BERLİN (İHA) - Yeşiller Partisi Eş Başkanı Claudia Roth, Ermeni meselesinin görüşülmesinin Türkiye'ye 'hayır' demek olmadığını belirterek, "Biz Türkiye'yi AB yolunda destekliyoruz" dedi.
Almanya'nın Başkenti Berlin'de Yeşiller'e yakın Heinrich Böll Vakfı'nda yapılan toplantıda konuşan Roth, "Ermeni meselesini görüşmek, Türkiye'ye hayır demek değildir" şeklinde konuştu. Alman Federal Meclisi'nde görüşülecek olan Ermeni meselesinin olumlu bir sinyal olarak görülmesi gerektiğini kaydeden Roth, ayrıca, Yeşiller olarak konuya ayrı bir önem verdiklerini belirtti.
Gazeteci Sosyolog Ethen Mahçupyan, Türkiye'nin sırf tarihçilerden oluşan ama yelpazeyi kuşatan bir komisyon kurmasını, Ermeni tarafının da kendi içinde bir tarihçiler yelpazesi oluşturmasını teklif etti. Bu komisyonların çalışmaya başlaması gerektiğini de aktaran Mahçupyan, "Bazı insanlar, hem bu komisyonlarla, hem de Türkler'in oradaki komisyonlarla kedi iç çalışmasını yaparak, yerel komisyonların daha da özgürleşmesi sağlanabilir, hem de ortak komisyonların daha anlaşmaya yönelik politikalar üzerinden konuşması sağlanabilir" dedi. Bu işin bir de ekonomik boyutu olduğunu ifade eden Mahçupyan, şu anda Azerbaycan ile Ermenistan arasında problemler olduğuna, buna rağmen ortak iktisadi ve kalkınma planları yaptıklarını vurguladı. Mahçupyan, "Bütün bu havzanın hatta Gürcistan'ı da katarak işin içine Türkiye'nin kuzeyi ve Kuzey doğusuyla çok yakından ilişkili olduğunu düşünürsek bu bölgenin tümünün kalkınması için de projeler geliştirilebilir. AB'ye böyle de müracaat edilir" diye konuştu.
Bölgenin ortak bir kaderi olduğu ve ortak kadere ortak sahiplenme olduğunu belirten Mahçupyan, tüm bunların, şu andaki tıkanma noktalarını çok hızlı açacağının altını çizdi. Diğerlerinin davranışının diasporayı değiştireceğini de belirten Mahçupyan, bu katı fikirlere diasporanın sadece yüzde 10-15'inin hakim olduğunu, kalan kısmının ise apolitik olduğunu vurguladı. Aksi takdirde diasporanın bugünkü ruh halini değiştirmenin mümkün olmadığını aktardı.
İstanbul'da yayınlanan Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink ise, Ermeni tarihçilerinin ve milliyetçilerinin o dönemde yaptıklarının da açıklanması gerektiğini ifade etti. Diyalog sağlanmasının önemi üzerinde de duran Dink, Batı'nın ve Avrupa'nın Türkiye'ye tepeden bakarak dikte etmekten vazgeçmesi gerektiğini ifade etti.
Dink, Türkiye'nin kendi içindeki demokratikleşme çabasına saygı göstermesi gerektiğini kaydederek, yönlendirmek yerine Türkiye'den çıkacak demokratik bilincin kendi içindeki devinimine sahip çıkmasının önemi üzerinde durdu. Dink ayrıca, yönlendirilen baltalanmanın yaşandığına tanık olduklarını sözlerine ekledi. Batı'ya, tarihe olan sorumluklarını hatırlatmanın çok önemli olduğunu vurgulayan Dink, "1915 aynı zamanda onların da çok büyük sorumluluğunun olduğu bir tarih, bu tarihten de hiçbir kesimin, ne Türkler'in Avrupalılar'a sorumluluk yükleyerek, ne de Avrupalılar'ın Türkler'e sorumluluk yükleyerek aradan sıvışacakları bir durum söz konusu değil" şeklinde dedi.
Sabancı Üniversitesi'nden Halil Berktay ise, Türkiye'de bu konudaki resmi tarihe dikkat çekerek, resmi tarih anlayışından yana olmadığını belirtti. Berlin'deki toplantıdan iyi düşüncelerle ayrılmadığını aktaran Berktay, "Ermeni sorunun 1915 -16'nın üzerimizdeki korkunç mirası, sorunun çok karmaşık olduğu son derece açık. Bunun uzlaşmaz Türk milliyetçiliği tarafı var. Ermeni milliyetçiliği tarafı var. Birbiriyle diyalog kurmaya çalışan Türk ve Ermeni, namuslu Ermeni bilim adamaları tarafları var. Avrupa'nın namuslu siyaset insanları ve aydınları tarafı var" dedi.
Tarihçi Halil Berktay, bu konuda ilerleme sağlanmak isteniyorsa, Türk insanının 19. yüzyıl sonundan beri kendini içinde hissettiği mağduriyet duygusundan kurtarılması ve tartışmaya açık hale getirilmesi gerektiğini savundu. Toplantıda olumlu yaklaşımlarla karşılaştığını da ifade eden Berktay, "Türkler'in Ermeniler'e neler yapmış olduklarıyla yüzleşebilmeleri için, Ermeniler'in, Yunanlılar'ın, Bulgarlar'ın da bir parça Türkler'e neler yapmış olduklarıyla yüzleşebilmeleri zorunludur. Bu, tarihsel hesaplaşma ve yüzleşmenin tek yanlı olmaması gerekir. Tarafların kendilerini idama mahkum edilmek üzereymiş gibi hissetmemesi için son derece büyük önem taşıyor" açıklamasında bulundu.