"Bana bir şey olursa..."

Hasan Cemal yeni çıkacak kitabında 27 Nisan e-muhtırasının sırasında dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün bir arkadaşını arayarak “Eğer bana bir şey olursa ailem sana emanet” dediğini anlatıyor.

Usta gazeteci Hasan Cemal sekizinci kitabını yazdı: “Türkiye’nin Asker Sorunu.” Kitabın üzerinde bir de logo var: “Ey asker, siyasete karışma!”

Hasan Cemal ile yeni kitabını konuşan Devrim Sevimay kitapta geçen ilginç bir anektodu bugün köşe yazısında aktardı.

Kitapta 27 Nisan e-muhtıra sırasında dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün yaşadığı çok özel anlar şu şekilde anlatılıyor;

“Çankaya’da Dışişleri Konutu, eski deyişle Hariciye Köşkü. Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turu dolayısıyla yorucu ve gergin bir gün geçirmiş olan Ak Parti’nin cumhurbaşkanı adayı, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül çalışma odasında bilgisayarının başında internette dolaşırken dinlenmeye çalışıyor.

Reklam
Reklam

Eşi Hayrünnisa Hanım ise televizyonda ‘Hatırla Sevgili’ dizisini izliyor. Menderes’in, Polatkan ile Zorlu’nun darağacında biten acıklı sonlarını düşündükçe gözyaşlarını tutamıyor. Bir ara Abdullah Bey’in yanına gidiyor, ekrana gözü ilişince, ‘Aman Allahım!’ oluyor ilk tepkisi. ‘Televizyonda seyrettiklerimizi aynı mekanlarda bir daha mı yaşayacağız?.. Tarih tekerrür mü edecek?..’

27 Nisan Muhtırası verilmişti. Geceyarısı haber kanallarında Genelkurmay’ın ‘e-bildirisi’ okunuyordu. Genelkurmay Başkanlığı’nın sitesinde yayınlanan bildiriyle asker, Gül’ün Çankaya yolunu kesmek için siyasal tarihimize yeni bir müdahalenin antidemokratik bir sayfasını daha ekliyordu.

Abdullah Gül bir koşu üst kata çıkar, giyinir, kısa bir süre sonra yine aynı hızla aşağı iner. Hayrünnisa Hanım, belki de kocasını ilk kez her şeye bu kadar hazırlıklı bir halde görüyordu. Gül de eşine her şeye, ama her şeye, ölüme de, alıp götürmelere de, tutuklanmaya da hazırlıklı olması gerektiğini söyledikten sonra ekler:

Bu arada Gül çok yakın bir arkadaşına telefon eder, ‘Bana bir şey olursa, ailem sana emanet...’

Reklam
Reklam

27 Nisan Muhtırası’nı izleyen o sıcak saatlerde, belki daha doğru deyişle dakikalarda Gül ile partili arkadaşları arasında yaşanan hızlı bir telefon trafiği sonunda, Gül’ün iç dünyası şöyle tarif edilebilirdi:

‘Ne 12 Mart’taki Demirel gibi şapkayı alıp gidecektik, ne de 28 Şubat’taki Erbakan gibi elimiz titreyecekti. Direnecektik, direnebildiğimiz kadar... Hiçbir şey olmamış gibi bırakıp gitmeyecektik.’

Devrim Sevimay yazısında Hasan Cemal’e, “Cumhurbaşkanı’nın ailesini emanet ettiği arkadaşı kimmiş, en azından siz öğrenebildiniz mi?” diye sormuş. Hasan Cemal ise, “Anlatan bana da söylemedi” yanıtını vermiş.

“Anlatan kim?” diye sorulunca da, Cemal, “En birincil ağızlardan biri” demekle yetinmiş.