HDP'li İdris Baluken, "Kendi siyasi geleceklerini ve ailelerinin istikbal, bu ülkenin ve bu ülkedeki halkların geleceğinden daha önemli görenler, ortada ne mutabakat, ne masa, ne çözüm umudu, ne de barışla ilgili büyük özenle bugünlere getirdiğimiz o çalışmadan eser bıraktılar" dedi.
HDP 1 Kasım seçimlerine girecek milletvekili adayların tanıtılması ve seçim çalışmasının başlatılması için Diyarbakır'da toplantı düzenledi. Toplantıya HDP Diyarbakır milletvekilleri, belediye başkanları ve çok sayıda sivil toplum örgütü temsilcisi katıldı. Toplantıda bir konuşma yapan HDP Grup Başkan Vekili İdris Baluken, 7 Haziran seçimlerinde ortaya çıkan mesajı kabul etmeyenlerin halkın iradesini darbe zihniyetiyle boşa çıkardığını belirterek, şöyle dedi:
"Türkiye'deki siyasi irade buradan çıkan mesajı doğru değerlendirmiş olsaydı bugün çok daha farklı bir noktada olurduk. Ortaya çıkan çözüm ve barış irademize bir saray diktatörü tarafından darbe konsepti yapıldı ve halkın iradesi boşa çıkarılmaya çalışıldı. Halkın iradesine darbe yapanlar bütün yasal ve anayasal mevzuat ve uluslararası sözleşmeleri ayaklar altına aldı. Bu darbe zihniyetini taşıyanlar bütün meşruiyetini yitirmiştir. Meşruiyeti yitirdiğini gören Saray diktatörü ve yanında sıralanan darbeci zihniyetin temsilcileri, kendi iktidarlarını devam ettirme uğruna bu darbe sürecine savaş konseptini ekleyerek bütün Türkiye halklarının önüne acı bedeller getirdi. Darbe anlayışının karşısında bugüne kadar dik druşumuz olmasaydı bugün Türkiye bu darbeciler tarafından büyük bir cehennem yerine cevrilmişti."
Türkiye'de halen büyük acıların olduğunu belirten Baluken, onların 8 Haziran sabahı tahayyül ettiği tablonun bütün Türkiye'de halkların bir birini boğazladığı bir iç savaş tablosunun ta kendisi olduğunu öne sürdü. Baluken, şu iddialarda bulundu:
"Duruşumuzla bütün Türkiyeyi iç savaşın içerisine girmekten kurtardık. Hala bütün Kürt illerinde uygulanan örtük sıkıyönetim uygulamalarının amacını doğru kavramamız ve halka anlatmamız gerekiyor. Saray ve onun savaş hükümeti olan AKP tam anlamıyla bütün bir coğrafyayı yangın yerine çevirmek istiyor. Sarayda oturan diktatör modern bir Neron hüviyetinde, kendi geleceğini kurtarma adına bütün ülkeyi ateşe atmanın pervasızlığını gösteriyor. Amed'in hangi yollarından geçerseniz plakasız pikaplarla bu gladyo güçlerinin sivil katliam arayışlarına tanıklık edersiniz. Kürdistan'ın tamamını açık cezaevine çevirdiler. 1 Kasım'da önlemleri almazsak bu uygulamaların Türkiye sahasına taşınacağından kuşkumuz yoktur."
