ANKARA (İHA) - Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Deniz Baykal, son günlerde Hitler'in "Kavgam" kitabının çok sayıda satışıyla birlikte gündeme gelen 'faşizm mi geliyor?' tartışmalarına değinerek, Türkiye'ye faşizmin gelmesinin mümkün olmadığını söyledi. Halkın gösterdiği tepkinin yerinde olduğunu hatırlatan Baykal, "Hükümet susarsa, meydanlar konuşur. Bayrak krizi bitince Apo krizi başlayacak" dedi.
Baykal, hükümetin baş müzakereciyi daha atayamadığını hatırlatarak, AB konusunda hükümetin tadının kaçtığını, Kıbrıs konusunda yapılan müzakerelerde Türkiye'nin zafiyete uğratıldığını belirtti. Türkiye'nin son dönemde köşeye sıkıştırılmak istendiğini vurgulayan Baykal, İncirlik Üssü'nün statüsünün ne şekilde değiştirileceğini, statü değişikliğinin Meclis'e getirilip getirilmeyeceğini sordu.
CHP Grubu bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) toplandı. Genel Başkan Deniz Baykal grup toplantısında yaptığı konuşmada, son dönemde yaşanan TCK tartışmalarına da değinerek, yeni düzenlemeyle ihaleye fesat karıştırmanın suç olmaktan çıkarılmasını eleştirdi. Baykal, "1 Nisan'da yürürlüğe girdiğinde ihaleye fesat karıştırmayla ilgili olarak suçların tümü affedilecektir. Değiştirilse bile hukuk krizi ortaya çıkacaktır, düzeltilmezse 1 Nisan'da af çıkmış olacak. Siyaset dünyasındaki ihaleye fesat karıştıran kişilerle ilgili yargılama da ortadan kalkmış olacak" diye konuştu.
Mersin'deki bayrak yakma girişimi olayını da gündeme getiren Baykal, Türkiye'ye faşizmin gelmesinin mümkün olmadığını ifade etti Baykal, şunları söyledi:
"Geçtiğimiz günlerde Türkiye kırmızıya boyandı. Bayrak kırmızısına. Tüm toplum kesimleri bayrak duyarlılığı içine sürüklendi. İki çocuk Türk Bayrağı'nı yırttılar diye Türkiye ne diye ayağa kalktı. Bu konuda doğru değerlendirme yapmak gerekli. Eğer faşizm mi geliyor? Hitler'in kitabı da satılmaya başlanmış. Birtakım kaygılar var. Türkiye'nin bayragına sahip çıkma ihtiyacı hissetmesinin ciddi dayanakları var. Uzun bir birikimin, haksızlıklara maruz kalmanın bir tepkinin ortaya çıkışıdır. Türkiye'de hiç kimse kaygılanmasın. Faşist bir yönetimin olması kesinlikle söz konusu değildir. Türkiye özgürlüğün, insan haklarının en geniş şekilde uygulandığı ülke olmaya devam edecektir. Ama Türkiye, bu konuların kullanılmasına da izin vermeyecektir."
"AB'DE HÜKÜMETİN DE TADI KAÇTI"
Baykal, AB ile yapılan müzakerelerin 6 Ekim 2004'teki ilerleme raporuyla somut bir aşamaya geldiğini kaydederek, sözlerin tutulmayacağının Türkiye'ye hissettirildiğini söyledi. Baykal, "Görüşmelerin tam üyelikle sonuçlanmasının garanti olmadığı söylenmiştir. Bazı şartları yerine getirerek, müzakerelerin başlayacağı belirtilmiştir. Özel statüye yönelik ilişkinin öngörüldüğü bir sistem önerilmiştir. AB'ye giriyormuşuz gibi konu takdim edildi. Kıbrıs şartı konulmuştur. Ucu açık bir müzakere olacağı net şekilde görülmüştür. Diğer aday ülkelere uygulanan müzakere yönteminden farklı olduğu ortaya çıkmıştır. Hiçbir zaman Türkiye'ye serbest dolaşım uygulanmayacağı, kalkınma fonlarından diğer ülkeler gibi yararlanmasının sözkonusu olmayacağı belirtilmiştir. Bu hayal kırıklığı yaratmıştır. Brüksel Zirvesi'nden sonra Türkiye'ye bayram ilan edilmiştir. Zaman içinde coşkularını kaybetmişlerdir. Gerçekleri yeni yeni görmeye başlamışlardır. Hala başmüzakereci atanmamıştır. Bu konuda hevessizlik vardır. Herkesin tadı kaçmıştır. Boş sözlerle, havai şekilde konunun ele alınması bu manzarayı yaratmıştır. Bu tepkiye yol açıyor. Azınlık hakları güvence altına alınsın diyecekler. Alevilerin kendileri çıkıp biz azınlık değiliz diyecek. Siz hala azınlık diyeceksiniz. Türkiye yanlış politikalara tepkisini gösteriyor. Yürüyenler, ülkenin sesini yükseltmek için tepki gösteriyor" diye konuştu.
Hükümetin AB konusunda neyin kabul edilir, neyin kabul edilemez olduğunu somut olarak ortaya koyması gerektiğini kaydeden Baykal, "Sen bunu yapmazsan, işte böyle baş müzakereci bile atayamayacak duruma düşersin" dedi.
Baykal, Türkiye'nin Kıbrıs'taki müzakere pozisyonunun zaafa uğratıldığını belirterek, menşe şahadatnamesi konusunda sorun yaşanacağını bildirdi. Baykal, "Kıbrıs'tan gelecek mallarla ilgili olarak malın menşeiyle ilgili. KKTC içindeki malların ihraç edilmesine, Rum Kesiminin şahadatname verme zorunluluğu getirilmiş olacak. Rum kesiminin şahadatine teslim etmiş olacağız. Kıbrıs konusunda somut bir gerileme oluşturacaktır" şeklinde konuştu.
