Başbakan Erdoğan öğrencilerle!

Başbakan Erdoğan, Gençlik ve Spor Erzurum İl Müdürlüğü toplantı salonunda Türkiye'nin dört bir yanından gelen gençlik temsilcileriyle bir araya geldi.

Erdoğan, konuşmasına şöyle başladı:
"Ülke meselelerinden en önemlisi terör meselesi hükümet olarak bu ironik meseleyi çözüm yoluna koymak birlik ve bütünlüğe tehdit teşkil eden bu meseleyi gündemden çıkarmak için yoğun bir gayret içine girdik. Yaşanılan tecrübe bize şunu gösterdi: Terörle mücadele tek başına başarıya ulaşacak bir mücadele değildir. Bunun diplomasi sosyo ekonomik boyutu vardır, eğitime yönelik boyutu vardır. Topyekün bir mücadeleyi gerektirir. Terörle mücadele yapıldığı kadar istismar zeminlerinin de ortadan kaldırılması gerekiyor. İnsanlara insanca bir yaşam imkanı sunmadığımız müddetçe, standartları en modern en ileri seviyeye getirmediğimiz sürece teröre çözüm getirmek mümkün olmayacaktır.
"Biz yola çıkarken önce insan dedik. Her şey Türkiye için dedik. Devlet öncelikli bir siyaset değil, insan öncelikli bir siyaset dedik. Onun için önce insan dedik. Çünkü insanı güçlü olmayan bir toplumun, bir milletin devleti de güçlü olmayacaktır. Projemiz planlamamız dört temel taş üzerineydi, eğitim, sağlık, adalet, emniyet..."
**BATIYLA DOĞU ARASINDAKİ AÇIĞI KAPATMAMIZ LAZIM**
"Türkiye'de gelir dağılımını düzenlemek için 8 yılda her alanda büyük yatırımlarımız oldu. Şu Erzurum'daki yatırım sadece bir kalem, sadece gençliğe yönelik, buradaki bir spor etkinliğine yönelik, 650 trilyon yaklaşık burada yatırım yaptık. Bu da yaklaşık 9-10 tane tesistir. Erzurum'u bir cazibe merkezi haline getirmek istiyoruz. Buradaki tesislerin birçoğu ne Ankara'da ne İstanbul'da var. Batıyla doğu arasındaki açığı kapatmamız lazım."
**KENAR MAHALLELERİ MERKEZE TAŞIMAK İSTİYORUZ**
"Ayın başında da geldim tesilerin açılışını yaptık, şimdi de olimpiyatların açılışını yapıyoruz. Eğitimde 156 üniversitemizin olduğu 81 vilayette bütün kampusler bittiği zaman, fiziki şartları tamamladığımızda buralardaki üniversite gençliğimizin o illerin halkıyla kaynaşmasının o illerimize kazandıracağı dinamizmi tahayyül edebiliyor musunuz? Bu anlayış şuradan kaynakllanıyor: Biz kenar mahalleleri merkeze taşımak istiyoruz. Bu benim ta belediye başkanlığındaki hayalim. Hep bunun üzerine gittik. Bazıları Hidiv Kasrı, Malta Köşkü gibi yerleri halka açışımızı hep yadırgadılar. Çay fiyatını kahvehanenin fiyatının altına düşürmemizi yadırgadılar. Ama bizim derdimiz şuydu: Benim sıradan vatandaşım, orta gelir grubunun altındaki vatandaşım rahatlıkla gelip ailece yemeğini yiyebilmeli. O orda yemeğini yiyebildiği zaman hayata daha farklı bakacak, özgüvenini kazanacak ve diyecek ki ben insanım, bana değer veriliyor. Bunu eğitimde de görmesi lazım, sağlıkta da görmesi lazım. Tüm vakıf hastanelerini halkımıza açtık. Eskiden benim fakir vatandaşım o hastaneye gidemiyordu şimdi ayrım yok. İstediğin hastaneye gidersin. Niye? Biz şuanda birilerinin farklı senaryolarla gözden düşürmeye çalıştığı bir ecdadın torunlarıyız.
"İnsan öncelikli yaklaşım bizim ecdadımızdan geliyor. Onun için sağlıkta attığımız bu adımda bütçeye ne kadar yük getirmiş hiç önemsemedik. Hortumları birilerinin cebinden çıkardık, halkımızın cebine soktuk. 130 tane adalet sarayı yaptık. Eskiden merdiven altında yargı vardı. Ufacık, 7-8 metrelik odalarda adeta hakim efendi mübaşiriyle savcısıyla beraber çalışma yapıyordu, ama şimdi tam adı üzerinde saray.
"Çağlayan'daki adalet sarayıyla Kartal'daki adalet sarayının ikisinin tolpam alanı cumhuriyet tarihinde yapılan adliyelerin tamamının toplamından fazla. Birileri kuru sıkı atıyor.
"Bugün için bu değişim yeterli olmayabilir ama bunun önemli bir başlangıç olduğunu da görmek durumundayız. Biz 79 yıldan sonraki bir süreci adeta rehabilite ediyoruz, 81 vilayetimizin tamamında bereketli topraklara adeta filiz atıyoruz."
**DEVLET SADAKA DAĞITMAZ, KİŞİ DAĞITIR**
"İstanbul'un varoşlarında yaşayanların nasıl yaşadığını biliyor muyuz? Bir romanın evinde oturduk mu gidip, kenar köşedeki Türk, Zaza, Boşnak kardeşimin evine gidip oturduk mu, yemeğini yedik mi? Ama sizin bu başbakanınız bunları yaptı. Çünkü insanı anlamam için bunları yapmam gerekiyor. Şimdi bize diyorlar ki sadaka dağıtıyorlar... Soruyorum sizlere devlet sadaka dağıtır mı? Kişi sadaka dağıtır. Devlet demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olmanın gereğini yerine getirir. Bizden önceki iktidarlar bunu yapmadıysa bizim yapmayacağımıza anlamına mı gelir? Biz balık vermiyoruz, balık tutmayı öğretiyoruz. Sadaka kavramını bunlar daha anlamamış. Sadakayı zengin olan zengin omlayana verir, anlayış da şudur: Sağ elin verdiğini sol el görmez."
"Eğitim imkanlarının bu kadar kolay olmadığı dönemleri gördük, tıpkı bugün olduğu gibi bizler de dünyayı değiştireceğimize, kendi fikirlerimizi tüm dünyada hakim kılacağımıza, buna gücümüzün kuvvetimizin olduğuna inanarak bugünlere geldik. 80 öncesinde birilerinin gençlerin heyecanını, fikirilerini, ideolojilerini istismar ettiğine, kendi çirkin emellerine alet ettiğine malesef şahit olduk. Sokakların kan gölüne döndüğü süreçlerden geliyoruz. Okullara gidemediğimiz günlerden geliyoruz. Gençlerin bir hiç uğruna birbirlerinin canına kıydıkları acı manzaralara tanık olduk, belki siz anlamakta zorluk çekiyorsunuz ama üniversitelerin tatil edildiği, kapandığı, kitlesel eylemlerin olduğu dönemleri yaşadık. İnsanların yok yere birbirine düşman edildiğine şahit olduk. Çok ilginçtir, 12 eylül 1980 sabahı radyodan okunan bir bildiriyle bütün bu çatışmanın adeta bıçakla kesilir gibi bittiğini de gördük. Ne var ki gençlerin ödediği bedel bıçak gibi kesilmedi, ardından idamlar, mapusluk, yasaklar, baskı, zulüm geldi. Fikirler, okumak, yazmak üzerine ağır bir kısıtlama geldi. Bugün birileri çıkıp o günlere methiye düzebilir, o günleri bir nostalji olarak görebilir, o günlerde yaşananları bugünün gençliğine örnek gösterebilir. Birçok genç fidanlar bugün bizimle beraber değil .Biz o gün nice hayat hikayeleri dinledik, nice trajedilere şahit olduk... Gençler taşradan gelmiş, tek derdi doktor mühendis olmak ve kendisine bir gelecek inşa etmek. Ama öyle bir tezgahın içine girdiler ki sağdan veya soldan bir tarafın içine girmeye mecbur bırakıldılar. Biz bu tür mücadeleler içerisinde arkadaşlarımızı kaybettik, onları gidip bizzat tanıyor musun diye sorduklarında seçerek onları morgdan aldık. Bunları yaşayarak geldik, ayakta kalabilmek için birçok sıkıntıları yaşadık.
Bazıları kavgalara karışmak zorunda bırakıldılar, bunu görmek, anlamak ve niçin diye gür bir sesle haykırmak durumundayız. Peki kim kazandı? Silah tüccarları, çeteler kazandı. Türkiye üzerine karanlık tezleri olanlar kazandı. Kaybeden ise Anadolu'nun o güzel çocukları oldu, ağlayan anneler babalar oldu.
Biz de genç olduk, üstelik 80 öncesinde genç olduk. Çok şükür gençlik kolu başkanı olduğum zaman silahlı mücadele içerisine teşkilatımı hiç sokmadım ama buna rağmen kaybedilen gençlerimiz oldu. Gençlerimizi çok yoğun bir fikir mücadelesi içine soktuk, onun için hiçbir genç arkadaşımıza konuşma demedik.
**BAŞKANLIK SİSTEMİ** Başbakan Erdoğan başka bir gazetecinin, ''Başkanlık sistemi ile ilgili bir açıklamanız olacak mı? Sayın Gül; (Çekincelerim var) dedi. Meclis Başkanı da onu destekledi'' sorusuna karşılık da şu cevabı verdi: ''Değerli arkadaşlar ben bu konuyla ilgili açıklamamı çok öncelerinde yaptım. Bence demokratik parlamenter sistem içerisinde halk tartışmalı, tartışılmalı. Benim halkım başkanlık sistemi nedir, bunu bilmeli. Eğer bugün Amerika bunu uyguluyorsa, nedir, nasıl bir şeydir? Dünyanın çeşitli ülkelerinde yarı başkanlık sistemi var. Nedir, ne değildir? Şimdi tabi değişik yaklaşımlar filan var. Bunlar olabilir. Ama bunun milletin tartışmasından kaçmak, çekinmek bu demokratlığa terstir. Bunu da özellikle ifade etmem lazım.''
Anahtar Kelimeler: