Batı stili yaşama imrenmeli miyiz?

Gözümüz hep Batı'da... Amerika'da... Avrupa'da. Onlar gibi yemek içmek, onlar gibi giyinmek, onlar gibi gezmek, eğlenmek, kısaca onlar gibi yaşamak istiyoruz. Oysa, bu 'Batı stili yaşam' çok da imrenilecek bir şey değil aslında. Onun da kendine özgü birçok olumsuz tarafları var. Bunların içinde de, başta astım ve alerjiler olmak üzere bazı hastalıkların Batı stili yaşam sürenlerde daha fazla görülmesi geliyor. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, Mynet okurları için yazdı.

Reklam
Reklam

Çocukların çeşitli bakteri ve virüslere karşı aşılanmaları, hayvanlarla temaslarının ortadan kalkması, çok temiz ortamlarda büyütülmeleri, çok fazla antibiyotik kullanılması, küçük yaşlarda geçirilen enfeksiyonların azalması, sezaryen doğumlardaki artış, anne sütü yerine mamalarla beslenme, katkı maddesi içeren yiyecek ve içeceklerin ve hazır gıda tüketiminin artması, şişmanlık, çocukların kapalı ortamlarda hem alerjenlere, hem sigara dumanı, kimyasal maddeler... gibi irritanlara ve hem de evlerdeki elektronik aletlerden kaynaklanan elektromanyetik alanlara daha fazla maruz kalmaları Batı stili yaşama ait temel özellikler.

İşte, alerjik hastalıklardaki artışın büyük ölçüde batı stili yaşamdan kaynaklandığın düşünen uzmanlar, bu hastalıkların "doğal yaşam" koşullarından ne ölçüde etkilendiklerinin belirlenmesine yönelik pek çok araştırma yapıyorlar. Bu araştırmalar, köy ve çiftliklerde yaşayanlarda ve şehirlerde 'antroposofik yaşam' süren kişiler üzerinde gerçekleştiriliyor.

ANTROPOSOFİK YAŞAM

Reklam
Reklam

Antroposofik yaşam, kısaca bir çeşit 'doğal yaşam' anlamına geliyor. Antroposofi, 20. yüzyıl başlarında Avusturyalı filozof ve pedagog Rudolf Steiner tarafından geliştirilen ve ismi 'insan olmanın bilgeliği' veya 'insan olmanın bilinci' anlamına gelen bir doktrindir. Yunanca'da, antropo 'insan' ve sopho da 'bilgelik' demektir.

Antroposofinin amacı, teknolojinin getirdiği kolaylıkları da arkasına alarak nitelikli yaşamın temellerini sadece materyalizm üzerine kuran insanların fiziksel ve ruhsal sağlıklarına yeniden kavuşmalarını ve gerçek mutluluğun yalnız dünyevi şeylerde olmadığını anlayıp sahip olduğumuz içsel zenginlikle hayatta daha mutlu olmamızı sağlamaktır.

Antroposofi, sözde üretimi artırmak için tarımda ve gıda üretiminde bilinçsizce kullanılarak bizleri zehirleyen kimyasal maddelere karşı insanlığı yüz yıl evvel uyarmış ve son zamanlarda dünyada benimsenmekte olan biyo-dinamik tarım tekniğini bu soruna bir çözüm olarak çok önceden sunmuştur. Bu yaşam stilinde hazır ve katkı maddeli yiyecekler yerine organik olarak üretilmiş ve canlı laktobasiller içeren fermente besinler tüketilir.

Reklam
Reklam

Çocuklara antibiyotikler ve ateş düşürücü ilaçlar çok az verilir, çocukluk çağı aşılarının birçoğu yapılmayarak çocukların bu enfeksiyonları doğal olarak geçirmeleri sağlanır.

Antroposofi, tıptan başka, eğitime, sanata, mimariye ve ziraata da uygulanmıştır. Bugün dünyada bu doktrine göre eğitim veren ve Waldorf ismiyle bilinen sayıları 1000'e yaklaşan okulları ve sadece Almanya'da 500 Waldorf çocuk yuvası vardır.

SON YAPILAN ARAŞTIRMA

İsveç, İsviçre, Hollanda, Almanya ve Avusturya'da yaşayan ve yaşları 5-13 arasında olan 6630 çocuk üzerinde yapılan yeni bir araştırmada, antroposofik yaşam süren çocuklarda astım, saman nezlesi, egzama gibi alerjik hastalıkların daha az görüldüğü, ateş düşürücü ilaçların az kullanıldığı çocuklarda astım riskinin daha az olduğu, buna karşılık kızamık, kabakulak ve kızamıkçık aşısı yapılan çocuklarda saman nezlesi riskinin arttığı sonucuna varıldı.

Dünya böyle tuhaf işte. Bir kısım insan Avrupalılar Amerikalılar gibi yaşayamaya heves ederken, onlar ise geri kalmış ülkelerin insanları gibi 'doğal' yaşama sevdasındalar.

Reklam
Reklam

Yazı: ahmetrasimk@mynet.com

Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta'nın diğer yazılarını okumak için tıklayın

Doktorların sağlık yazılarını okumak için tıklayın