna çalışmasının önemine işaret eden Soylu, şunları söyledi:
"Hem jandarma hem de emniyet şu anda ortak gittikleri de dahil 6 bin aileyi sürekli ziyaret ediyorlar. Yurt dışında bulunan, örgüt içerisinde bulunan çocuklarının Türkiye'ye gelmesini istiyorlar. Burada da çok başarılı olduk. Suriye'de, Irak'ın kuzeyinde... Bu yıl terör örgütüne 125 kişi katıldı şu ana kadar. Bu yıl iknayla ailelerle beraber Türkiye'ye adalete teslim edilen terörist sayısı 266'ydı bugün öğlene kadar. Şimdi iki kişi daha geldi 268 oldu. Terör örgütü Türkiye'den oradaki yapıdan oluşturmaya çalıştığı iklimden ancak 125 kişi... Zeytin Dalı Harekatı'na rağmen, Barış Pınarı Harekatı'na rağmen... Bunların her biri terör örgütünün kendi ivmelenmesini sağlayacak işler olabilir, terör örgütü açısından. Buna rağmen 125 kişi. Biz kaç kişiyi söktük getirdik? 268 kişi. Tamamen bilimsel temellere oturtulmuş her birinin kitabı değeri, eğitimi var. Arkadaşlarımız başarılı şekilde bunu sağlıyorlar."
İçişleri Bakanı Soylu, HDP'li belediyelere kayyum atanması hususunda yöneltilen soru üzerine şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bütün HDP il binalarını terör örgütlerine adam alma merkezi olarak kullandılar. Belediyeleri ne olarak kullandıklarını hepimiz gördük. Çukur olaylarında arabalarından tutun kepçelerine kadar, insanlarına ve paralarına kadar... Geçen gün Amedspor hakkında bir şey söyledim. Bana yine kızdılar. Birisi bu lafı söyleyecek. Ne kadar kızarlarsa kızsınlar. Ben devlet millet adına gerçekleri söylemeye devam edeceğim. Cemil Bayık belediyelere talimat verdi. Bu bizim istihbari bilgimiz. 'Amedspor'u destekleyeceksiniz, para göndereceksiniz.' dedi. Bu talimatı kim veriyor? Terör örgütü mensubu. Ben Amedspor'a müfettiş ve denetmen gönderdim. Tam da Cemil Bayık'ın dediği çıktı. Büyükşehir Belediyesi, Silvan Belediyesi, Tam 4 belediye söylediği tarihler içerisinde para göndermiş. Bu ilişkiyi yok göremeyiz."
"HDP milyonlarca oy aldı ve Meclis'te grubu bulunan bir parti, bunu PKK yönetiyorsa neden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı işlem yapmıyor?" şeklindeki soru üzerine Soylu, "Onun meselesi. O hukukun ve yargının meselesi. Bana bazen de kızıyorlar. Ben Anayasa Mahkemesi ile aynı gözlükten bakmıyorum. Bakmak zorunda mıyım? O zaman niye yasama, yürütme, yargı var. Ben yürütmenin bir temsilcisiyim." dedi.
Soylu, yabancı teröristlerin iadesine dair son durum hakkında şunları söyledi:
"3069 DEAŞ'lıyı kim öldürdü? Hem de Avrupa'nın DEAŞ tehdidinden bizim DEAŞ tehdidimiz çok yüksek. Buradalar. Biz de tarlayı sürme imkanları Irak'ta Suriye'de Tunus'ta Afganistan'da Pakistan'da buralarda tarlayı sürme imkanları daha yüksek. Ama buna rağmen Avrupa sanki burada tertemiz. Bu meseleyi bizim üzerimize ve İslam ülkeleri üzerine yıkmak için çabaları söz konusu. Şimdi de bunların bin 200 civarına cezaevinde, geri gönderme merkezlerimizde 980, bizim gözetimimiz altındaki Fırat Kalkanı bölgesinde 287 civarında DEAŞ'lı var. 'Bunları istemiyoruz. Vatandaşlıktan çıkardık' dediler. Yok öyle bir şey. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, BM kararları açık, Güvenlik Konseyi kararları, geri kabul anlaşmalarımız açık. Bunları size göndeririz, yoksa sizi rezil ederiz. Açık açık söyledik."
Soylu, yıl başından beri 778 teröristin ülkelerine gönderildiğini belirterek, temelde Türkiye'nin Avrupa'yı gözeten bir çalışma yaptığını anlattı.
İçişleri Bakanı Soylu, eski CHP Milletvekili Sinan Aygün'ün, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş hakkında ortaya attığı iddiaları ve Bakanlığın müfettiş görevlendirmesine ilişkin ise şu değerlendirmelerde bulundu:
"CHP Genel Başkanı iki kişi arasında müfettiş atayacak, 'Bu ikisini dinlesin, karar versin.' diyecek. Bizim Anayasa ve kanunun verdiği yetkiye göre... Bu bir kamu işidir. Halkı ilgilendiren bir iştir. Buna ilgisiz kalamam. İlgisiz kalırsam kamu bana 'Vergilerimle seni orada bakıyorum, benim hakkımı nasıl savunmazsın.' der. 'Bravo, bu adamlar da bunu hemen atadılar, bunu sağladılar.' demiyor, 'İçişleri Bakanı buna neden müfettiş atıyor?' diyor. 25 milyondan bahsediliyor. Bunu bilmesi gereken tek merci halktır. Böyle bir şey varsa da yoksa da vatandaş bunu bilsin. Bizim mülkiye müfettişlerimiz ne işe yarıyor? Bu işe yarıyor. Yılbaşından bugüne 150 belediyede özel teftiş yaptırıyorum. Bunun yüzde 40'ı AK Partili belediye. Özel teftiş ne demektir biliyor musunuz? Bütün alanlarda yapılıyor. Personelinden gelirine kadar, ihalesinden yapımına kadar."
Kadına karşı şiddetle mücadeleye ilişkin bir soru üzerine Soylu, AK Parti'nin 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadın Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunu çıkarttığını anlatarak, buna karşı tek bir kadın sivil toplum örgütünün itirazının olmadığını söyledi.
Bunun AK Parti hükümetlerinin bu konudaki niyetini ortaya koyduğunu dile getiren Soylu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da bu konuda bambaşka bir yaklaşımının olduğunu ve kadının siyasette çok daha fazla olmasını istediğini vurguladı.
Soylu, burada aileyi temel almaları gerektiğini anlatarak, "Özellikle kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddet konusunda birçok tedbirimiz var ama bunun uygulanmasında yeni bir safhaya geçmemiz lazım geldiği bir gerçektir. Hukuki düzenlemeler yeterli, uygulamada da eksiklik yok ama koordinasyon ve entegrasyonda yapmamız gerekenler var." diye konuştu.
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve diğer bakanlık ve paydaşların bir araya gelerek 75 maddelik bir eylem planı ortaya koyduklarını aktaran Soylu, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı koordinatörlüğünde ortaya konulan politikaları uygulamakla mükellef olduklarını ifade etti.
Bakan Soylu, bu konuda dünyadaki durumun da iyi olmadığını belirterek, kadın cinayetlerinde küresel ortalamanın milyonda 13 olduğunu, bunun Avrupa kıtasında milyonda 7, Türkiye ortalamasının ise milyonda 3,8 olduğunu vurguladı.
Türkiye'de her bir kadın cinayetinin medyada yer aldığına dikkati çeken Soylu, "2017'de 353 kadın cinayeti oldu. Geçen sene 279'a düştü fakat bu yıl 332'ye çıktı." dedi.
Soylu, bu konuda tüm kaymakam ve emniyet müdürlerine, yaklaşık 28 bin ilgili polis memuru ve jandarma görevlilerine eğitim verdiklerini belirterek, "Yaklaşık 250 bin polisimizi ve jandarmamızı önümüzdeki yıl eğiteceğiz. Aynı zamanda genelgemizi hazırladık. Pazartesi veya salı günü Bakanlığımızla ilgili neler yapmamız gerektiğini ortaya koyacağız." diye konuştu.
Soylu, bu sene emniyete psikolog ve sosyolog alımlarına çıkacaklarını anlatarak, "Bizde de polis teşkilatında yılda ortalama 40-50 intihar olayları oluyor. Biz bunları da takip etmekle sorumluyuz. Bu konuda da yoğun bir çalışma ortaya koyuyoruz." ifadelerini kullandı.
