'Barış sürecinde yabancılar olmalı'

ABD Dışişleri Bakanlığı’nda Ortadoğu ve Türkiye alanında analist olarak görev yapmış olan Henri Barkey, ‘Akil adamlar’ın yanı sıra uluslararası aktörlerin de sürece katılması gerektiğini belirtiyor

Lehigh Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Henri Barkey, Türkiye ve Kürt sorunu konusunda önemli bir uzman. ABD Dışişleri Bakanlığı’nda Ortadoğu ve Türkiye alanında analist olarak görev yapmış olan Barkey, Graham Fuller ile “Türkiye’nin Kürt Meselesi” adlı kitabın yazarlarından. Barkey ile bir konferansa katılmak için geldiği TÜSİAD’da barış süreci ve Ortadoğu ile ilgili konuştuk.
**Barış sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?**
Bir yol haritası biçildi. Bu açıdan ciddi bir oluşum. Başarılı olacak mı henüz erken ama iki tarafın da ciddi olduğuna inanıyorum. Pürüzler olacak mı? Tabii ki olacak. Her barış sürecinde olur. Anladığım kadarıyla iki taraf da barış sürecini kendisi baltalamak istemiyor.
**‘Karşılıklı görüşülmeli’**
**Bundan sonra hangi adımlar atılmalı?**
Müzakere sürecine baktığımızda, iki tarafın da istediği bazı şeyler var. Kolay gibi gözüküyorsa da gerek anayasanın değişmesi gerek yerel idarelerin özerk yönetimi olsun çeşitli konular var. Bir de af konusu var. Bu şimdiye dek pek konuşulmadı. Bunlar sonuç problemleri, bir de prosedür problemleri var. Prosedürü görebilmek biraz zor, çünkü bir yerde İmralı var, bir yerde Kandil.
İkisi birbirleriyle çok zor temas ediyor. 19. yüzyılda atlı arabayla mesaj yollamak gibi bir şey, telgraf bile yok. Bu yüzden bir kere bu ikisinin birbiriyle konuşmaya başlaması lazım. İkincisi, prosedüre baktığımızda burada akil adamların oynayacağı bir rol var ama bunun dışında rol oynayabilecek başka hangi aktörler var? Bir yerde sırf akil adamlara güvenmek zor olabilir, zira hepsi Türkiye vatandaşı olduğu için kendilerini zor bir durumda bulabilirler. Bu yüzden başka bağımsız aktörler de olmalı.
ETA ve IRA sürecinde uluslararası kurumlar ve ABD önemli bir rol oynadı. Uluslararası arabulucular gerekli mi?
Bence gerekli ve önemli. Bunu Türk hükümetinin istemesi gerekiyor diye düşünüyorum. Çünkü biliyorsunuz Türkiye’de yabancılara karşı bir alerji var, bunu kolay kolay hazmetmek zor olabilir. Tabii daha çok başındayız. Burada önemli bir başka nokta daha var. Sonuçlarından bahsettik, prosedürlerinden bahsettik, bir de zamanlama var. Sürecin üç değişik parçası var.
Zamanlamadan kastım, gelecek sene seçimler olacak. Cumhurbaşkanlığı seçimleri. Bu seçimlerden önce yeni bir anayasadan bahsediliyor. Bırakın Cumhurbaşkanı’nın niteliklerini, Kürt sorununun çözülebilmesi, prosedürün devam edebilmesi için bazı adımların atılması lazım. Hükümet seçimlerden önce yeni bir anayasa istiyor, bu kadar zaman içinde Kürt hareketinin kabul edeceği bir anayasa çıkar mı bu Meclis’ten? Onu bilmiyoruz. Şimdi yeni bir anayasa yapılırsa iki sene sonra yeni bir anayasa daha mı yapılacak?
**‘Silahlar teslim alınabilir’**
**Başbakan PKK’nın sınır dışına çekilmeden silahları bırakması gerektiğini söylerken Murat Karayılan bunun sürecin sonunda konuşulmasını istiyor. Bu bir sorun olur mu?**
Hayır, büyük bir sorun olmaz. Sınırda turnikeler yok, “Silahlı mı geçiyorsun silahsız mı geçiyorsun, silahlı geçiyorsan silahları şuraya göm de öyle geç” demeyecekler. Dolayısıyla silahlar gömüldükten sonra iki üç silah geçerse kim fark edecek ki? Zaten genel olarak silah bırakma, silah gömülme en son noktada yapılır. Burada ABD’nin oynayabileceği bir rol var. PKK kime teslim edecek bu silahları? Türk hükümetine vermeyecek, Kürtlere de vermeyecek. Bunun için ABD güvenilir bir güç. Silah meselesi en son, bir yandan da en kolay mesele. Şimdiden silah meselesini konuşmak iyi değil. Çünkü çok erken bir beklenti yaratmış oluyorsunuz. Tabii ki silahlar bir ara bırakılacak.
**ABD’nin bu süreçteki konumu nasıl?**
ABD yeni yeni uyanıyor bu sürece. Şimdiye kadar bir sürü sebep yüzünden pek dikkat etmiyordu, bu bir. İkincisi, buna pek içten girmek istemiyordu. Üçüncüsü, ABD çok basit bir dış politika izlemişti bu konuda: “Biz Türkiye’yi destekliyoruz, Türkiye ne yapmak istiyorsa onu yapacağız.”
ABD’nin daha derin bir şekilde düşünmesi lazım, çünkü barış sürecinin yaratacağı bir sürü başka etkiler olacak. Gerek Suriye üzerinde, gerek Irak üzerinde. Dolayısıyla bu sırf PKK ve Türkiye arasında bir barış süreci değil. İleride stratejik konjonktürü değiştirebilecek önemli bir adım bu.
**‘Bu kez ABD korkuyor’**
**Biraz daha açar mısınız?**
Barış süreci Ankara ile Erbil arasındaki son engeli de kaldıracak. Bu da Türkiye ile Kuzey Irak arasında ciddi bir entegrasyona gidiş demek. Zaten Kuzey Irak’taki Kürdistan bölgesinin ekonomisi şu an tamamıyla Türkiye’ye bağımlı bir şekilde büyüyor.
Burada çok komik bir olay var. Senelerce Türkiye’de “ABD Irak’a giriyor, Kürt devleti kuracak” diye komplo teorileri üretilmişti. Türkiye bu konuda paniğe kapılıyordu. Şimdi ise aksini görüyoruz. Türkiye, Kuzey Irak’taki bir oluşumu destekliyor, bu sefer ABD korkmaya başladı. ABD, Türkiye’ye “Aman dikkat et. Irak’ın bütünlüğüyle oynuyorsun” diyor. Bu son derece paradoksal bir dönüşüm.
**‘Başkanlık Erdoğan için önemli değil’**
**Barış sürecinin sonunda başkanlık sistemi gelir mi?**
Başkanlık sistemi Erdoğan açısından o kadar önemli değil. İlk defa 2014’te halk oyuyla cumhurbaşkanı seçilecek. Bu cumhurbaşkanı yüzde 50’den fazla oy almalı. Yüzde 65-70 oyla cumhurbaşkanı seçilen Erdoğan, Çankaya’ya çıktıktan sonra, şu anki cumhurbaşkanı görevleriyle de başbakana “dediğimi yapacaksın” diyebilir. Yüzde 65-70’i nasıl elde edecek? Kürt açılımının çok önemli bir faktörü var. Seçimlere kadar tek bir asker ölmezse o zaman hava nasıl olacak? Millet rahatlayacak. Kürtler, Erdoğan’a oy verecek. MHP’nin içinde de çözülme olacak. CHP zaten çok kötü bir durumda, kendisini yitiriyor.
**İsrail ve Türkiye arasındaki özür konusunda, Netanyahu’nun Suriye’yi düşünerek özür dilediği yorumları için ne dersiniz?**
Çok ilginç ve iyi bir soru. Suriye’nin bununla bir ilgisi olmadığını düşünüyorum. Netanyahu bunu mazur göstermek için söyledi. Bunu zaten uzun zamandır yapmak istiyordu ama kendi politikasının esiri olmuştu. Obama’nın gelişi de ona bu imkanı verdi. Özür önemli ama İsrail-Türkiye ilişkileri çok zedelendi ve daha zaman var.
**Filistin barışında Türkiye arabulucu olabilir mi?**
Burada tek bir arabulucu olabilir, o da ABD. Çünkü Türkiye’nin İsrail üzerinde hiçbir nüfuzu yok ki! Batı Şeria’daki Filistinliler, Türk hükümetinden hiç hoşlanmıyor. Hamas politikasını değiştirmediği müddetçe, barış yapmak çok zor. Hamas’ın söylemini değiştirmesi lazım.
**ABD Suriye’ye müdahale etmeyecek, değil mi?**
Evet, etmeyecek. Kimyasal silahlar kullanılırsa belki durum değişebilir. Ama Obama istemiyor. Çünkü yapmak istediği bir sürü şey var. Savaşa girdiğin anda bütün her şey savaşa odaklanıyor. Savaş topyekün bir angajman. Devlet başkanının bütün vaktini alacak demek. Bunu yaptığın zaman, diğer yapmak istediğin her şey geride kalıyor. Obama için çok daha önemli şeyler var, Suriye o kadar da önemli bir ülke değil. (milliyet) [Güncel haberler](https://www.mynet.com/guncel-haberler)
Anahtar Kelimeler: