ANKARA (ANKA) –CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, partisine yönelik çarşaflı katılımlara ilişkin, Humeyni'ye göndereme bulunarak yanıt verdi.
Baykal, " ‘Ben Atatürk'ü sevmiyorum, Humeyni'yi seviyorum' diyen insan başı açıkta olsa CHP'de yeri yoktur. ‘Ben Atatürk'ü seviyorum, ailemin, köyümün, çevremin, mahallemin yaşam tarzı bu, ben böyle giyiniyorum, bir mahsuru var mı?' dediği zaman ona hiçbir siyasi düşünceye girmeden, ahlaki ve insani bir tavır olarak ‘Ne münasebet kardeşim, başımla beraber, elbette senin burada yerin var' demek benim ahlaki görevimdir" dedi.
CHP Lideri Baykal, CNN Türk'te Milliyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Fikret Bila ile Radikal Gazetesi Ankara Temsilcisi Murat Yetkin'in gündeme ilişkin sorularını yanıtladı ve son dönemde CHP'ye olan katılımları değerlendirdi. Baykal'a, CHP'ye katılan türbanlı ve çarşaflı vatandaşların, türban nedeniyle üniversiteye giremeyen kızların sorununu gündeme getirmesi durumunda nasıl tavır izleyeceği soruldu. Varsayımlarla konuşulmaması gerektiğini ifade eden Baykal, "O gün CHP'ye gelen kişilerin böyle bir talebi var, böyle bir talebin olması kaçınılmazdır, böyle bir talep yapmadan gelmezler duygusu ve düşüncesi içinde bakıyorsanız yanılıyorsunuz" dedi. Baykal, şunları söyledi:
"Toplumda bir bekleyiş var. Bu olay herkesi kendi kafasındaki kavramlar açısından belli bir modele itmişti. O model kenarından köşesinde şimdi sorgulanıyor. Şu anda olağanüstü ilgi ve tartışma yaşanıyor. Herkes bu konuyla meşgul. Halbuki olayın böyle bir büyük tartışmayı tahrik edecek bir tarafı kendi başına yok. Bizim partimizde zaten pek çok başörtülü insan var. Üyelerimiz arasında var. Üyelerimizin ailelerinde var, bu bizim gerçeğimiz, Türkiye'nin gerçeği. Bize oy veren sempati duyan yığınla başörtülü insan var."
Başbakan Erdoğan'ın, video paylaşım sitesi youtube'da bazı CHP toplantılarında örtülü vatandaşların çıkarıldığına ilişkin görüntüler olduğu iddiaları için, "Bizim parti toplantılarımızda, grup toplantılarımızdaki görüntüleri sizler çok iyi biliyorsunuz. Başbakanla zemininde konuşuruz, tartışırız" yanıtını verdi. Baykal, "Grup toplantılarımızda yer alan insanlar, Anadolu'nun gerçeğini yansıtan insanlar" dedi. CHP'ye son katılan türbanlı vatandaşlar içinde sadece 4 tane çarşaflı insan bulunduğunu ifade eden Baykal, o çarşafların ise siyasi simge olarak kullanılmadığını ifade etti. Baykal, "Bunların evlerinde Atatürk'ün resminin asılı olduğunu öğrendim. Evlerinde Atatürk sevgisi, saygısı yaşayan aile bunlar" dedi.
-"AÇILIM DEMEDİM"-
Son katılımlarla, CHP'nin laiklik konusundaki duruşunun değişip değişmeyeceği tartışmaları için Baykal, şunları söyledi:
"Ben hiçbir zaman bunu bir 'açılım' diye söylemedim. Bu konuda hareket ederken de bir açılım yapmakta olduğumuz duygusu içinde olmadım. Bunu da siyasal bir olay olarak düşünmenin ötesinde bunu bir ahlaki, ilkesel bir tavır olarak gördüm. Size birisi gelip, ‘partinizin ilkelerini benimsiyorum' diyorsa ve kendisini de 'kılık kıyafetinden kaynaklanan bir engel düşünür müyüz?' diye soruyor ise, benim o'na ‘sen git kıyafetini değiştir, öyle gel' demem ne sosyal demokrasiye sığar, ne CHP'nin insana saygı anlayışına sığar. Ne de laikliğin icabıdır."
