AK Parti Milletvekili Cahit Bağcı, TBMM berberinde kulak kıllarını aldırırken sıcak ağdadan derisinin yanması olayını hatırlatarak, Meclis yönetiminden kimsenin geçmiş olsun dememesini eleştirdi. CHP’li Osman Kaptan, AKP yerine Ak Parti denmesini eleştirerek, “Ak demekle Ak olmaz ki. Mesela benim soyadım kaptan ama gemim yok. Ahmet Türk, kendisi Kürt. Enis Tütüncü, tütün içmez. Mardin’de köyün adı Bilge ama herkes cahillikten birbirini katletti” dedi. CHP’li Gürol Ergin de telefon dinlemeleri eleştirerek, “Öyle bir dönem yarattınız ki herkes dinleniyor. Başbakan da dinleniyor. Unutmayın bu konuda yaptıklarınız bir gün gelir bumerang gibi alnınıza çarpar” yorumunda bulundu. Zaman zaman tartışmalara, zaman zaman gülüşmelere neden olan bazı görüşler şöyle:
Çöpler gece alınsın
Necdet Budak (AK Parti): Bürolarımızdaki çöpler öğleden sonra konuklarımız varken toplanıyor. Rahatsızlık yaratıyor, gece ya da sabahın erken saatlerinde toplanamaz mı?
Necdet Ünüvar (AK Parti): TBMM Genel Kurulu salonunun ışık ve ses sistemi çok kötü, koltuk renkleri yanlış seçilmiş. Işıklar, baş ağrısı ve yorgunluk yapıyor.
Bihterler bize uymaz
Cahit Bağcı (AK Parti): İzlediğimiz dizilerdeki Bihterler, Behlüller bizim toplum yapımıza ne kadar uyuyor? Mafya dizileri şiddet ve yasa dışılığı özendiriyor. Polat Alemdar rol modeli oluyor.
Hasip Kaplan (DTP): TRT Şeş’de kullanılan Kürtçe çok kötü. Bu konuda daha özenli davranılmalı.
Osman Kaptan (CHP): Cumhurbaşkanı Gül, AKP’nin siyasi temsilcisi gibi hareket ediyor. Çıkarılan 333 kanunun 330’unu onayladı. Cumhurbaşkanı fren görevi görmesi gerekirken, birçok konuda gaz görevi görüyor.
Yeni Osmanlılar
Alaattin Büyükkaya (AK Parti): Cumhurbaşkanını eleştirirken ölçü kaçmamalı. Dolmabahçe Sarayı Cumhurbaşkanlığına tahsis edilmeli, bu makamlarla ilgili harcamalarında cömert olmalı.
Gürol Ergin (CHP): Uçak da alınsın. Herhalde Türkiye krizde değil. Tuzunuz kuru. Millet aç yatıyor. Yeni Osmanlı bunlar.
Nedensiz koşturuyoruz
Zeki Ergezen (AK Parti): Cep telefonumuza ‘Genel kurula gidin’ mesajı geliyor. Mesaj gelir gelmez, koştura koştura Genel Kurul’a giriyoruz. Girerken de ‘Bu ne tasarısı’ diye soruyoruz. Biz neye evet dediğimizi bilmiyoruz, siz de neye hayır dediğinizi bilmiyorsunuz.