Baro başkanları toplantısı

ANKARA (İHA) - Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Özdemir Özok, Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasında başlayan müzakereleri değerlendirerek, "Karşıt düşüncelerin AB üzerinden hesaplaşması sonucuna varacak aşırılıklardan kaçınılarak, bu süreci halkımız, toplumumuz ve ülkemiz için en verimli şekilde değerlendirmek gerekir" dedi.

Baro Başkanları yeni Ceza Muhakemesi Kanunu'nda (CMK) yer alan müdafi ve vekil görevlendirmelerinden kaynaklanan sorunları ele almak üzere toplandı. Best Otel'de gerçekleştirilen toplantının açılış konuşmasını yapan Özok, 1 Haziran 2005 tarhinde yürürlüğe giren Türk Ceza Kanunu (TCK) ve CMK'nın TBB'ye özellikle barolara yeni yük ve sorumluluklar getirdiğini söyledi. CMK'nın uygulanmasıyla baroların bu servislerinde iş patlaması olduğunu, özellikle nüfusu çok olan kentlerde baroların savcılık makamı ve mahkemelerden gelen avukat talepleri karşısında tıkanma noktasına geldiğini kaydeden Özok, TBB'nin bu servisindeki avukatlık ücreti taleplerinde de büyük artışlar olduğu ifade etti. Özok, yasaların, altyapısı oluşturulmadan yürürlüğe girmemesi konusunda zamanında ilgili yerlere uyarıda bulunduklarını söyledi.

Reklam
Reklam

Konuşmasında Türkiye ile AB arasında başlayan müzakerelere değinen Özok, "Yıllardır hakkında çeşitli görüşler ileri sürülen, ciltlerle kitap yazılan, kimilerine göre Türkiye'nin tek kurtuluş yolu olarak gösterilen, kimilerine göre de Lozan'la yaşam bulan Türkiye Cumhuriyeti'ni sonlandıracak bir macera olarak değerlendirilen AB ilişkilerinde yeni bir döneme girilmiştir" dedi. Kendilerinin bu konuya uç düşüncelerle yaklaşmadıklarını söyleyen Özok, "Bunun siyasal, sosyal, ekonomik ve mali yönlerinin yanında, AB-Türkiye ilişkilerinin tarihsel süreç içinde gelişimini objektif bir biçimde değerlendirmeye ve ulusumuz için yararlı olan yanlarını da tespit etmeye çalışıyoruz" dedi. Özok, popülist ve öngörüsüz, günü birlik politikalar sonucu Türkiye'nin AB standartlarının hatta birçok konuda üçüncü dünya ülkelerinin gerisine düşürüldüğünü savundu. Gelinen aşamada, artık kimi kaygı ve endişelerin ve AB'ye girip girmeme hesaplarının bir kenara bırakılmasını isteyen Özok, "Halkımızın esenliği ve ülkemizin kalkınması yönünde ulusal çıkarlarımız adına gelişim ve değişimden yana duruşlar sergileyerek bu süreci ülkemiz ve bizim açımızdan hukukumuz için en yararlı biçimde değerlendirmek gereklidir" şeklinde konuştu.

Reklam
Reklam

MÜZAKERE ÇERÇEVE BELGESİ Özok, AB-Türkiye ilişkilerinin yol haritası olan müzakere çerçeve belgesinin ise dikkatlice incelendiğinde önceden kestirilemeyen bir sürece girildiğinin anlaşıldığını savundu. Karşıt düşüncelerin AB üzerinden hesaplaşma sonucuna varacak aşırılıklardan kaçınılması gerektiğine işaret eden Özok, "Bu süreci halkımız, toplumumuz ve ülkemiz için en verimli bir şekilde değerlendirmek gerekir" dedi.

Baroların ve TBB'nin konunun politik ve ekonomik yanından çok hukuki yanını işlemesi gerektiğini belirten Özok, şunları söyledi:
"Özellikle yargı bağımsızlığı önceliğinde, savunmanın bağımsızlığı ve sağlıklı işleyen bir adalet sisteminin batı standartlarına uygun bir biçimde yaşama geçmesi için özen gösterilmesi gerektiğine inanmaktayız. Çünkü biliyoruz ki seri, düzenli ve iyi işleyen bir yargı sistemi, AB'nin Anayasa'sı niteliğinde olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının özünü oluşturmaktadır. Bu nedene adalet sistemimizin standartlarını AB ölçütlerine çıkarma uğraşları yanında, hukuk devleti ve tam bağımsız yargı konularındaki hedeflerimizden de sapmamak gerekmektedir. Bu noktada abartısız ve ön yargısız değerlendirmeyle demokrasi, insan hakları, hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı standartlarımızı AB düzeyine çıkarmanın yol ve yöntemlerini geliştirmeliyiz."
Ortak aklın öncülüğünde, ulusal bilincin güvencesinde geliştirilecek olan düşünce ve projelerin Türkiye'nin geleceği, Türk halkının esenliği ve toplumun mutluluğuna katkı sunmasını dilediğini belirten Özok, "Aksi takdirde, azınlıklar sorunu başta olmak üzere, Kıbrıs sorunu, Ermeni sorunu, etnik ayrımcılık sorunu gibi kimi sorunlar bilinçsizce tartışmaya açıldığında üniter yapı başta olmak üzere, Türkiye Cumhuriyeti'nin varlık nedenini oluşturan birçok kavram ve durum ciddi zafiyete uğrayabilir" açıklamasında bulundu.

Reklam
Reklam

AB'ye girme konusundaki yandaş ya da karşı olma tartışmaları arasında Türkiye'nin sosyal, siyasal ve ekonomik yönden yeni bir anlayışın kuşatması ve tehdidi altına girdiğini savunan Özok, daha sonra şöyle konuştu:
"Bir yandan muhafazakar tutum ve davranışlar sergilenir ve teşvik edilirken, öbür yandan özgürlük adına her türlü kuraldışılık görmezden gelinmekte, demokratik parlamenter sistemimizin yazılı ve yerleşik kuralları göz ardı edilerek belirli bir siyasi anlayış öne çıkarılmaktadır. Çok önemli konularda TBMM devre dışı bırakılarak ulusun geleceğini ilgilendiren yaşamsal konular dar bir kadroyla götürülmeye çalışılmaktadır. Parayı veren düdüğü çalar anlayışıyla yürütülen ekonomide özensiz özelleştirmeler, ilkesiz ve kuralsız yabancı sermaye çığırtkanlığı ülke geleceğini tehdit eder boyutlara varmıştır. Küçük politik ve ekonomik çıkarlar uğruna takılmış olan at gözlüklerinin çıkartılarak yalın ve acı bir biçimde görülmesinin tam zamanıdır. Toplumun tüm bireyleri bu sorumluluğu taşımak durumundadır. Kuşkusuz en çok sorumluluk bu ülke aydınları, hukukçuları ve avukatları olarak bizlere düşmektedir."
Açılış konuşmasının ardından toplantı basına kapalı devam etti.

Reklam
Reklam