BDP, olağan kongrelerinin üzerinden bir yıl bile geçmeden Parti Meclisinin 80 asil ve 40 yedekten oluşan 120 kişilik kadrosundan 56 kişinin çalışamaz hale geldiğini belirterek, çoğu tutuklanmış olan ya da tutuklamalar nedeniyle görev değişikliği yapmak durumda kalanların boşluğunu tamamlamanın kaçınılmaz hale gelmesinden dolayı 14 Ekim'de Olağanüstü Kongre yapılması kararı alındığını bildirdi.
BDP Parti Meclisi 25 Mayıs 2012 tarihinde siyasal durum, genel kurul ve planlama gündemleriyle toplandı. BDP tarafından toplantı sonrası yapılan yazılı açıklamada, toplantıda, esas olarak Suriye'deki gelişmeler ve iç politikadaki yansımalarının ve Abdullah Öcalan'a uygulanan ve bugün itibarıyla tam bir yılı bulan insanlık dışı tecrit gibi konuların ele alındığı belirtildi. Suriye'de farklı Kürt partilerinin ve o bölgede yaşayan bütün halkların katılımıyla gerçekleşen ve halkın kendi kendisini yönetme iradesiyle kurulan halk meclisleri, hem Suriye hem de tüm Ortadoğu halkları için yol gösterici olduğu belirtildi. Bu gelişmelerin, Kürt halkının özgürlük arayışına en hazırlıklı halk olduğunu gösterdiği aynı zamanda demokrasi, özgürlük, eşitlik arayışına müdahale eden güçlerin, küresel aktörlerin, bölgeyi kendilerine göre dizayn etme çabasına da bir yanıt olduğu ifade edildi. Açıklamada, "Bilindiği gibi küresel aktörler, halkların özgürlük arayışının zeminine 'özgür' sermaye piyasasını yerleştirmek istiyorlar. Özgürlük arayışındaki en örgütlü güç olan Kürtler bu projeye eklemlenmedi. Suriye'de Esad'ın sert müdahalesi süreci hızlandırdı. Suriye Kürtleri, yan yana yaşadığı halklarla birlikte, devlet eksenli olmayan, özgürlük ve eşitlik temelinde statü sağlayan gelecek için adım attı. Suriye Kürtleri gerçekçi bir programa sahip olduğu ve örgütlü olduğu için, bütün hakların geleceğine ışık tutacak bir imkan yarattı. Seçilmiş halk meclisleri dünyaya önemli mesajlar verdi. Bütün halkın katılımına açık olan halk meclisleri, halkları çatışmadan uzak tutmaya çalışan çizgisiyle, dünyada halkların çıkarına değişimi sağlayan tek gücün örgütlü halk gücü olduğunu kanıtladı" denildi.
Bu gelişmelerin, Esad sonrası Suriye için halklar lehine bir programı olmayanların, Suriye'de herkesin hamisi olma ve herkesi yönetme yaklaşımında olanların Suriye hesaplarının çöktüğü belirtildi. Kürtlerin bir kısmını çatışmaya çekme ve PYD'yi diğer Kürt kesimlerinden, Suriye muhalefetinden soyutlama planları tutmadığına dikkat çekilerek, "Başbakan, Suriye'de Kürtleri dışlayan ve haklarının tanınmaması üzerinde şekillenen politikasının çökmesinin telaşı ve öfkesiyle, büyük bir çatışmanın ortasında çatışmasız bir biçimde oluşan halk meclislerini hedef alıyor, böyle bir gelişmeye 'müsaade etmeyeceğini' söylüyor. Başbakan'ın, söz konusu Kürtler olduğunda, başka bir ülkenin sınırları içindeki demokratik bir gelişmeye bile tahammülü yok" ifadelerine yer verildi.
"ÖCALAN'A UYGULANAN İNSANLIK DIŞI TECRİT SADECE İNSAN HAKLARININ AĞIR İHLALİ DEĞİLDİR"
Bugüne dek AK Parti politikalarına destek veren kesimlerin bile, 'gerçekle yüzleş, kendi Kürt sorununu çöz' diye AK Parti'yi uyarmasına rağmen, AK Parti'nin gerçekle yüzleşmek ve sorunu çözmek yerine şiddet politikalarına devam ettiği savunuldu. Bugün itibariyle tam bir yılın dolduğu İmralı tecridinin, AK Parti'nin çözüm değil şiddet istediğinin en önemli göstergesi olduğu iddia edilerek, en umutsuz zamanlarda bile barışçı çözüm için öneriler geliştiren Öcalan'a uygulanan insanlık dışı tecridin sadece insan haklarının ağır ihlali olmadığı bildirildi. Bu tecridin aynı zamanda Kürt sorununda diyalog ve demokratik çözüm yollarının AK Parti tarafından kapalı tutulması olduğu ileri sürülen açıklamada şunlar kaydedildi:
"Sayın Öcalan 1997'de bile devlet yetkilileriyle yaptığı görüşmelerde demokratik Ortadoğu birliğinden ve halkların eşit olduğu demokratik rejimlerden söz etmişti. İmralı tecridi aynı zamanda, kan gölünün ortasındaki Ortadoğu halklarının da geleceklerinin ve kardeşliğinin de tecrit altında tutulmasıdır. Çeşitli yargı paketleriyle 'demokratikleşme' umudu yaratan AK Parti iktidarının 3. Yargı paketi de boş çıktı. Cezaevleri yangın yeri. En ufak bir eyleme katılanlar, parti faaliyeti yürütenler tutuklanıyor. Cezaevlerini boşaltmak ve koşulları düzeltmek yerine, Kürt tutsaklar en uzak cezaevlerine sürgün ediliyor. İşkenceci, tecavüzcü emniyet mensupları adeta ödüllendirilerek terfi ettiriliyor, böylece sorgu odalarında işkence ve tecavüzün önü açılıyor."
