Eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan gazeteci Ahmet Şık'ın yazdığı kitap taslağının aranmasıyla ilgili yapılan baskını eleştirdi.
Antalya'da seçim çalışmalarını sürdüren Baykal, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan gazeteci Ahmet Şık'ın kitap taslağına el konulmasıyla ilgili sorular üzerine Baykal şunları söyledi: "Bu tablo çok vahim. Adam kitap yazmış, kitap daha basılmamış. Türkiye'de bir süreden beri bütün bu olumsuzlukların kökeniyle, kaynağıyla, nereden çıktığıyla ilgili bir arayış sürüyor.
Bunun altında ne yatıyor? İktidar yatıyor ama iktidarın yanı sıra devletin içinde başka bir yapılanma var mı, yok mu diye bir arayış var. Bir değerlendirme var. Bu çerçevede çeşitli kitaplar yayımlanıyor. Değerlendirmeler kamuoyuna sunuluyor. Son zamanlarda bir başka gazetecinin de gene aynı noktaya yönelik bir kitap hazırladığı söylentisi kamuoyuna yayıldı. Gene aynı şekilde, yaşanan olayların şifresini ortaya koyuyor. Nasıl bir yapılanmanın, örgütlenmenin devlet içinde şekillendiğini açıkça ortaya koyuyor.
Bu değerlendirmeler kamuoyunu sunuldu. Şimdi bu son aramaların, son dalgaların altında bu komplonun yattığı ifade edildi. Adı geçen gazeteci gözaltına alındı, tutuklandı ve denildi ki 'Bu kitabı bu yazdı'. Ortada daha kitap yok. Kitabın adı, içeriğiyle ilgili değerlendirmeler var. Yayımlanmamış kitabın bir takım taslakları, ön metinleri var. Türkiye'de birileri şimdi büyük bir panik içinde bu taslakları arıyor. Basılmamış kitabın yakalanmasına çalışılıyor. Ortadaki taslakların teker teker toplanıp ortadan kaldırılmasına çalışılıyor. Kaç nüsha varsa, o nüshayı onları ortadan kaldırıp rahatlayacaklarını düşünüyor bazıları...
Türkiye'de yaşanan bu olaydaki imha anlayışına rağmen kafalardaki fikir ve düşünceler yok edilemeyecektir ancak birileri zihinlerdeki düşüncelere de otosansür koymaya çalışıyor."
Bir partilinin ''Bari kafasını koparsınlar'' diye tepki göstermesi üzerine de Baykal şöyle konuştu:
''Evet oraya gider bu mantığın sonucu. Bu mantığın sorucu; daha ifade edilmemiş, yayımlamış da olsa, düşüncesi kafasında şekillendirmiş olan birisini yakalamışsan, elindeki işaretler, emareler sana bunu gösteriyorsa, tereddüt etme yürü onun üzerine. Yürü, onu hallet, ne kitaplarla uğraşıyorsan.
Bu ne biçim anlayış. Daha kitap yayınlanmamış, hukuki konumu belli olmamış, suç mudur, değil midir? Nedir? Birileri bir yerlerden pişman edilmek isteniyor. İstenilen, kafada bunların düşünülmesini önleyecek bir ortam yaratmak. Öncelikli hedef budur. Bir daha kimse böyle şeyleri düşünmesin isteniyor. Bu otosansürün de otosansürüdür. (Düşünme oğlum... Sen kendine zarar verirsin. Sen perişan olursun. Aileni, seni mahvederler. Düşünme). Öyle bir şartlama, kafasını, beynini yönlendirme çabası var.
SEÇİM SIRADAN BİR OYLAMANIN ÇOK ÖTESİNDE
Savcı; kararı, yayımlanmamış bir kitabın kimin elinde bulundurulduğuna bakarak bir suç ifade etmeye yönelirse, artık Türkiye'de ceza hukukunda yazılı suç maddelerinin, ceza maddelerinin bir anlamı kalmamış demektir. Gerçekten çok vahim bir olay. O zaman insanların zihinlerinde örgütsel akrabalık, örgütsel yakınlık var mı diye onları da yakalamaya çalışmak lazım. Çok vahim, ağır tablo. Konuşmak bile yanlış. Türkiye bunları yaşar noktaya gelmiştir. Bir an önce bu işe son vermek lazım. Son vermenin tek yolu da sandıktır, seçimdir. Bilinçli halkımızın ileri görüşlü değerlendirmesidir. Olay artık pirinç, nohut, makarna olayı olmaktan çıkmıştır. Türkiye'nin, toplumun kaderi olmuştur. İnsanımızın onuru, şerefi, haysiyeti olmuştur. Böyle bir tablo karşısında seçimin anlamı artık alışılmış sıradan bir oylamanın çok ötesidir.''
Baykal, daha sonra eski okul arkadaşı, işadamı Ahmet Gönen'in Muratpaşa Camisi'ndeki cenaze namazına katılarak, yakınlarına başsağlığı diledi. Baykal, ardından Kazım Özalp Caddesi'ndeki esnafı ziyaret etti.