Bayburt'ta Çözüm Süreci Kapsamında Toplantı

AK Parti hükümeti tarafından başlatılan ve terör sorununa yönelik tüm ülke genelinde sürdürülen çözüm süreci...

AK Parti hükümeti tarafından başlatılan ve terör sorununa yönelik tüm ülke genelinde sürdürülen çözüm süreci kapsamında Bayburt’ta da bir toplantı düzenlendi.

AK Parti MYK üyesi ve Ankara Milletvekili Zelkif Kazdal’ın konuşmacı olarak katıldığı toplantıya AK Parti Bayburt Milletvekili Bünyamin Özbek ve Ak Parti İ Başkanı Yusuf Elçi ile birlikte çok sayıda parti üyesi ve STK temsilcisi katıldı.

Beyzade Düğün Salonu’nda gerçekleştirilen toplantının açılış konuşmasını AK Parti MYK Üyesi ve Ankara Milletvekili Zelkif Kazdal yaptı. Kazdal konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

Reklam
Reklam

"Türkiye’nin terör ve şiddet sebebiyle 40 bine yakın insanını toprağa verdi. Sorun bugün sadece iç barışımızı, toplumsal bütünlüğümüzü, huzur ve esenliğimizi tehdit etmiyor, aynı zamanda bölgesel etkinliğimizi, 2023 hedeflerimizi, büyük zorluklarla sağladığımız güven ve istikrarı da riske atıyor. Çözümsüzlüğü çözüm görenlerin anlamadığı gerçek, bu yaklaşımın miadını doldurduğu, bu anlayışın artık sürdürülebilir olmadığıdıR. Çözüm sürecine karşı olanların önerisini, “Açıkça ölümlerin devam etmesi ve Türkiye’nin kan kaybetmeyi sürdürmesi” şeklinde niteleyen Kazdal, “Biz ülkemize ve milletimize bu faturayı ödetmek istemiyoruz. Her yıl belli sayıda şehit vermeyi, her yıl büyük bedeller ödemeyi sineye çeken, kabullenen bir anlayış ne insanidir, ne vicdanidir, ne de ülkemizin hedefleri açısından makul ve mantıklıdır. Şimdi artık top yekun kucaklaşma zamanı, şimdi artık kardeşlik hukukunun gereklerini yerine getirme zamanı. Şimdi ayrılıklara vurgu yapmanın değil ortaklıklara vurgu yapmanın; acıyı öne çıkarmanın değil ortak zaferleri, ortak sevinçleri öne çıkarmanın zamanı. Şimdi ayrıştırmanın değil; bayramlaşmanın, birleştirmenin zamanı, hesaplaşmanın değil helalleşmenin zamanı. Şimdi artık sosyal restorasyon dönemini başlatıp kararlılıkla büyütme zamanı. Terörün ürediği ve beslendiği ortamı ortadan kaldırmaya, kardeşliğimizi daha da pekiştirmeye ve Türkiye’nin demokrasisini çağdaş dünya demokrasilerine dönüştürmeye odaklı bu restorasyon döneminin, bu çözüm sürecinin karşılaştığı ve karşılaşacağı tüm engellemelere rağmen halkımızın sağduyusu ve engin hoşgörüsü sayesinde başarıya ulaşacağından hiçbir kuşku duymuyoruz. İnsanı merkeze alan yeni bir zemine ve yeni bir zamana sahibiz. Genç fidanların toprağa düşmediği, anaların göz yaşlarının dindiği, küskünlüklerin son bulduğu, haksızlıkların hukuksuzlukların giderildiği, yaraların sarıldığı, güçlü, mutlu ve müreffeh bir ülkeye kavuşmanın arifesindeyiz. Ancak her türlü ümit, çaba ve kararlılığımıza rağmen bu mutlu sonu Türkiye için çok görenlerin de farkında olmak ve dikkatli davranmak zorundayız. Tüm siyasal varlığını akan kanın ve dolayısıyla terörün devam etmesine bağlayan ve Türkiye’nin güçlenmesini istemeyen çevreler, kardeşliğimizin, birlik ve beraberliğimizin tesisi için başlatılan çözüm sürecini manipüle etmeye çalışmakta, yapılan her güzel şeyi eleştiri konusu yapmaktadırlar. Bu türden eleştiride bulunanları iyi analiz etmek ve gerçek niyetlerini anlamak zorundayız. Örneğin kendisini milliyetçi olarak takdim eden bir siyasi partinin niçin ve hangi gerekçelerle Türkiye’nin daha da büyümesine, birlik ve beraberliğinin daha da güçlenmesine vesile olacak bir sürece karşı çıktığını sormak zorundayız. Yine kendisini cumhuriyetin kurucusu ve sosyal demokrat olarak tanımlayan bir siyasi partinin cumhuriyetin daha da güçlenerek dünyanın önde gelen ülkelerinden biri olmasını ve daha eşitlikçi bir yapıya kavuşmasına imkan sağlayacak bir sürece neden itiraz ettiğini ya da en azından sessiz kalarak destek olmadığını öğrenmek zorundayız. Yine bunlara silahtan, şiddetten, kan ve gözyaşı vadetmekten gayri önerilerinin ne olduğunu, bugüne kadar kaybedilen yılların ve canların hesabını bu ülke için ne türden bir gelecek algısına ya da vizyonuna sahip olduklarını sormak zorundayız. Bu soruları çoğaltmamız mümkün, ama her soruya verilen ya da verilecek yanıt aynı karanlık zihniyete, aynı kötü ruh haline ve duygu dünyasına işaret edecektir.”

