Bakü'nün ikinci yükselişi

BBC muhabiri Jonathan Fryer, Azerbaycan'ın başkenti Bakü'nün petrol ve gaz gelirleri sayesinde yaşadığı ikinci refah yükselişi döneminde izlenimleini anlatıyor.

Jonathan Fryer

BBC Muhabiri

Bakü havaalanından kente doğru giderken, sizi önce çürümüş yumurta kokusu karşılıyor.

Görünmez bir kükürt bulutu içinden geçmeden Hazar Denizi'nden kente doğru ilerleyemiyorsunuz. 20. yüzyılın başında, petrolün yarattığı zenginlik dünyanın dikkatlerini Sovyetler Birliği'ne bağlı Azerbaycan'ın başkentine çevirmişti.

Bakü kısa süre içinde dünya üzerinde refahın en gelişkin olduğu yerlerden biri haline geldi. Kentin Osmanlı hakimiyetini hatırlatan merkezinde, yeni elitler, Avrupa tarzı konaklar, köşkler inşa etmeye başlamıştı.

Reklam
Reklam

Gülbenkianlar, Nobeller gibi isimler, hâlâ da bu evlerin duvarlarında yankılanmaktadır.

Bakü yine petrol ve Azerbaycan'da üretilen ya da bu ülke üzerinden nakledilen gaz sayesinde ikinci refah yükselişini yaşıyor. Eğer, Şehitler Hiyabanı olarak bilinen yüksekliklerden kente baktığınızda tüm şehri dev bir şantiye zannedebilirsiniz.

Şehitler Hiyabanı'nda isim savaşı Şehitler Hiyabanı, 1918 yılında Azeriler kısa bir süre için Rusya'dan bağımsızlığını kazanabildiği Bakü muharebesinde ölen askerlerin defnedildiği yer.

Ancak 1920 yılı Nisan ayında galip gelen Bolşevikler, Azerbaycan'ı bir Sovyetler Birliği'nin yeni bir cumhuriyeti olarak ilan ettiklerinde, bu yeri de bir eğlence merkezine çevirip, adını Bolşevik Lider Sergei Kirov'a ithaf ederek Kirov Luna Parkı yaptılar.

Buz gibi soğuk bir kış günü bu Dağüstü Park'ta bana etrafı gösteren arkadaşım Katya, "Küçükken, Şehitler Hiyabanı'nın luna parka çevrildiğini bilmeden buralarda oynadığını anlatıyor.

Sovyetler Birliği'nin 1991 yılındaki çöküşüyle birlikte, Azerbaycan bağımsızlık için bir şans daha elde etmiş oldu. Buradaki Sovyet askerleri direndiklerinden bağımsızlık için kan dökülmesi gerekti.

Reklam
Reklam

Çatışmalar sona erdikten sonra, Kirov eğlence parkı ismi geri alındı ve tepeye tekrar Şehitler Hiyabanı ismi verildi.

Katya, "Şu ilerde, yeni büyük otelin yapıldığı yerde, eskiden Hotel Moskova yükselirdi. Sovyetlerin bütün üst düzey kişileri geldiklerinde orda kalırlardı. O oteli de yıktık." dedi.

Ancak, Sovyet döneminden kalan ve hâlâ korunan bazı eserler de yok değil. Hükümet Konağı olarak bilinen anıtsal bina bunlardan biri. Eskiden Sovyet yönetiminin Azerbaycan'daki genel merkezi olan bu bina şimdi Azerbaycan hükümetinin bazı bakanlıklarına ev sahipliği yapıyor.

Olağanüstü geniş bir odada oturan Bakan Abulfeyz Garayev'in Kültür ve Turizm Bakanlığı da bunlardan biri. Bu Sovyet dönemi binası, bakanlık tarafından ultra-modern bir tarzda yenilenmiş. Garayev'i ziyaret ettiğimde, komşu ülke İran'ı ziyaretten dönmüştü. Müslüman nüfuslu laik Azerbaycan, sosyal olarak teokratik hiyerarşinin yönetimindeki İran İslam Cumhuriyeti'nden ancak bu kadar farklı olabilirdi.

Eski ve yeni 'düşmanlardan' yeni dostlar "Öyle, ama bizim ortak noktalarımıza odaklanabilmemiz önemli!" diyor Garayev, iki ülke arasındaki bu farklılıktan söz açıldığında. "Bakü'de, Fars kültürünün etkilerini görebilirsiniz. Etraftaki bu kilimlere baksanıza."

Reklam
Reklam

Garayev, hepsi bir dönem Azerbaycan'a hakim olmuş Farslar'dan, Türkler'den, Ruslar'dan ve Ermeniler'den sözedildiğinde hep söyleyecek güzel bir şey buluyor. "Biz bir kavşakta yer alıyoruz. Geçmişimizin zengin mirasını ve coğrafi konumumuzu olumlu bir açıdan görmeliyiz." diyor.

Bakan Garayev'in bu hevesini, Azerbaycan'ın İhracat ve Yatırımı Teşvik Vakfı'ndan Adil Memedov da paylaşıyor. "Tüm bu bölge için bir merkez olabiliriz. Kapımız bizim kalkınmamızın parçası olmak isteyen herkese açık" diyordu bana heyecanla. Fakat, konu Azerbaycan nüfusunun genelinin, eski ya da şimdiki 'düşman'lara karşı benzer bir sempatiyi besleyip beslemediğine gelince, ondan pek o kadar da emin değilim.

Katya beni arkadaşlarıyla tanıştırmak için Bakü'nün eski kent merkezinde, bir lokantaya götürdüğünde, yemektekilerden birine, ülkenin sorunlu geçmiş dönemleri dendiğinde aklına neyin geldiğini sordum.

"Mihail Gorbaçov'un iktidarda olduğunu dönemi hatırlıyorum." dedi. Gorbaçov bir dönem, Sovyet işgücünün verimini düşürüyor diye alkolizmle mücadele atılımı başlatmış. Moskova'dan gelen talimatları harfiyen uygulayan bir ilçe komiseri de, okul yaşında çocukları, şarap yapmakta kullanılan üzüm bağlarına zarar vermeye göndermiş. "Bu yüzden, Kafkaslardaki en iyi şarabın üretildiği alanı tümden yıkıma uğrattık." dedi. Sonra Katya ile birbirlerine bakıp, "Çocuktuk ve ne anlama geldiğini bilmiyorduk" deyip gülüştüler. Ardından da masadaki kırmızı şarabı daha büyük umutla baktıkları gelecek günlere kaldırdılar.

Reklam
Reklam