Barış için kurulan bir dostluk: Muhammed Ali ve Haham Michael Lerner

Türkiye medyasında fazla yer bulmasa da Muhammed Ali için düzenlenen özel törende ABD'li Yahudileri temsilen konuşan Haham Micheal Lerner'ın sözlerine kulak vermeye değer.

Mustafa Cem Dönmez / Mynet Haber

Boks efsanesi Muhammed Ali geçtiğimiz hafta vefat etti, Muhammed Ali’nin vefatı ve cenazesi uzun süredir gündemi meşgul etti. Bu vefatın ve cenazenin gündemi meşgul etmesi aslında hiç de şaşırılacak bir durum değildi çünkü Muhammed Ali belki de dünyanın en ünlü spor ikonuydu. Boksla ilgilensin ya da ilgilenmesin herkes Muhammed Ali’nin adını bir şekilde duymuştur. Muhammed Ali’nin büyüklüğünün bir sebebi ringdeki başarıları ve şampiyonluklarıysa bir diğer sebebi de ring dışındaki kişiliğiydi. Küba devlet başkanı Fidel Castro’ya “Sizi Amerika deviremedi ben nasıl devreyim?” diye şaka yapan, çocuklarla çok iyi anlaşan, Vietnam savaşına katılmayı reddettiği için ringlerden uzaklaştırılan ve George W. Bush’a hasta haliyle “Delirdin mi?” işareti yapan bir adamı sadece boks eldivenini eline geçirdiğinde yaptıklarıyla anlatmak zaten imkânsızdır. Siyasal İslam’ın bir yüzü dünyayı yaşanmaz kılmaya yemin etmiş selefilik ise bir diğer yüzü de çekinmeden vicdani reddini açıklayan Muhammed Ali’dir.

Reklam
Reklam

Aslında hikayeyi hepimiz biliyoruz, kölelik kaldırılmış olsa da köleliğin etkileri uzun süre devam etti. Bugün bile siyahilerin karşılaştığı ırkçılık problemi bitmemişken Muhammed Ali’nin çocukluk günlerini yaşadığı 1950’lerde çok daha kötü bir durumdaydı ve bütün hayatı boyunca ırkçılığa karşı göğüs germek zorunda kaldı. Sokaklarda karşılaştığı ırkçılıkla mücadelesini ringlerde verdi, bunun karşılığını da dünyanın en önemli spor figürlerinden biri olarak aldı. Müslümanlığı seçerken de motivasyonu ırkçılıkla mücadeleydi, Müslümanlığın ve ırkçılıkla mücadelenin batı dünyasındaki en önemli isimlerinden Malcolm X ile 1962 yılında tanıştı. Malcolm X’in de ilk zamanlarında bulunduğu Elijah Muhammad tarafından yönetilen Nation of Islam oluşumuna katıldı. Müslümanlığı seçip, ismini Cassius Marcellus Clay’den Muhammed Ali’ye çevirdiğinde birkaç gazeteci haricindeki gazeteciler ona yeni ismiyle seslenmeyi reddetti. Bu duruma Muhammed Ali şöyle karşılık verdi:

Reklam
Reklam

"Ben Amerika’yım, onun fark etmediğiniz parçasıyım. Fakat bana alışmak zorundasınız, siyah, kendinden emin, ukala… İsmim benim ismim, sizin değil, başarılarım, dini inancım bana ait, sizin değil ve buna alışmak zorundasınız."

Vietnam Savaşı ve vicdani ret

Muhammed Ali gibi bir figürün İslamiyeti seçmesi ve adını değiştirmesi dönemin en spekülatif olaylarından birisiydi fakat Muhammed Ali’nin kariyerine en büyük etki eden olay Vietnam Savaşı'ydı. Amerika’nın Vietnam’ı işgal etmesi, Vietnam Savaşı'nda yaşadıkları ve başarısız olması bugün bile Amerika’nın sosyolojisini doğrudan etkileyen en önemli olaylardan biriydi. Böyle bir dönemde Muhammed Ali “Benim savaşım Vietkonglarla değil, onlar bana bir şey yapmadı, benim savaşım ırkçılıkla.” diyerek vicdani reddini açıkladı. Bu hareket, fırtına gibi esen kariyerinin duraklamasına neden oldu ancak o Muhammed Ali’ydi, ringlerden uzaklaştırılmış olması bu kararını değiştirmesine değil fikirlerine sıkı sıkıya bağlanmasına neden oldu. O artık spekülatif bir boksörden çok ötesi, ırkçılıkla mücadele eden siyahilerin ve savaş karşıtlarının en önemli figürlerinden birisiydi. Kendisi de Vietnam Savaşına karşı duran ve vicdani retçi olan Haham Michael Lerner ile de bu dönemde tanıştı.

Reklam
Reklam

Muhammed Ali’nin cenazesinde yaptığı güçlü konuşmayla dikkat çeken haham Michael Lerner, hayatı boyunca bir savaş karşıtı aktivist oldu. Cenazede konuşma yapmasına mutlaka şaşıranlar olmuştur ancak uzun yıllar Muhammed Ali ile dost olan ve ömrünün her döneminde savaş karşıtı olan bir insanın Muhammed Ali’nin cenazesinde konuşması sürpriz değil.

Michael Lerner’in cenaze konuşmasının Türkiye’deki yankıları

Lerner’in Muhammed Ali’nin cenazesinde yaptığı güçlü konuşma elbette tüm dünyada konuşuldu. Yahudiler, siyahiler ve Müslümanlar arasında olması gereken dayanışmaya dikkat çeken konuşmada Lerner birçok konuya değindi. Lerner, sekiz dakikalık bu konuşmanın küçük bir kısmında Türkiye’ye de değindi ve Türkiye hükümetinin Kürtleri bombalamayı bırakmasını söyledi. Bu Lerner ve Türkiye arasındaki ilk ilişki değildi, 2003 yılında da Amerika’nın Irak işgali sırasında mecliste yapılan askeri tezkerenin meclisten geçmemesi adına Amerikalı aydınlar tarafından imzalanan bildirgede de imzası bulunuyordu. Elbette, “Türkiye hükümeti Kürtleri bombalamayı bırakmalı” sözü, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Muhammed Ali’nin cenazesinde konuşma isteğinin de reddedilmesiyle birlikte olumlu olumsuz birçok tepki aldı. Hatta son zamanlarda çok sık şahit olduğumuz üzere Michael Lerner’in Fettulah Gülen cemaati ile ilişkisi olduğu, ‘paralel’ olduğu bile iddia edildi.

Reklam
Reklam

Lerner’in konuşmasından diğer önemli satır başlıkları

Türkiye ve Kürtler ile ilgili olan kısım Rabbi Michael Lerner’in konuşmasının sadece küçük bir kısmıydı oysa Lerner Türkiye dışında İsrail yönetimine ve ABD yönetimine de çok önemli mesajlar verdi ve cihatçıları besleyen Suudi Arabistan’ı eleştirdi. İsrail hükümeti ve başbakan Netenyahu’ya Batı Şeria’daki işgali sona erdirmeleri gerektiğini söyledi. Birçok kişi bu duruma şaşırmış olabilir çünkü Yahudi bir hahamın çıkıp doğrudan İsrail devletini eleştirmesi beklenmedik bir olaydı.

Lerner konuşmasında bu üç hükümete şöyle seslendi:

''Türkiye'de bulunan liderlere söyleyin, Kürt azınlığı bombalamaya ve katletmeye son versinler. ABD'ye söyleyin, İslam dünyasını nefret ile dolduran eğitimlerin sponsoru olan ve dünyadaki en baskıcı rejimlerden biri olan Suudi Arabistan'a askeri destek vermeyi kessinler. İsrail hükümeti ve Netenyahu’ya sesleniyorum, Batı Şeria’daki işgali sona erdirin, Filistinlileri öldürmeyi bırakın.''

Ayrıca ABD hükümetine, IŞİD gibi cihatçı terörist oluşumları doğrudan destekleyen Suudi Arabistan ile ilişkilerini gözden geçirmelerini iletti. Ortadoğu’da içinde bulunduğumuz durumda El Kaide, El Nusra Cephesi gibi oluşumların doğrudan Suudi Arabistan tarafından finanse edildiği sıkça dile getirilen bir iddia. ABD ve Türkiye hükümetlerinin de Suudi Arabistan ile müttefik olduğu bilinen bir gerçek. Üstelik Lerner, sadece bu konuya değil ABD’de yükselen islamofobiye de dikkat çekti. Lerner, bir grup cihatçı oluşumun tüm Müslümanları eleştirmek için gerekçe olamayacağını dile getirdi. Muhammed Ali de özellikle profesyonel boks kariyerini bitirip sufiliğe yöneldikten sonra terörizm ve İslam’ın bir arada anılmasından rahatsızdı. Ali, bu rahatsızlığını “Gerçek Müslümanlar, kendilerine İslamcı diyen bu cihadist grupların bizi temsil etmediğini ve dinimize zarar verdiğini bilir. Bizim Müslümanlar olarak İslamı kendi kişisel amaçları için kullanan bu gruplara karşı durmak görevimizdir” diyerek dile getiriyordu.

Reklam
Reklam

Muhammed Ali, büyüklüğünü çıktığı maçlardan sadece 5 tanesini kaybetmesinden veya yaptığı 37 nakavttan almıyordu. Muhammed Ali, sağlam duruşuyla ve barışçıl kişiliğiyle bu payeyi alıyordu. Savaş karşıtı Haham Michael Lerner ile de dostluğu bu temelde başlamıştı ve onu uğurlarken de onu en iyi anlatan sözleri dostu Lerner sarf etti.