Reklam
Reklam

Zelkif Kazdal’ın konuşmasının ardından soru-cevap bölümüne geçildi. STK temsilcilerinin süreçle ilgili kaygılarını dile getirdiği toplantıda yeniden söz alan Zelkif Kazdal, konuşmasını şöyle tamamladı :

“Ülkede bir Kürt sorunu vardı ama sayın başbakanımız 2011 seçimlerinden önce “Türkiye’de artık Kürt sorunu yoktur” dedi. Kürt sorunu eski vesait sisteminin üretmiş olduğu kimlikleri reddeden okullarda sosyal yaşamlarda bir sürü yasaklar listesi oluşturan bir meseleydi bunu da biz ret, inkar asimilasyon politikaları olarak hep söyledik. AK Parti iktidarında bu sorun bitmiştir ve çözmeye çalıştığımız sorun terör sorunudur. Şimdi bunu söyledikten sonra bu bir çözüm süreci mi, barış süreci midir? Bir barış süreci elbette değildir. Bunu diplomatik olarak söylüyorum. Barış iki devlet arasında yapılır. Bir devletin kendi vatandaşının sorunlarını çözmeye yönelik yaklaşımına barış denmez. Zaten biz de barış süreci olarak adlandırmıyoruz. Biz bir çözüm süreci olarak anlatıyor ve söylüyoruz. Ama sosyal bir kavram olarak barış ve kardeşlik içerisinde hep beraber yaşamalıyız diyoruz. Bu bir terör meselesidir ve terörü çözme hadisesidir. Şehit aileleri süreci desteklemiyor demek bunu abartılı olarak gördüm. Buna katılamadım. Bir çoğumuzun şehit yakını var. Şehitler bu milletin gururu ve onurudur. Aileleri de şehitlerin bu millete emanetidir. Bu millet de ailelerine gözbebeği gibi bakacaktır. Ben Karadenizli Rizeli’yim. Buradaki söylemlerimden hiç kimsenin kuşkuya düşmemesi gerekir. Burada olanlar hangi kaygıları duyuyorsa, başta başbakanımız olmak üzere emin olun aynısını duyuyoruz. Meseleye çok titiz bakmak lazım. Bu meseleyi öyle veya böyle çözmek zorundayız. Biz 2-3 yıldır terörün üzerine silahlı olarak çok sert gittik. Özel harekatçıları devreye soktuk. 3 yıldır resmi rakamlara göre öldürülen terörist sayısı 4 binin üzerinde olayın diğer bir tarafı da terör artık yaşamayacağını Türkiye’de terör eylemlerle bir yere varamayacağını görmüş durumda. Yani biz doğrusu kimseye konuş çözelim diye davranmıyoruz. Bu bir iradedir. Terör örgütü bu iradeyi gösteriyorsa buna insani yaklaşmak lazım. Türkiye olarak ne verdik deniyor. Türkiye olarak hiçbir şey vermedik sözünü de vermedik. Bundan emin olabilirsiniz. Abdullah Öcalan muhatap alındı deniliyor. Devletin istihbaratının görevi sorun çözmektir. İstihbaratın bir jargonu