ANKARA (ANKA) - 9’ncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakan Erdoğan’ın seçim meydanlarında kendisine yönelik sıkça dile getirdiği “Milli Şef” tanımlamasının gülünç olduğunu belirterek, “Eğer Sayın Tayyip Erdoğan, benimle geçmişin muhasebesini yapmak istiyorsa, aslında ben onun muhatabı değilim. Kaldı ki ben, geçmişte yaptığım bütün görevleri, seçilmiş kişi olarak yaptım. Benim Sayın Erdoğan’a verecek bir hesabım yok” dedi.
9’ncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, EkoENERJİ Dergisi’ne Türkiye gündemi, seçimin koşulları ile seçim sonrasına ilişkin görüşlerini açıkladı. Demirel, Prof. Dr. Mustafa Özcan Ültanır’a verdiği röportajda, 12 Haziran’da yapılacak seçimleri hatırlatarak Türkiye’nin seçim yapmayı öğrendiğini söyledi. Günlerdir meydanların dolu olduğunu, meydanlarda Hopa olayının dışında herhangi bir olay olmadığını kaydeden Demirel, seçimin hür ve serbest olduğunu ama şartlarının partiler için eşit olmadığını kaydetti. Demirel, “Bu seçimin şartları üç büyük parti arasında da eşit değil. İktidar partisi çok imkanlara sahip. Bu devletin bütün imkanlarını istediği gibi kullanıyor ve istediği kadar para alabiliyor. Devletin bütçesinden yüksek bir meblağ alıyor ve çok gani gani harcıyor. Gazetelerde her gün tam sayfa ilânlar çıkarıyor. Anlaşıldığı kadarıyla başka şekillerde de harcıyor” dedi.
-“KOALİSYON SÜRPRİZ OLUR”-
Sandıktan hem istikrar hem de temsilin çıkması gerektiğini ifade eden Demirel, seçimin ardından yeni bir hükümet kurulmasında sıkıntı olacağını sanmadığını kaydetti. Demirel sonuçlarıyla ilgili de “Yani, bu yine tek parti hükümeti olacak, öyle görünüyor. Koalisyon hükümeti olursa, sürpriz olur, ama böyle sürpriz bekleyenler de var. Öyle ya da böyle, Türkiye’nin seçim sonrasında uzun süre hükümet kurulamaz gibi bir durumla karşı karşıya kalacağını sanmıyorum” diye konuştu.
-“KAN DÖKÜLMEYE DEVAM EDİLİRSE ÇÖZÜM BULMA İMKANI YOKTUR”-
Seçimden sonra kurulacak yeni hükümetin birinci görevinin seçim sırasındaki ‘hırçınlıkları’ giderecek şekilde, Türkiye’yi iç barışa davet etmek olması gerektiğini dile getiren Demirel, şunları söyledi:
“Bence yeni kurulacak hükümetin başta gelen görevi ve çözmesi gereken karşısındaki en önemli sorun, Türkiye birliğinin maruz kaldığı tehdit ve Türkiye Birliği üzerinde yapılmış olan tahribattır. Bu tabii ki Kürt meselesidir. Yani senelerce, ‘Türkiye’de Kürt vardır, ama Kürt meselesi yoktur, terör meselesi vardır’ dedik. Ama bu mesele döndü, dolaştı, geldi. Seçim sonrasında herhalde, ‘Kürt de vardır. Kürt meselesi de vardır. Terör de vardır’ demeye dönüşecek. Ancak, geçen dönemde ele alınan açılım, içi doldurulmamış bir zarf olarak kaldı. Öbür taraftan, daha bugün de konuşuluyor, her gittikleri yerde konuştukları; ‘bu vatan üzerinde ameliyat yaptırtmayız’. Yani, ‘vatan bir, devlet bir, bayrak bir ve millet bir’ sloganıyla bu meselenin çözümü nasıl bağdaşacak? Onu da bilmiyoruz. Bu meseleyi ne yaparak, nasıl çözeceksiniz? Onu da bilmiyoruz. Ama biz daha önce de konuştuk ki, Türkiye birliğinden fedakârlık yapmak suretiyle, Türkiye birliğinden birtakım tavizler vermek suretiyle varılacak sonuç, Türkiye’de uzun süre rahatsızlığa sebep olabilecektir. Burada en önemli mesele, eğer kan dökülmeye devam edecekse, bir çözüm bulma imkânı yoktur. Yani, seçim sonrasında herkes aklını başına toplar da kan dökülmesini bir kenara bırakır, ‘gelin konuşalım’ şeklinde bir adım atılırsa, mutlaka bir çare aranacaktır, bulunacaktır."
-“YENİ ANAYASA TARTIŞMALARI GERGİNLİĞE SEBEP OLMAMALI”-
Demirel, seçimden sonra yargı reformu ve yönetim reformunun yapılması gerektiğini dile getirirken, yeni anayasa tartışmaları ile ilgili de şunları kaydetti:
“Hangi zamanda gündeme geleceği, iktidar partisinin siyasi hesaplarına bağlı olur. Bir parti, anayasa değiştirecek kadar güçle iktidar olursa, bunun uzlaşma arayıp aramayacağı bilinemez. Ancak, doğrusu uzlaşma aramasıdır. Türkiye artık anayasa tartışmalarını bitirebilmelidir. Bu yapılacak anayasanın, bir partinin anayasası değil, Türkiye’nin anayasası olmasına bağlıdır. Bunun için nasıl bir yöntem izleneceği çok önemlidir. Geniş bir mutabakat sağlayıcı yöntemi bulabilmelidir. Devletin çatısında din ve ırk meselesinin ne ölçüde işin içine gireceği önemli olacaktır. Demokratik temel hak ve özgürlükler, tekil devlet, bölünmez bütünlük, sekülerite korunabilmelidir. Yeni bir anayasa hazırlamanın pek çok zorluğu olacağını herkes biliyor. Bu noktadaki tartışmalar, taşınamayacak bir gerginliğe sebep olmamalıdır ve ülkenin bütün zamanını almamalıdır.”
-“BANA YÖNELTİLEN SUÇLAMALAR HAKSIZ, İNSAFSIZ VE ANLAMSIZDIR”-
Demirel, Başbakan Erdoğan’ın seçim meydanlarında kendisine yönelik sözlerini ve eleştirilerine de yanıt verdi. Seçimlerle ilgili hiçbir siyasi partinin kimi milletvekili yapacağına karışmadığını, CHP ve MHP’ye liste vermediğini dile getiren Demirel şunları söyledi:
“Bana yöneltilmiş olan suçlamalar haksız, insafsız ve anlamsızdır. İkincisi, benim Cumhuriyet Halk Partisi’ne akıl vermeme gerek yoktur. Yani, buna gülerler. Siyasette kim kimden akıl alır? Öyle şey olur mu? Üçüncüsü, benim Milli Şef ilân edilmem, gülünçtür. Burada sanıyorum, Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan evhama kapılmıştır ve evhama kapılınca, beni içinde olmadığım bir meselede varsaymıştır, beni de meydanlara götürmüştür. Eğer Sayın Tayyip Erdoğan, benimle geçmişin muhasebesini yapmak istiyorsa, aslında ben onun muhatabı değilim. Kaldı ki ben, geçmişte yaptığım bütün görevleri, seçilmiş kişi olarak yaptım. Her seçim sonunda da halkıma gittim, hesabımı verdim. Benim Sayın Erdoğan’a verecek bir hesabım yok. Ama şunu ifade edeyim, benim görevde bulunduğum ve hizmet verdiğim Türkiye’deki hizmetlerim parlaktır. Ona kolay kolay erişilemez. Umarım ki, ben onların muhasebesini yapmak mecburiyetinde kalmam. Netice itibariyle şunu söyleyeyim; polemiklere girmek istemiyorum. Bu seçimde de bir siyasi pozisyon almak istemedim. Şu ana kadar zorlandım, inşallah bundan sonra daha çok zorlanmam. Çünkü, ben 10 senedir hiçbir siyasi meselenin içinde olmadım. Bu olayı üzüntü ile karşılarım, çok kişi de üzüntüyle karşıladı. Ama madem ki siyasette bu çeşit şeyler olabiliyor, olmuş diyelim.”