DOLMABAHÇE MUTABAKATI
'Çözüm süreci' kapsamında ülkede ölümlerin durduğunu kaydeden Baluken, Türkiye'deki annelerin yüreklerindeki ölüm korkusunu bir kenara bırakıp rahat nefes aldıklarını anlatırken, şöyle devam etti:
"Bu inanç ve umudu Dolmabahçe Mutabakatı'nda tarihe not düşecek şekilde barışa sadece 1 hafta uzaklıkta olan bir mesafeye taşımayı başarmıştık. Ama kendi siyasi geleceklerini ve ailelerinin istikbalini bu ülkenin ve bu ülkedeki halkların geleceğinden daha önemli görenler ortada ne mutabakat, ne masa, ne çözüm umudu, ne barışla ilgili büyük özenle bugünlere getirdiğimiz o çalışmadan eser bıraktılar. Darbe ve savaş konseptinin planlayıcıları barışa bir hafta uzaklıktayken, dağlardan zindandan gelecek çocuklarımızı barış ruhuyla kucaklamaya hazırlanırken, maalesef sokaklarda ve evlerdeki çocuklarımızı katletmeyi çok kirli bir politika olarak hayata geçirdiler. Böylesine önemli ve tarihi bir şansı birilerinin iktidar hırsı için heba etmenin sınırına gelmiş bulunuyoruz. İnsanlıktan nasibini almayanlar halkın kutsallarına yönelik en pervasız saldırıları yapmaya başladılar. Kürt illerinde şehitliklerin bombalanması, mezarların tahrip edilmesi, Cami ve Cemevlerinin onların deyimiyle yer yeksan edilmesi, aslında onların insanlıklarının nasıl yer yeksan edildiğinin bir kanıtı olarak tarihe geçmiştir. İnsanlıktan nasibini almamış zihniyet hergün halkımızın cenazelerine sokak ortasında işkenceler yapıyor."
"TAMAMININ BİLGİLERİNİ BİLİYORUZ"
Geçen 7 Haziran seçimlerinde ortaya çıkan sonuçları 1 Kasım için yeterli görmediklerini kaydeden Baluken, TBMM'nin 100 metre ötesindeki HDP'nin Genel Merkezi'nin 'linç çeteleri' tarafından yakıldığını, benzer olayların başka yerlerde de görüldüğünü anlatırken, "Bunlar insanlığa ve tarihe karşı işlenmiş suçlardır. eğer bir yönetim, hükümet, diktatör insanlığa ve tarihe karşı suç işlemişse mutlaka tarih ve insanlık önünde yaptıklarının hesabırnı vermelidir. 7 Haziran seçiminde sarayda kendi rahatı için oluşturduğu o koltuğu sarsmayı başardık. Artık o koltuktan alaşağı edilmesinin zamanı geldi" diye konuştu.
"PYD,YPG VE YPJ'Yİ SARAYIN DUYACAĞI ŞEKİLDE SELAMLIYORUZ"
Konuşmasında Suriye'deki gelişmelere de değinen Baluken, medya kuruluşlarına 'PYD, IŞİD'den daha tehlikelidir' manşetlerinin attırıldığını ifade ederken, şöyle dedi:
"Kürt düşmanlığı bunları uluslar arası dilenci pozisyonuna getirmiş. Bütün dünya demokratik Suriye'ye giden çözüm formülü'nun Rojava'daki iradeyi tanımaktan geçtiğini yüksek sesle dile getiriyor. Bunu kabul etmeyenler uluslararası zeminde çalacak kapı bulamayacak düzeyde, kendilerini dünyaya rezil edecek şekilde PYD,YPG ve YPJ'ye terör örgütü denmesi için çabalamaya devam ediyor. PYD, YPG VE YPJ'yi, insanlık onuru için Rojava'da direnenleri Amed halkı olarak buradan sarayın duyacağı şekilde selamlıyoruz. Bugün çırpınanlar yarın oradaki halklarımızdan özür dilemek zorunda kalacaklar. Bu saldırılara vereceğimiz en iyi cevap 13.1 lik oyu yüzde 20'ye çıkarmak olmalıdır. 80 milletvekilini 100 milletkvekiline çıkarmak olmalıdır. Bu katliamları hayata geçirenler, içeride ve dışarıda Kürt düşmanlığı ve halk iradesine düşmanlık edenler 1Kasım'da kendi politikalarını referanduma getirecekler. Vereceğimiz her onayla AKP'nin Rojava politikasına karşı halkların duruşunun ne olduğunu oylayacağız. Vereceğimiz her oyla AKP ve saray gladyosunun Kürdistan'ın 4 yanında yapmış olduğu sivil katliamlara karşı tavrımızı ortaya koyacağız."
1 Kasım seçimlerinin savaş bloğunun sonu olacağına inandıklarını belirten Baluken, seçim hilelerinin devreye konulmak istenebileceğini, sandıkların birleştirilmesinin, seçmenlerin taşınma çabasının barış ve demokrasi anlayışına karşı duyulan korku olduğunu şöyledi.
(DHA)