Soylu, 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi'nin 20. yılı dolayısıyla Yalova'da düzenlenen programda yaptığı konuşmada, o dönemde devletin çaresiz kaldığını söyledi.
Depremin hemen ardından İstanbul'dan deniz otobüsüyle bölgeye geçtiğini anlatan Soylu, "Deniz otobüsündeki yüzleri şimdi sanki karşımdaymış gibi resmedebiliyor, hatırlayabiliyorum. Çaresizlik. Ne göreceğiyle birlikte, bunu bilememenin endişesi, belirsizliği ve bir an önce Yalova'ya ulaşma isteği. Buraya geldiğimizde belki de bizi bugün daim olmamız gereken hiçlik duygusuna iten bir tabloyla karşı karşıyaydık. Cesetler yerdeydi. Kimin nereye koştuğu belli olmayan bir kıyamet günü içerisindeydik." diye konuştu.
'CESET TORBASININ OLMADIĞI BİR TÜRKİYE'YDİ'
Marmara depreminin meydana geldiği dönemi "Ceset torbasının olmadığı bir Türkiye'ydi" diyerek tanımlayan Soylu, şöyle devam etti:
"Sonraki tartışmaları hep beraber hatırlıyoruz. Onlarla büyüdük. Onlarla bu yaşımıza geldik. Hep kendi kendime 'Bu tecrübe acaba bu kadar acı mı olmalıydı? Herkes bu tecrübeyi ve tramvayı bu kadar hissetmeli miydi?' Biz 2 bin yıllık devlet sahibiyiz ve tecrübemiz var. Bu devlet tecrübemizin gelip toslayacağı yer bu olmamalıydı ve bu bedel ödenmemeliydi. Biz bunu hak eden bir millet değiliz. Bunu kimseyi kusurlu bulmak için söylüyor değilim. Bugünden sonra alabileceğimiz tedbirleri tekrar önce başta kendime ifade etmek için bunu anlatmaya çalışıyorum."
'BUGÜN ÇOK GÜÇLÜ KURUMLARIMIZ VAR'
Soylu, depremdeki travmaların büyük acılar getirdiğini ve neredeyse sıfırdan başlandığını belirterek, şunları kaydetti:
"Deprem veya afetle karşı karşıya kaldığımızda ne yapmamız gerektiğini o tarihten itibaren tasarladık. Bu depremi yaşayan Sayın Cumhurbaşkanımızın bu depremden hemen 3 yıl sonra Başbakan olması belki de bu depremi yaşayanlardan birisi olarak Türkiye için büyük bir fırsattı. Bugün dünyanın birçok yerinde böyle bir şey olduğunda ilk çağrılan, ilk imdat zili çekilen ve 'Gelir misiniz?' denilen ülke biziz. Bugün çok güçlü kurumlarımız var. Bu kurumlar da yeterli değil. Daha çok yapmamız gereken iş var. Biz yolunda yürüdüğümüz meseleleri çözebilme kabiliyetine sahip yetenekli bir milletiz. Yeter ki bu konuda konsantre olalım ve kendimizi adayalım. Bu konuda da bugüne kadar 12 milyon AFAD ve afet eğitimi gerçekleştirdik. Her gün başka bir afetle karşılaşıyormuş gibi gelecek nesiller yetiştirmek temel sorumluluğumuzdur. Bu konuda 12 milyon afet eğitimini yeterli olmadığını ve bunu tama ulaştırma zorunluluğunda olduğumuzu bir kez söylüyorum. Biz eski Türkiye'nin çaresiz, dizleri titreyen acaba birisi parmak sallarsa biz ne yapacağız diyen bir ülkesi hiç değiliz. İyi bir noktadayız. Van depreminde bunun bir örneğini, bir şehrin ne kadar kısa bir sürede yeniden meydana getirebileceğini Sayın Cumhurbaşkanımız gösterdi."
Bakan Soylu, programın ardından Yalova İl Özel İdaresi tarafından düzenlenen arama-kurtarma eğitimine katılan gönüllülere belgelerini verdi. (AA)