vardır. “Sorunları çözmek için istihbarat şeytanla bile görüşür” diye. Yeni anayasa süreci terörü çözmek için kurgulanmış bir süreç değil. Anayasa sorunu Türkiye’nin genel sorunu. Bu ülkede zulme uğramayan bir insan var mı? Bu anayasa yapma sürecinin Güneydoğu meselesi ile doğrudan bir bağı yok. Ülkenin tamamının sorunlarını çözmek için yürütülen bir müzakere süreci. Bu zaten 4 partinin ortak çalışması ile yapılıyor. Sınırlarımızı bölmeye değil, etkinlik ve güç alanımızı genişletmeye yönelik bir perspektifimiz var. Bölgedeki etkinliğimiz ortada. Bu topraklarda küçük devlet olarak yaşanmaz. Ya büyük devlet olup namınızı yürütürsünüz, ya da küçük devlet olup zillet içinde yaşarsınız. Türkiye tarihsel rolünü bugün ortaya koymaya başlamıştır. Bir terörist başıyla, havlu atmış bir caniyle Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmesinin pazarlığını yapacakmışız? Hepiniz kendinize gelin. Bu devleti yönetenler böyle bir pazarlığa girer mi? Böyle bir şey olur mu? Şuanda süreç tamamen şeffaf yürütülüyor. Ne oluyorsa her şey toplumun gözü önünde oluyor. Gizli saklı hiçbir şey yok. Tek yaptığımız ekstra durum şudur. Terörist başının kendine inanan kitlesine doğrudan mesaj vermesinin önünü açtık. Kendi kitlesi ona inanıyor ve ona göre hareket ediyor. Nevruz’da mektubu okundu. Dedikleri doğrultusunda kitlesi de “Silahları bırakıp yurt dışına çıkacağız” dedi. Devletin elinde böyle bir güç var, bunu niye kullanmayalım arkadaşlar. Karşılık buluyorsa değerlendirmek durumundayız. Milletten gizli tek bir şey yoktur. Muhalefetle birlikte yürütülmesini çok arzu ettik. CHP çözümün içinde olmak istemiyor, rol üstlenmiyor. MHP malum hakareti, iftirayı, hainliğe varacak derecede söylemleri, hakaretleri devam ediyor. Gelmiyorlarsa bu sorunu çözmekten vazgeçecek değiliz. Bir slogan kullanılıyor. Çözüm mü, çözülme mi? Biz çözülse idik 1990’lı yıllarda çözülürdük. Ekonomimiz perişan, istikrarsız hükümetlerimiz, dışarıda itibar yok. Bugün neye çözülelim. Ekonomimiz gayet güzel. Merkez bankamızda 125 milyar dolarımız var. Kişi başına milli gelir 14 bin dolar olmuş. Sosyal yapı iyi, bankacılık iyi, dışarıda itibarımız var. Bütün Avrupa batarken, Amerika ülke politikalarının tamamını bizimle iş birliği yaparak geliştirirken çözülmeden bahsetmek ancak paranoya olur.”

Reklam
Reklam

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

Anahtar Kelimeler: