Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Türkiye'de üniversite rektörleri, YÖK ve siyasetçilerin başörtüsü yasağının gülünç kaçtığını düşünmeye başladıkları anda, bu yasaklardan ne Anayasa Mahkemesine ne de Meclise ihtiyaç olmadan kurtulunacağını söyledi.
Arınç, Aktif İş Adamları ve Sanayiciler Derneğince (AKTİSAD) Konya'da düzenlenen "Demokrasi ve Ekonomi" konulu konferansta yaptığı konuşmada, Anayasa'nın 2. maddesinde yazıldığı gibi Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olduğunu hatırlatarak, "Bunlara hepimiz 'evet' diyoruz. 'Laik' derken, 'hukuk' derken, 'sosyal devlet' derken neyi amaçladığımızı, Anayasası'nın 2. maddesinin gerekçesinde kısmen görmek mümkün. Ancak önemli olan bu değerlere kavuşabilmek, yaşanabilir hale getirmek, içini doldurabilmek" diye konuştu.
Arınç, bu konuda çok çabalar sarf edildiğini, çok mesafe alındığını ancak ideal noktaya ulaşıldığını düşünmediğini ifade ederek, geçmişe göre daha iyi bir noktada olunduğunu, Türkiye'nin zaman içinde özgürleştiğini, demokratikleştiğini, Anayasa'nın 2. maddesindeki ilkelere daha çok yaklaşıldığını vurguladı.
Siyasi istikrar ve ekonomik istikrarın birbirinden ayrılmaz iki önemli konu olduğunu dile getiren Arınç, "Siyam ikizleri birbirinden ameliyatla bile ayrılamazlar. Ayrılırlarsa en azından birinin hayatta kalmaması gerekiyor. Siyasi ve ekonomik istikrarın siyam ikizleri gibi birbirinden ayrılamaz gerçekler olduğunu düşünüyorum" şeklinde konuştu.
Dünyada genel geçer laiklik tabirleri arasında sayılan en önemli unsurların, "insanların inançlarında özgür olmaları, inandıklarını gerçek laiklik çerçevesinde rahatlıkla yaşayabilmeleri, ibadetlerini inançlarının
gerektirdiği şekilde yapabilmeleri, inancının propagandasını yapmaları" olduğunu dile getiren Arınç, "Sözümün bu kısımları gazetecilerin en çok dikkat kesildiği kısımlardır. 'Sayın Başkan yine ağzına laiklik lafını aldı' diyecekler. Yoksa ekonomi ve demokrasi Türkiye'de çok fazla insanı ilgilendirmiyor" dedi.
'Laiklikle hiç bir sorunumuz yok, laiklik ilkesi çok önemlidir" diyen Arınç, konuşmasını şöyle sürdürdü:"Laiklik Anayasa'ya konulmuştur. Laiklik ilkesinden anladığımız da din ve vicdan özgürlüğü. Şüphesiz bu konuda parlamentoların yapacağı işler hiç bir zaman dini kaynaklı orijinlerden hareket ederek kanun yapmamak, yasamanın laik ölçüler içinde yapılması. Bunlar unsurlar olarak söylenebilir ancak benim
söylemek istediğim şey şu: Fikir ve düşünce özgürlüğü de çok önemli, insanlar üretecekler, tartışacaklar, buralarda kısıtlama olursa korku toplumu olursunuz.
İki kişi karşı karşıya geldiği zaman birbirine saygı gösterecek."Demokrasi güçlendikçe totaliter rejimlerin, askeri rejimlerin bir yönetim biçimi olmaktan çıkmasının da gündemde yerini alacağını anlatan Arınç, şöyle konuştu:
"Türkiye geçtiğimiz dönemde demokrasisinde önemli kırılmalar yaşadı. Ancak zamanla demokrasimiz güçlendi, Türkiye darbeler döneminden kurtuldu. Darbe arzu edenler de artık bu işin olmadığını gördüler. Tek bir yolumuz var. Demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye devletinin ilelebet yaşaması milletin iradesiyle olacak. Artık darbe gibi yanlış işleri yapana toplum da itibar etmemektedir. Türkiye bu dönüşümü de başardı."
Başörtüsü yasağı
Arınç, üniversitelerde devam eden başörtüsü yasağıyla ilgili bir başka soruya da, şu yanıtı verdi:"Birilerinin zorla ve baskıyla uygulamak istediği ve pek çok kızımızın üniversiteyi terk etmesine yol açan bu haksız uygulamadan Anayasa önünde eşitlik için 10. madde, öğretim özgürlüğü ve diğer alanlardaki özgürlüklerin genişletilmesi için 42. maddeyi, çok güzel bir biçimde değiştirdik. 411 oyla, büyük bir mutabakatla yasalaştı. Anayasa Mahkemesi bu değişikliği iptal etti.
Buna karşı tekrar TBMM'ye bir teklif gelir mi, gelirse çıkar mı, çıkarsa akibeti ne olur? Böyle bir tartışmayı zamansız buluyoruz. Anayasa Mahkemesi kararlarını benimsemesek de bütün kurumların uyma mecburiyeti var. Ben bu yasakçı zihniyetin Anayasa Mahkemesi kararlarıyla üst üste kilit vurulmasını doğru bulmam. Bu bir zihniyet meselesidir. Türkiye'de üniversite rektörleri, YÖK, siyasetçiler, böyle
bir yasağın gülünç kaçtığını düşünmeye başladıkları anda, göreceksiniz, bu yasaklardan ne Anayasa Mahkemesine ne de Meclise ihtiyaç olmadankurtulacağız."
Arıtman eleştirisi
Meclis Başkanlığı döneminde kendisine en fazla eleştirinin bu noktadan geldiğini belirten Arınç, şöyle devam etti:"Hele hele Arıtman soyadlı bir hanımefendi, bana günde 3 defa soru önergesi veriyordu. 'Bu Meclis İran Meclisi mi, başı kapalı insanlar nasıl Meclise girebiliyor. Bu çarşaflılar Mecliste ne geziyor?' diye beni eleştiriyor, beni Humeynici olmakla itham ediyordu. Polis kayıtlarından günde Meclise gelen 5-8 bin arasında kişi içinde çarşaflı olanların 8-9'u geçmediğini tespit ettim.
Polisime verdiğim talimat, 'kıyafeti ne olursa olsun, hüviyeti varsa ve yüzünden de hüviyeti anlaşılıyorsa, burası milletin Meclisidir, buraya serbestçe girecektir'. Bakın Allah'ın hikmetine ki, beni örtülü bayanları Meclise sokmakla itham eden bu sayın bayan hanımefendi, şimdi çarşaflılara rozet takıyor. Bu kıyametin küçük alameti gibi bir şey. O yüzden önümüz açık, merak etmeyin, birilerinin eliyle Allah bu ülkede yıllardır çilesi çekilen konularda bir yol açacak. Her türlü sıkıntının hukuk devleti içinde çözüleceğine inanıyorum."