BDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan, Bingöl’de BDP il binasına yapılan saldırı ve bu saldırıya karşı düzenlemek istedikleri mitingin engellenmesine tepki göstererek, “Türkiye’de bu siyasi kavgalardan bugüne kadar 50 bin insan öldü. Bir 50 bin insan daha mı öldürtmek istiyorsunuz? Bingöl’ün bir kontrgerilla merkezi haline getirilmesine asla izin vermeyeceğiz” dedi.
Tan, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında 21 Eylül’de Bingöl’de yaşanan olayları değerlendirdi. Bingöl’de belediye başkanı başta olmak üzere, emniyet müdürünün, valinin ve AK Partililerin günler öncesinden hazırladığı tezgahla Cuma günü namazdan sora Bingöl halkının kışkırtılarak BDP il merkezine saldırtılmak istendiğini savunan Tan, ancak aklı başında olan Bingöl halkının bu tahriklere gelmediğini, belediye başkanı binlerce kişiye tek tek mesaj atmasına rağmen halkın bu provokasyona gelmediğini söyledi. 30-40 kişilik korucu ve sivil emniyet görevlilerinden oluşan bir grubun BDP il binasına saldırdığını, panzerin üzerine çıkarak BDP il başkanlığı levhasının yere indirildiğini belirten Tan, kameralarda görünen bu şahısların nerede olduğunu valiye sorduğunu ancak yanıt alamadığını söyledi. Tan, partinin içine giren emniyet görevlilerinin levhayı indirenleri ve binayı taşlayanları gözaltına almak yerine, bina içinden zafer işareti yaptığını anlatarak, “Bingöl’ün bir kontrgerilla merkezi haline getirilmesine asla izin vermeyeceğiz. Bunu Yeşil’ler döneminde, Tansu Çiller döneminde yapmak istediler; Bingöl’ü bir kontrgerilla merkezi haline getirmek istediler. Buna asla izin vermeyeceğiz. Kim vermeyecek? Bingöl halkı izin vermeyecek; tıpkı Cuma günkü provokasyonlara alet olmadığı gibi” diye konuştu.
Kendisinin de içinde bulunduğu bir grubun 9.5 saat Diyarbakır’ın Lice ilçesi ile Bingöl’ün Genç ilçesi arasında bir dağ başında rehin tutulduklarını ifade eden Tan, mitingi engelleyen valinin dağ başındaki insanlara ekmek, su götürülmesine bile izin vermediğini söyledi.
Parti il binasını basanlara göz yumulduğunu, buna karşılık bu durumu protesto etmek için miting yapmak isteyenlere saldırıldığını ve bunun adının ‘dağ kanunu’ olduğunu ifade eden Tan, “Dağ kanunun kimseye hayrı yok. Türkiye’de bu siyasi kavgalardan bugüne kadar 50 bin insan öldü. Bir 50 bin insan daha mı öldürtmek istiyorsunuz? Ne yapmak istiyorsunuz? Bugün sen panzerin üstüne çıkıp levhayı indirirsen, dağ kanunu uygularsan, yarın da halk gelir seni o vilayetten çıkarır. Biz bunun böyle olmasını istemiyoruz” dedi.
Eğer bu uygulamalar devam ederse meydana gelebilecek hadiseleri de önlemenin mümkün olmadığını belirten Tan, “Buradan uyarıyorum; Bingöl valisi, emniyet müdürü, belediye başkanı, AK Partili devlet bakanı, bürokratlar, rektörden müftüye kadar kanun dışına çıkmasınlar. Bu bir ikazsa ikazdır, bir uyarıysa uyarıdır. Keşke ricalarımız yerine gelseydi, bir rica da olsaydı” dedi.
“BİZİM ZATEN DOKUNULMAZLIĞIMIZ YOK”
Dokunulmazlıkların kaldırılması ile ilgili soruları da cevaplandıran Tan, şunları söyledi:
“Bizim şu anda dokunulmazlığımız var mı? Benim dokunulmazlığım olsa 9.5 saat dağda tutulur muyuz? Dokunulmazlığımız olsa Leyla Zana 10 yıl, Aysel Tuğluk 14 yıl, Sebahat Tuncel 8 yıl 9 ay ceza alır mı? Kemal Aktaş’ın milletvekilliğinin düşmesi için Yargıtay’ın tasdik ettiği karar Meclis’e gönderilir mi. Nerede dokunulmazlık var? Bizim zaten dokunulmazlığımız yok. Ama bu gittiğiniz yol yol değil, onu söylüyoruz. Bir şeyden korktuğumuz, çekindiğimiz için de değil; çünkü başımıza gelmeyen kalmadı. Ben milletvekili olarak haftada iki kez gaz yiyorsam, dağ başında rehin tutuluyorsam, kendi seçildiğim ilde yürümeme izin verilmiyorsa hangi dokunulmazlık var. Elinden geleni ardına koymuyorlar zaten. Hapisse hapis, öldürmeyse öldürme, cezaysa ceza. Ama şunu söylüyoruz; biz sizinle kabadayılık yarışına, restleşmeye girmek istemiyoruz. Bunun çözüme faydası yok. Gelin aklınızı başınıza alın. Ne olduysa oldu, bundan sonra olmasın.”
Siyasetçi olarak ‘savaş generalleri’ olmadıklarını, yaşananlardan bir çözüm çıkarmaları gerektiğini ifade eden Tan, “Ondan sonra kime dokunmak istiyorsanız dokunun. Siz bize dokunun, biz size dokunalım. Birbirimizi nasıl kucaklarız, nasıl dokunuruz bunun yolunu bulalım, dokunma bu” diye konuştu.
Dokunulmazlıkların kaldırılması halinde Anayasa Uzlaşma Komisyonu’ndan çekilme gibi bir planları olup olmadığının sorulması üzerine Tan, “Şu olursa şu olur, bu olursa bu olur… Bence bu lafları konuşmanın zamanı değil. Türkiye bunların hepsini denedi. Orhan Doğan’ın ensesinden, yaptığı eylem dolayısıyla üç kuruşluk bir polis, tuttu ensesinden arabaya soktu. 20 milyonun Kürt’ün hafızasında o görüntü. Sonucu ne oldu, bir şey çözdü mü? Orhan Doğan vefat edene kadar da halkının özgürlük mücadelesini veren bir insan olarak mezara gitti. Ama o polis bugün utancından sokağa çıkamıyor” dedi.
“SİZ KİMİ, NEYLE KORKUTUYORSUNUZ?
Tan, Meclis’e sırça köşklerden, sadrazam saraylardan, yalılardan çıkıp gelmediklerini belirterek, gruplarında halen milletvekili olanların toplam 100 yılı aşkın süre cezaevinde yattıklarını söyledi. Halil Aksoy’un 14 yıl, Hüsamettin Zenderlioğlu’nun 10 yıl, Leyla Zana’nın 10 yıl, Ahmet Türk’ünde yıllarca cezaevinde yattığını belirten Tan, “Yani siz kimi neyle korkutuyorsunuz? Ama bu yolların yol olmadığını söylüyoruz. Biz buradan barış çıkarmak mecburiyetindeyiz. Bugün yapmamız gereken iş bu. Yapmamız gereken iş savaş üniformalarını giymek, birbirimizi tehdit etmek, ‘ben seni 20 sene daha hapse koyarım, senin milletvekilliğini alırım, şunu yaparım, bunu yaparım’… Mardin Milletvekili Mehmet Sincar çarşı ortasında kafasına kurşun sıkılarak öldürüldü. Yapmadığın bir şey kaldı mı? Denemediğin bir şey kaldı mı? Kim öldürdü Mehmet Sincar’ı, bilenimiz var mı? İki, niye öldürdü? Onun için buradan bir şey çıkmaz. Akılları başa alma zamanıdır. Bu işleri oturup konuşma zamanıdır. 21. Yüzyılı kazanma zamanıdır. Bütün bir Ortadoğu yeniden şekilleniyor. Bütün bir Türkiye yeniden şekilleniyor. Bizim Türk’üyle, Kürt’üyle, Alevi’si, Sünni’siyle; bütün bir Ortadoğu’da halkımızı nasıl barışa götürürüz, bu Meclis’ten bunu çıkarmamız lazım” dedi.
Tan, Türk Halk Müziği sanatçısı Neşet Ertaş’ın vefatı dolayısıyla da üzüntüsünü dile getirdi. Tan, Ertaş’a Allah’tan rahmet dileyerek, “Keşke bizler öldükten sonra da halk bu cümleleri kurabilse. Neşet Ertaş tarihteki ve yüreklerimizdeki yerini aldı. Böyle insanlar toplumsal barışın çimentolarıdır. Sazları sözleriyle tarih yazan bu insanlardır” dedi.
DİYARBAKIR HAVAALANI YENİ TERMİNAL BİNASI İHALESİ
Tan, Diyarbakır Havaalanında yapılacak yeni terminal binası için çıkılan ihaleye ilişkin de değerlendirmelerde bulundu. Tan, yaklaşık 200 milyon TL’lik ihalede yeterlilik alan firmaların tümünden teklif alınmak yerine, aralarından 5 tanesinin seçileceğinin belirtildiğini ve böylece ihaleyi kimin alacağının aslında belli olduğunu savundu. Tan, “O zaman bu ihaleyi kime sattınız. İhalenin bugünkü kırımlarla indirimlerle kaça gideceğini ve gerçek maliyetinin ne olduğunu biliyorum. Bakalım bu ihaleyi alan firma ne kadar bir teklif verecek ve ne kadarlık bir yolsuzluk ortaya çıkacak? Bu ihale siyaseten sonunuz olur. Dikkat edin, takipteyim” dedi.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz