Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 1980 darbesi öncesinde, cezaevinde geçirdiği bir günlük sürede kendisine yardımcı olan Fehmi Kanlı'yı ziyaret etti.
Erdoğan, Kanlı'nın Ceyhan Sarısakal Mahallesi'ndeki evine eşi Emine Erdoğan ve bazı bakanlarla birlikte geldi.
Başbakan Erdoğan'ın ziyareti yaklaşık iki saat sürdü.
Ziyaretin ardından Başbakan Erdoğan evin bulunduğu sokakta toplanan vatandaşlarla da sohbet etti. Erdoğan, daha sonra Ceyhan'dan ayrıldı.
Gazetecilerin ziyarete ilişkin sorularını yanıtlayan Kanlı, Başbakan Erdoğan ile 35 yıllık bir dostlukları bulunduğunu ifade etti. Adana'ya gelen Erdoğan'ı evine davet ettiğini belirten Kanlı, Erdoğan ve beraberindekilere ev yemekleri ikram ettiğini söyledi. Sohbetlerinde gençlik yıllarını, Metris Cezaevi'nde Erdoğan'ın tutulduğu günü ve güncel meseleleri konuştuklarını aktaran Kanlı, "Eski günleri yad ettik. Sıkıntılı günleri ve güzel günleri hatırladık. Kendisi muhteşem bir insan, vefalı bir kişi. Bizi onurlandırdı. Ailelerimiz birbiriyle sohbet etti" dedi.
Başbakan Erdoğan'ın Metris Cezaevi'nde tutulduğu gün kendisiyle tanıştığını anlatan Kanlı, iki eski dost olarak sürekli telefonla görüştüklerini, Erdoğan'ın yoğun programı nedeniyle ziyaretin bugüne kısmet olduğunu ifade etti. Başbakan Erdoğan'ın çocuklarını sorduğunu, sağlık durumuna ilişkin bilgi aldığını da belirten Kanlı, AK Parti Milletvekili Hüseyin Besli ve şair Ömer Özbay'ın kaleme aldığı "Recep Tayyip Erdoğan - Bir Liderin Doğuşu" kitabını da imzalayarak kendisine hediye ettiğini söyledi.
"Recep Tayyip Erdoğan-Bir Liderin Doğuşu" isimli kitapta, Başbakan Erdoğan, 1979'da öldürülen iki arkadaşının cenazesinin ardından, katıldıkları yürüyüş nedeniyle konuldukları cezaevinde, Fehmi Kanlı ile tanıştıkları günü şöyle anlatıyor:
"Metris'teki ilk gecemizin büyük bir kısmını, koridorda ve ayakta geçirdik. Zaten istesek de oturamazdık, çünkü yerler su içindeydi. Vakit gece yarısına yaklaştığı halde hiçbir şey yememiştik.
El ayak çekilip ortalık sakinleştiğinde bir onbaşı geldi yanımıza. Asker tayınından arta kalan bayat ekmekleri toplamış, bir kazan da çorba kaynatmış, bizi yemeğe çağırıyordu. Nasıl makbule geçti anlatamam. Bir süre sonra yatacak yer gösterdiler.
Herkes bir köşeye kıvrılıp yatmıştı. Tam uykuya dalmak üzereyken acı bir feryatla irkildik. Anlaşılan birilerini işkenceye almışlardı. Önce içimizden birini aldılar sandık. Sayımızı kontrol ettik, eksiğimiz yoktu. Sonradan öğrendik ki, 'Anarşistlere acımak sana mı kaldı?' diyerek çorba yapıp getiren onbaşıyı falakaya yatırmışlar.
Cezaevinden çıktıktan sonra o onbaşı ile irtibat kurmaya çalıştım. Bizim yüzümüzden canı yanmış, yok yere işkenceye maruz kalmıştı. Neyse ki bulmam zor olmadı. Adana taraflarından Alevi bir kardeşimizdi. Tanıştıktan sonra da irtibatı hiç kesmedik. Halen zaman zaman görüşürüz."