-"TÜRKİYE KENDİNİ SORGULUYOR"-
Son katılımlarla Türkiye'nin CHP üzerinden kendisini sorguladığını ifade eden Baykal, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü:
"Laiklik aslında nedir? Bunu tartışıyoruz. Değişen bir toplumda, kırsal bir bölgeden kopup, büyük bir kente gelen insanlar beraberlerinde bir muhafazakarlık getiriyorlar, yoksulluk getiriyorlar. Belli adetler, gelenekler getiriyorlar. Belli bir kılık kıyafet getiriyorlar. Bu insanların o büyük kente entegre olabilmeleri, entegrasyonlarının sağlanması, orada yer tutabilmeleri nasıl sağlanacak? Bu süreç içerisinde neler yapmak lazım? Parti olarak biz ne yapıyoruz? Türkiye'nin ne yapması lazım? Bu süreç içerisinde o insanlara nasıl bakmak lazım? Onları nasıl tasnif etmek lazım. Bütün bu sorular ortaya çıkıyor. Demokrasi nedir? Laiklik nedir? Değişen bir toplumda insanların konumu nedir? Siyasetle kıyafet ilişkisi nedir? Bunları tartıştığımız için bazı özdeşlikleri kabul ediyoruz. Kafamızda ister istemez bütün bu kıyafetler dinsel bir simge gibi algılanıyor. Şimdi bunu sorgulamak lazım. Sosyolojik bir gerçek, hepimiz biliyoruz. Anadolu'daki kadınlarımızın köylerdeki, kasabalardaki tarih boyunca ve şimdi kullandıkları kılık kıyafet tarzı, yemeniler, yazmalar, başörtüleri, eşarplar, bütün bunlar bir toplumsal örgün gereği. Bir dini anlayışın siyasallaştırılmasının bir temsilcisi değil, bunu çok iyi biliyoruz. Öyle olanlar da var. Öyle olanlar türbana geçti sonra."
-"KADIN DEĞİL, ERKEK SORUNU"-
Türban konusunda, kadın sorunu değil, bir erkek sorunu bulunduğuna dikkat çeken Baykal, şöyle konuştu:
"Bu bir siyasi simge değilse ve o haliyle geliyorsa ona sen, ‘hayır gelme, bana oy verme, partimde yer tutma', ‘benim Anayasa'yı değiştirmeye niyetim yok, laikliği ortadan kaldıralım demiyorum', ‘Ben Atatürk'ü seviyorum', ‘Ben Atatürk'ü sevmiyorum, Humeyni'yi seviyorum' diyen insan başı açıkta olsa CHP'de yeri yoktur. ‘Ben Atatürk'ü seviyorum, ailemin, köyümün, çevremin, mahallemin yaşam tarzı bu, ben böyle giyiniyorum, bir mahsuru var mı dediği zaman' ona hiçbir siyasi düşünceye girmeden, ahlaki ve insani bir tavır olarak ‘Ne münasebet kardeşim, başımla beraber, elbette senin burada yerin var' demek benim ahlaki görevimdir"
-"TARTIŞMALARI İLGİYLE İZLİYORUM"-
Parti içinde yaşanan çarşaf tartışmalarına da değinen Baykal, konunun tartışılmasını ilgiyle izlediğini söyledi. CHP İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin'in, CHP İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Necla Arat'la ilgili olarak, "tombala vekil" söylemini talihsizlik olarak niteleyen Baykal, şunları söyledi:
"Bu konu Türkiye'de tartışılıyor. Ben bu tartışmayı ilgiyle izliyorum. Bu tartışmaya fırsat vererek ben Türkiye'nin kendisini sorgulamasını, daha tutarlı, daha demokratik, gerçek anlamda laik, baskıcı, şekilci, karşısındakini husumetle karşılayan, dışlayan değil, gerçek laik, demokratik bir anlayışın ortaya çıkmasının ortaya çıkacağını umut ediyorum. Bu Türkiye'de tartışılıyor. Doğal olarak bizim içimizde de tartışılıyor. Ama bizim içimizdeki tartışmayı bundan ayırmak mümkün değil. Herkes iyi niyetle konuşuyor. İyi niyetle konuşulmasına bir itirazım yok. Sonuçta şu çıkacaktır, ‘CHP çok doğal bir iş yapmıştır kardeşim' Maskeli balo vermiyor ki. CHP bir siyasi parti. Toplumun, neyse kendi ilkelerine ters düşmemek şartıyla kendi ilkesine ne ters düşer? Kılık kıyafet ters düşmez, eğer o kılık kıyafeti kullanan insanın kafasında o bir siyasi simge değil ise. Eğer değilse o kılık kıyafeti sen anlayışla karşılarsın."