"İNCİRLİK'İN STATÜSÜ NE OLACAK?"
Baykal, İncirlik Üssü'nün statüsünün değiştirilmesine dönük çalışmalara da değinerek, son dönemde Türkiye'ye yönelik bir köşeye sıkıştırma kampanyasının yaratıldığını, ağır suçlamaların yapıldığını söyledi. Ağır suçlamalarla birlikte İncirlik Üssü'nün statüsünün değiştirilmek istendiğini kaydeden Baykal, şöyle konuştu:
"İncirlik Türk hava üssüdür. Resmi adı da 10.Tanker Üs Komutanlığıdır. Başında da hava tuğgeneral vardır. 1980'de anlaşma imzalanmış, ABD'nin yararlanması için olanaklar getirilmiştir. Üste bulundurulabilecek personel, silah ve uçakların cins ve miktarı tek tek tespit edilerek yararlanmaları sınırlanmıştır. Hukuki statüye, kararnameyle genişlik getirilmiştir. BM kararı varsa, farklı kullanım yolu açılmıştır. İnsani amaçlı olarak üssün kullanılmasına yönelik olanak getirilmiştir. Bu statü yeni ihtiyaçlara cevap vermekte yetersizdir. Bu değişim hangi noktalarda ortaya çıkabilir. Irak'taki Amerikan silahlı kuvvetleriyle bu üs nasıl irtibatlandırılabilir. Transit geçiş merkezi, oradan dönenlerin bir transit geçiş merkezi olarak mı düzenlenecektir. Yığınak merkezi mi olacaktır? Çekiç güç uygulamasını canlandırmaya yönelik bir anlayış mı verilecektir? İlave uçak ve personelin konuşlandırılmasına izin mi verilecektir? Bu üssü ne noktaya getirecektir? Irak dışındaki hedefler için de kullanılır hale mi gelecektir? Üssün statüsü değiştirilerek, TBMM'nin onayı olmadan düzenleme getirilebilecek midir?"
Baykal, terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın yargılanması konusunu da gündeme getirerek, şunları söyledi:
"Şimdi de Apo yeniden yargılansın diyorlar. Şimdi de bu getirildi. Bayrak krizi bitecek, Apo kirizi başlayacak. Konfederatif demokratik bir devlet anlayışına yönelin, işte bayragı denilecek. Hükümet susacak. Hükümet susarsa, meydanlar konuşur. Türkiye, içine sürüklendiği sahipsizlik duygusundan çıkmak istiyor. Türkiye, resmi ağızlardan tavır takınılmasını istiyor. Hükümet aciz bir suskunluk içinde, ortalıkta görünmüyor. Tüm dünyada suçlular sıralaması yapılsa Apo birinci sıraya yerleşir. Şimdi bize yeniden yargılansın diyorlar. 70 milyonun duygularıyla bu kadar oynanmaz. Bir toplum bu kadar rencide edilmez."
Sözde Ermeni soykırım iddialarıyla ilgili atılan adımların her konuda gerçekleştirilmesi gerektiğini kaydeden Baykal, teslimiyetle ayakta kalmanın mümkün olmadığını belirtti.
TURKCELL'İN SATIŞI
Turkcell'in satışı konusunu gündeme getiren Baykal, Türkiye'nin ulusal kuruluşu olmayan bir ülke haline getirilmek istendiğini belirtti. Erdemir'de, Tekel'de aynı manzaranın yaşandığını dile getiren Baykal, Erdemir'i kurmak için 7 milyar dolar gerektiğini, 2004 karının 600 milyon dolar olduğunu, ancak birkaç yüz milyon dolara elden çıkarılmak istenmesinin yanlış olduğunu vurguladı. Baykal, "Çin büyük bir taleple ortaya çıkıyor. Demir çelik sanayi bir yük gibi görünüyordu. Şimdi konjektür değişti. Ereğli Demir Çelik'i elden çıkarıp birkaç yüz milyon dolar alacağız. Blok satılacak, rakiplerimiz ilgileniyor" dedi.
Baykal, GAP İdaresi'nin kapatılmasını da eleştirerek, "Turkcell'i sat, Tüpraş'ı sat. Kardeşim ne yapacağız. Ondan sonra da işsizlik var diyeceğiz. Gençler işsiz diye şikayet et, borçlar yüksek diye şikayet et, global bakma zafiyeti ekonomiye de yansımış durumda. 5 yıl daha böyle git bakalım ne görürsün. Suçluluk patlaması var. Emniyet müdürleri 'valla bir şey yapamıyoruz' diye acz içindeler" diye konuştu.
Sokaktaki çocuklara sahip çıkılması ve üretken hale getirilmesi gerektiğini kaydeden Baykal, SHÇEK'in tavrını da eleştirdi. SHÇEK'ten sorumlu bakanın, kuruma her ay gelecek 1 trilyonu engellemesinin akla mantığa sığmadığını belirten Baykal, yasada yapılan değişiklikle şans oyunlarından gelen gelirin kesilmek istendiğini söyledi. Baykal, Gümrük Müşavirliği sınavının ilk kez ÖSYM yerine kurum tarafından yaptırılacağını kaydederek, bu uygulamanın Türkiye'nin gümrük düzeniyle ilgili kaygılarının ortaya çıkmasına neden olduğunu ifade etti.