Taş devrinde insanlar çocuklarına nasıl baktı? Tarih öncesi ebeveynlerin modern anne babalardan çok farklı olmadıkları ortaya çıktı.
Almanya’da bulunan kil kaplar, 5.000 yıldan daha uzun bir süre önce anne sütünü ve zayıf çocukları desteklemek için kullanılmış olabilir. Bu kaplar, Bronz ve Demir Çağı Avrupası'nda daha yaygın hale geldiler ve ilk bilinen biberonlardan bazıları olduğu düşünülüyor.
SÜTTEN KESME YAŞI İKİ İLA ÜÇ YAŞ ARASINDA DEĞİŞİYOR
Bu dönemdeki çocuk iskeletlerinin analizi, bebeklere yaklaşık altı ayda ek gıdaların verildiğini ve sütten kesmenin iki ila üç yaşları arasında tamamlandığını gösteriyor. Bu biberonlar, çoğu zaman eski yerleşim alanlarının kazı yerlerinde rastgele alanlarda bulunuyor ve farklı biçimlerde oluyor. Ancak her zaman çok küçük oluyorlar ve içindeki sıvının dökülebileceği veya emilebileceği bir ağzı var.
Bu kaplar bazen, çocukları eğlendirmek için ayakları ve başları olan çok sevimli efsanevi hayvanlar şeklinde yapılmış. Arkeologlar bunların bebekleri beslemek için kullanıldığını, ancak hasta veya yaşlıyı beslemek için de kullanıldığını öne sürüyordu. Şimdiye kadar hiç kimse bu kapların gerçek amaçlarını veya ne tür yiyecekleri içerdiğini bilmiyordu.
ÇOCUK MEZARLARINDA ÜÇ TANE BULUNDU
Çalışmada organik kalıntı analizi adı verilen bir teknik kullanılarak bu nesneler araştırıldı. Avrupa’daki çocuk mezarlarında üç tane bulundu ve ikisi bütün haldeydi. Normalde kırık çömlekleri parçalayarak incelenir, ancak araştırmacılar bu kadar küçük ve değerli kaplar için bunu yapmak istemedi.
KİMYASAL TEKNİK UYGULANDI
Bunun yerine araştırmacılar, yeterince çömlek tozu üretmek için çok hassas bir delme işlemi yaptı ve daha sonra lipit denilen molekülleri özütleyen kimyasal bir teknik uyguladı. Bu lipitler, doğal dünyanın yağlarından ve balmumlarından gelir ve normalde pişirme sırasında veya sütün ısıtılması yoluyla tarih öncesi kapların malzemesine emilir.
Neyse ki, bu lipitler sıklıkla binlerce yıl hayatta kalır. Antik çağda ne çeşit yiyecek pişirildiğini bulmak için bu teknik düzenli olarak kullanılıyor. Bu insanlar, et, süt ürünleri, balık, sebze ve bal gibi günümüzde yediklerimizin birçoğunu yiyorlardı.
HAYVAN SÜTÜ İÇERİYOR
Elde edilen sonuçlar, üç kabın ineklerden, koyunlardan veya keçilerden ruminant hayvan sütü içerdiğini gösterdi. Bu kapların çocuk mezarlarında bulunması, bebekleri sütle beslemek için, sütten kesim sırasında ek bir besin olarak kullanıldığını gösteriyor.
Bu oldukça ilginç, çünkü hayvan sütü ancak insanlar yaşam tarzlarını değiştirdiğinde ve tarım topluluklarına dönüştüğünde mevcut olmalıydı. O zamanlar, tarımın şafağında insanlar ilk önce inekleri, koyunları, keçileri ve domuzları evcilleştirdiler. Bu, nihayetinde, bebekleri beslemek için hayvan sütünün yaygın olarak kullanılmasının ya da dünyanın bazı bölgelerinde tamamlayıcı sütten kesilmiş yiyecek olarak beslenmeyi iyileştirdiği “Neolitik demografik geçişe” yol açtı.
Sonuç olarak insan nüfusu önemli ölçüde arttı ve sonuçta bugün bildiğimiz kasabalar ve şehirler haline gelen yerleşim büyüklükleri de arttı. Bu eski biberonlara dayanarak, avcı-toplayıcı gruplardan tarıma dayalı topluluklara geçişte büyüyen ilk nesil çocukları görebiliyoruz.
Bu araştırma, geçmişte annelerin ve bebeklerin yaşamları ve tarih öncesi ailelerin bir bebeğin hayatında çok riskli bir zamanda ne olacağı konusunda bebek beslenmesi ile nasıl başa çıktıkları hakkında bize daha fazla fikir veriyor.
O dönemde çocuk ölümleri yüksek olmalıydı çünkü antibiyotik yoktu ve bebekleri hayvan sütü ile beslemenin kendine özgü riskleri vardı. Değerli bir beslenme kaynağı sağlasa da, bugün pastörize edilmemiş sütün bakterilerden kirlenme riski taşıdığını ve hayvanlardan hastalık bulaştırabileceğini biliyoruz.