Kadına karşı şiddet olaylarında bu sene düşüş yaşandığına vurgu yapan Soylu, geçen sene 219 bin olay yaşanırken bu seneki sayının 181 bine düştüğünü söyledi.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, sosyal medyaya görüntüleri yansıyan polis meslek yüksekokulundaki yemin töreni ile ilgili bir soru üzerine, şöyle konuştu:
"Bu konuda çok iyi önlemler aldığımızı söylemek isterim. Tüm araştırmalarda polis ve jandarma, Türkiye'nin en güvenilir ilk 3 kurumu arasında çıkıyor. Polis okulunda böyle bir olay oldu, bu olay 2017'nin Mart ayında oldu ama bu tamamen 10 binlerce yetişen öğrenciden birkaçına yönelik bir tek yerde yaşanmış ve oradaki yöneticilerine yönelik bir olaydır ve biz de hemen o yöneticiyi orada görevden aldık. Bu 2 yıl önce yayınlanmıştı ve yayınlanır yayınlanmaz hemen reaksiyonumuzu gösterdik."
Emniyette bazı tarikatların yapılanmaya çalıştığına yönelik iddialara ilişkin görüşü sorulan Soylu, şunları kaydetti:
"Bizim polisimiz, jandarmamız, askerimiz kahramanca bir mücadele ortaya koyuyor. 'Birileri acaba Türkiye'nin en çok güvendiği bir teşkilatın güvenini azaltmaya mı çalışıyor' diye bir endişem söz konusu. Bu konuyla ilgili bir yazı çıktı ben de 'Bunu ispat edin, ben istifa edeceğim' dedim. Kimseyi töhmet altında bırakmamak gerekir. Bu ayıptır. Teşkilatımızda biri bir yanlış yaptıysa disiplin kurulları affetmez ama hakkını da kimseye yedirmeyiz. Devletin bir tek sahibi var o da millettir. Ne siyaset şerik kabul eder ne de devlet şerik kabul eder. Devletin içinde her görüşe mensup insanlar vardır ama dönüp burada bir iktidar oluşturmaya, paralel devlet oluşturmaya 'hakimiyet bendedir' demeye ne devlet müsaade eder ne siyaset müsaade eder. Herkes rahat olsun."
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Kanal İstanbul'la ilgili bir soru üzerine, "Hem ekonomik bir projedir hem çevreci bir projedir. Orası tam anlamıyla Boğaza alternatif olabilecek, Boğazı koruyabilecek bir proje. Orada 500 bin kişilik güzel bir çevre ve şehircilik mimarisi olacak." ifadelerini kullandı.
Kanal İstanbul'un çevre açısından İstanbul Boğazı'nı koruyabilecek en önemli adımlardan biri olacağını belirten Soylu, "Bu Türkiye için ciddi bir itibar projesidir. Bütün dünyanın bu noktalarda çekingen durduğu bir zaman dilimi içerisinde bu Türkiye için bir prestij ve itibar projesidir. İstanbul Boğazı'nı koruyoruz. Onu bir tehlikeden, tehditten koruyoruz." dedi.
Bakan Soylu, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin (İBB), Kanal İstanbul'a karşı yaptığı reklamları eleştirerek, "Buna İBB TV mi karar verecek? Şimdi muhtarları arıyorlar, 'milleti toplayın, imzalarınızı toplayın' diyorlar. Dilekçe Kanunu diye bir kanun var. Muhtarın böyle bir görevi var mı?" diye konuştu.
Soylu, "İBB itiraz etmeye devam ederse bu Türkiye'nin önünde nasıl bir süreç oluşturur?" şeklindeki soruya, "Hükümetin bu kanalı yapmaya yetkisi vardır, yetisi vardır ve gücü vardır. Hükümet bu kanalı yapar. Bu kadar açık." yanıtını verdi.
İçişleri Bakanı Soylu, gazetecilere yönelik saldırılara ilişkin soru üzerine, "Bizim görevimiz şu. Bu saldırıların öncesini bilebilmek durumunda değiliz. Bu arkadaşlarımızdan bize 'Böyle bir durumla karşı karşıyayız.' diye bir durum gelse biz bunu izlemekle mükellefiz. Bu saldırıların hiçbirisi faili meçhul kalmadı. İşin içinde organize bir yapı bulursak bunun da üzerine gideriz. Bulmuşuz ve adalete teslim etmişiz. Meselenin arkasında başka bir şey aranıyorsa, yani bir siyasal tartışmanın sonucu olarak aranıyorsa, o siyasal tartışmaya benim nasıl müdahale etmemi istiyorlar, ben onu bilmiyorum. Ben işin şiddet, hukuk, can güvenliği boyutlarında kendimi sorumlu olarak hissederim bunun için gereğini yerine getiriyoruz. (Gazeteci Murat İde'ye yönelik saldırı) 6 kişi yakalandı ve mahkemeye sevk edildi." yanıtını verdi.
İllegal bahsin boyutunun 50 milyar lira olduğunu belirten Soylu, "Bu, aile kavramını, ticaret kavramını, evlilik kavramını ortadan kaldırıyor. Bu yılı başarılı geçirdiğimizi düşünüyorum. Özellikle Kıbrıs'ta oluşan bir mafya var. Bu konuda ciddi ataklar yaptık. 2020 yılı elimizdeki verileri daha iyi değerlendireceğimiz bir yıl olacak." diye konuştu.
İstanbul'daki göç olgusuna ilişkin Soylu, "Göç sadece Suriyeli meselesiyle değerlendirilmemeli. Bugün dünyanın birçok yerinden ciddi bir göç akımı var. Bir yılda 445 bin kaçak göçmen yakaladık. Bu büyük bir göç dalgası ve bunun müsebbibi Batı'dır. 105 bin kaçak göçmeni kendi memleketine gönderdik bu yıl. Geçen yıl bu rakam 68 bin civarındaydı." ifadesini kullandı.
Geçen yıl İstanbul'da 28 bin, bu yıl itibarıyla 117 bin kaçak göçmen yakaladıklarını anlatan Soylu, bu kaçak göçmenin tamamını İstanbul'dan gönderdiklerini söyledi.
Soylu, İstanbul'da yaptıkları değerlendirmeler sonucunda ikameti İstanbul'da olmayan 100 bin Suriyeli'yi İstanbul'dan gönderdiklerini, şu anda İstanbul'daki Suriyeli sayısının 474 bin 679 olduğunu belirtti.
110 bin Suriyeli'ye vatandaşlık verdiklerini, bunların 53 bininin yetişkin, 57 bininin de çocuk olduğunu ifade eden Soylu, "Bunların önemli bir özelliği var. Öğretmen, doktor, mühendis, iş adamı, esnaf, bilim adamı, öğretim üyesi, başarılı öğrencileri listeledik, bunları vatandaş yaptık. Seçiciliğimiz aynı şekilde devam ediyor." dedi.
Soylu, Türkiye'de doğan Suriyeli çocuklara ilişkin, "450 binin üzerinde, doğan çocukların sayısı. Bunların büyük bölümü bizde kalmaz. Memleketleri rahatladığı zaman bunlar oraya gideceklerdir. Göçün fukaralaştırdığı bir ülke yoktur. Bu çocuklar oraya gidecek. Burada doğdukları için bu ülkeye medyun-u şükran olacaklar. Bize bundan hem sevap hem de bu dünya açısından olağanüstü katkı sağlayacaklar. Bildikleri Türkçe'yle burada gördükleri alakayla... Elbette maliyete katlanıyoruz. Doğru. Allah milletimizden razı olsun. Milyonlarca kez müteşekkiriz." dedi.
Soylu, konuşmasının sonunda vatandaşlardan gelen soruları yanıtladı. Polis alım yaşında değişiklik olmayacağını dile getiren Soylu, çarşı ve mahalle bekçilerinin alım sonuçlarının da bir hafta içinde açıklanacağını söyledi.
Kadın bekçi alınmayacağı bilgisini veren Soylu, bundan sonraki polis özel harekat alımlarının içeriden yapılacağını ifade etti.
Soylu, konuşmasının sonunda ise trafikteki düzenlemelerle yakalanan başarılara ve olumlu gelişmelere dikkati çekti. (AA)