Aleviler'in en doğal hakkının cemevlerinde ibadet olduğuna dikkat çekilerek, Meclis Başkanı Cemil Çiçek'ten sonra Yargıtay da Alevileri dışlayan, yok sayan, kararlar alındığını ve ibadetin nerede yapılacağına devlet eliyle karar verildiğini söyledi. Topluma 'özgürlükçü bir anayasa' sözü vererek oy alan AK Parti'nin, anayasa çalışmalarında da özgürlükleri sınırlayan bir tutum aldığı kaydedilerek, 14 Temmuz'da Diyarbakır'da milletvekillerinin başvuru yaptığı mitinge izin vermeyerek, alana giden vekillere, belediye başkanlarına, parti yöneticilerine şiddet uygulayarak, demokratik bir çözümden ne kadar uzak olduğunu bir kez daha kanıtladığı iddia edildi.
"TÜRKİYE'DE BASKI VE ŞİDDET POLİTİKALARINA EN FAZLA MARUZ KALAN KÜRT HALKIDIR"
Türkiye'de baskı ve şiddet politikalarına en fazla maruz kalan Kürt halkı ve partinin, bütün bunlara rağmen demokrasi, özgürlük, eşitlik ve statü mücadelesinden vazgeçmediği bildirilerek, "Bu vesileyle 14 Temmuz’da AK Parti'nin sokaktaki faşizmine karşı büyük bir kararlılıkla karşı koyan halkımızı kutluyoruz. Öte yandan, on yıllardır süregelen Kürtleri bölme çabası bu dönemde de başarılı olamamıştır. Halkımız ve partimiz bir bütün olarak aynı kararlılıkla mücadelesinden bir milim bile sapmamıştır. Partimizin uzun zamandır stratejik olarak savunduğu 'Kürtlerin ulusal birliği ve halkların demokratik birliği' çizgisinin doğruluğu bir kez daha kanıtlanmıştır. Partimizin bu çizgide yürüttüğü diplomasi faaliyetleri ve attığımız politik adımlar, Suriye Kürtlerinin birliğinde de yansımasını bulmuştur. Şimdi Suriye’de Kürtlerin kazanımlarını koruyacak, Türkiye’de Kürt sorununun çözümünü hızlandıracak, partimize ve halkımıza uygulanan psikolojik savaşı çökertecek, demokratik dönüşümün yanında olan çözüm yanlısı savaş karşıtı bir cephe acildir. Halkların eşitlikten, özgürlükten, demokrasiden yana demokratik birliği, hem Türkiye’nin hem de tüm Ortadoğu’nun biricik umududur" denildi.
TOPLANTININ PLANLAMA GÜNDEMİNDE ALINAN KARARLAR
Toplantının planlama gündeminde ise alınan kararlar şöyle bildirildi:
"Olağan kongremizin üzerinden bir yıl bile geçmeden Parti Meclisimizin 80 asil ve 40 yedekten oluşan 120 kişilik kadrosundan 56 kişi çalışamaz hale gelmiştir. Çoğu tutuklanmış olan ya da tutuklamalar nedeniyle görev değişikliği yapmak durumda kalan arkadaşlarımızın boşluğunu tamamlamak kaçınılmaz hale geldiğinden, 14 Ekim'de Olağanüstü Kongre yapılması kararı alınmıştır. Ramazan ayı oyunca tüm vekillerimiz kendi illerinde bulunup, planlamalara katılacaktır. Bayramın 3. gününde parti heyetimiz ve sivil toplum örgütü temsilcileri Roboskili aileleri ziyaret edecektir. 1 Eylül için 'çözüm' temalı etkinlikler planlanacaktır. Suriye'deki gelişmeleri gözlemlemek ve görüşmelerde bulunmak üzere Suriye’ye bir heyet hazırlığı yapılacaktır. 10 Eylül'de gerçekleşecek olan gazetecilerin duruşmasına katılım için gerekli çalışmalar yapılacaktır."
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz