Türkiye ile ABD arasında vize işlemlerinin askıya alınması gerginliği sürerken bir çok iddia da gündeme gelmeye başladı. Yeniçağ gazetesi yazarı Batuhan Çolak, 'ABD'nin hedefi Erdoğan değil!' başlıklı yazısında "ABD'nin Türkiye operasyonu fiili olarak başlamıştır. Umut ederiz ki; demografik yapısı talan edilen, siyasi erkleri "tek adam" üzerinden kurgulanan, devlet kadroları partileşen Türkiye, milletinin iradesiyle bu süreçten çıkacaktır" gibi dikkat çeken ifadelere yer verdi.
İşte Çolak'ın gündem yaratan yazısındaki ilgili o bölüm;
"ABD'nin Ortadoğu'daki her hamlesi ve bölgedeki tüm sıcak gelişmeler için "Ya işte bunlar hep BOP yüzünden, zaten Erdoğan da eş başkanı" diyerek komploculuk oynamak, bana her zaman kolaya kaçmak gibi gelmiştir. Ancak, BOP'un komplo teorisinin çok ötesinde, tüm detaylarıyla uygulandığına tanıklık ediyoruz.
Öncelikle yaşananların arka planına bakmamız gerekiyor.
Türkiye için ABD çok önemli bir ülkedir. Bu yüzden medya kuruluşlarımızın neredeyse tamamının Washington temsilcilikleri bulunur ve genellikle kaliteli gazeteciler "ABD temsilcisi" olarak o göreve getirilir.
Hiçbir büyükelçiye verilmeyen önem ABD Büyükelçilerine verilir. Türk Dışişleri Bakan adlarını unutan kamuoyu, büyükelçilerin isimlerini kolay kolay unutamaz.
Bu bir algı yönetimi, bu bir kurgu değildir. Türkiye'nin ABD'ye yaptığı göbekten bağlılık halinin gereğidir. Aynı durum ABD için geçerli değildir. Türkiye; kullandıkları, sömürdükleri ülkelerden biridir.
Hiçbir iktidar, ABD ile onca kriz yaşanmasına rağmen İncirlik üssü kapatmayı göze alamamış, dile getirememiştir. Aselsan cinayetlerindeki CIA-FETÖ ortaklığının üzerine gitmeye kimse cesaret edememiştir.
Barzani'ye, Talabani'ye, PKK'ya duyulan öfke; ABD'nin onlara kol kanat germesi nedeniyle zaman zaman yerini farklı süreçlere bırakmıştır. Örneğin "çözüm süreci" ve Barzani ile kurulan yakın diyaloglar ABD'nin istediği Türkiye görüntüsünün bir parçasıdır.
Türkmenlerin coğrafyalarından sürülmesi, milyonlarca Suriyelinin Türkiye'ye getirilip, demografik yapıyla oynanması yine ABD planının bir parçasıdır.
Tüm bu gelişmeler, bize şunu gösteriyor. Yaşananlar; günlük krizlerin, anlık olayların, rutinin çok dışındadır.
ABD, Ortadoğu'nun yer üstü ve yeraltı kaynaklarını sömürmek için bölgede kullanışlı liderler yetiştirmiş ve yasa dışı yollardan ülkelerin başına getirmiştir. ABD'nin istemediği hiçbir lider Ortadoğu ülkelerinde kolay kolay başa gelemez. Gelse dahi iktidarını koruması son derece güçtür.
Belirli bir plan çerçevesinde desteklenen yapay liderlerin, günü geldiğinde ipi çekilmekte, tüm operasyonlar devreye sokulmakta, hedef alınan ülkeler önce uluslararası kamuoyunda yalnızlaştırılıp, sonrasında işgale ve iç çatışmaya açık hale getirilmektedir.
İşgal sonrasında türetilen suni terör ve radikal örgütler ile bölge talan edilmekte, terör diğer ülkelere sıçramaktadır. ABD'nin kontrolü altındaki bölgelerden çıkan radikal örgütlerin bir süre sonra kontrol edilemez hale geldikleri de mutlaktır. Ancak bu durum ABD'nin umurunda olmayan bir süreçtir.
Türkiye'ye yapılan operasyon
ABD, Türkiye'yi "kullanıp-atılacak bir ülke" olarak görüyor. Eğer Türkiye'ye değer verilseydi, hemen yanı başında PYD'ye devlet kurdurulmaz, PKK yıllardır desteklenmezdi. Ancak işin ilginç yanı AKP de bir dönem PYD'yi destekleme gafletine düşmüştü!
Aynı hata FETÖ olayında da yapıldı. Rusya, FETÖ okullarını "Türk okulları doğrudan CIA adına çalışıyor, elemanları istihbarat topluyor, işte kanıtları" diyerek kapatmıştı. O dönem en büyük tepki AKP hükümetinden gelmişti. FETÖ'nün, ABD'nin kontrolündeki bir enstrüman olduğu her zaman çok iyi biliniyordu. Dolayısıyla yeni kıta keşfeder gibi FETÖ'yü keşfedenler en büyük zararı Türkiye'ye verdiler.
Son yaşanan vize krizi de gösteriyor ki; ABD, Türkiye'yi hala tam olarak tanımıyor, tıpkı İran'ı tanıyamadığı gibi… İran'ın yönetim şeklini beğenelim-beğenmeyelim şu bir gerçektir; İran çok büyük bir kültürel miras ve devlet geleneğinin temsilcidir. Hiçbir zaman ABD'nin kolay yutacağı bir lokma olmamıştır. Uygulanan ambargolara, uluslararası arenada yalnızlaştırılmasına rağmen güç kaybetmek bir yana bölgede son derece etkin bir güç haline gelmiştir.
ABD, İran'da yaptığı hatayı şimdi Türkiye'de denemeye başladı. Koskoca bir ülkeyi, bir medeniyeti, binlerce yıllık Türk kültürünü, Erdoğan ya da AKP üzerinden ortadan kaldırabileceğini sanıyor. Ancak ABD bunu hala anlamamış gözüküyor ki Obama dönemi Dışişleri Bakan Yardımcısı Philip Gordon, Times Gazetesi için kaleme aldığı makalesinde aynen şunları söylüyor; "Türkiye'nin jeopolitik önemi nedeniyle bazı gerçekler görmezden gelindi. Ama şimdi Türkiye'yi her zaman olduğu gibi benzer düşünen, yakın ve güvenilir bir müttefik olarak değil de kendi değerleri ve öncelikleri olan bir Ortadoğu ülkesi olarak görme zamanı geldi."
Bu oryantalist Batılı kafa, yıllardır hazırlığını yaptığı Türkiye operasyonuna girişmiş durumda. Ancak unutulmasın ki; en kıymetli kadroları CIA-FETÖ operasyonu ve YAŞ kararlarıyla tasfiye edilen TSK'nın varlığı, binlerce yıllık bir genetik mirasa dayanır. Kimseye de kolay kolay teslim olmaz!
Sonuç olarak; ABD'nin Türkiye operasyonu fiili olarak başlamıştır. Umut ederiz ki; demografik yapısı talan edilen, siyasi erkleri "tek adam" üzerinden kurgulanan, devlet kadroları partileşen Türkiye, milletinin iradesiyle bu süreçten çıkacaktır.
Hedef; Erdoğan ya da AKP değil, doğrudan Türk Devleti'dir, Türk devlet geleneğidir."