"BES'in fon büyüklüğü 400 milyar liraya çıkabilecek potansiyele sahip"

Allianz Türkiye İcra Kurulu Başkanı Tolga Gürkan: - "Bireysel Emeklilik Sistemi'ni büyütmemiz gerekiyor. 2019 sonunda 7 milyon katılımcı sayısı ve 111,2 milyar lira fon büyüklüğüne ulaşacağını öngörüyoruz. Sektörümüzün projeksiyonları 2023 odaklı ve buna göre 2023'te bireysel emeklilik pazarında fon büyüklüğü 400 milyar lira seviyesine çıkabilecek bir potansiyele sahip" - "Dünyadaki başarılı otomatik katılım modeli örneklerinde işveren katkısı bulunuyor. İşveren katkısını, işverenlere ek yük getirmeden başlatmanın yolları olduğunu görüyor, sektör olarak yükün paylaşıldığı ortak bir model üzerinde çalışılabileceğini düşünüyoruz. Otomatik katılımın, 2019 yılını yüzde 70'e yakın büyüme ve 7,5 milyar lira fon büyüklüğüyle kapatacağını öngörüyoruz" - "Önümüzdeki dönemde sektörümüz adına temel beklentimiz ve umudumuz, trafik tavan fiyat uygulaması konusunda bütüncül bir yaklaşımla bütün tarafların yararına olacak kalıcı bir çözümün üretilmesi ve yeniden serbest tarife sistemine geri dönülmesi yönünde" - "2019 yılında beklenen büyüme trendi paralelinde sigortalı artışının da daha düşük olacağını öngörüyoruz. Oysa ki tersine kriz dönemlerinde hem firmaların hem de bireylerin kendilerini risklere karşı güvence altına alma ihtiyaçlarının artışıyla sigortalanma oranının artması beklenir. Ancak maalesef toplumumuzda bütçe daralmaları ilk olarak sigorta harcamalarından başlıyor"

İSTANBUL (AA) - ELİF FERHAN YEŞİLYURT - Allianz Türkiye İcra Kurulu Başkanı Tolga Gürkan, Bireysel Emeklilik Sistemi'nin (BES) büyütülmesi gerektiğini belirterek, "2019 sonunda 7 milyon katılımcı sayısı ve 111,2 milyar lira fon büyüklüğüne ulaşacağını öngörüyoruz. Sektörümüzün projeksiyonları 2023 odaklı ve buna göre 2023'te bireysel emeklilik pazarında fon büyüklüğü 400 milyar lira seviyesine çıkabilecek bir potansiyele sahip." dedi.

Gürkan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'de sigorta sektörünün, banka dışı finansal piyasaların en önemli oyuncusu olmasının yanı sıra sürdürülebilir ve sağlıklı işleyen bir ekonomi için de önemli bir konuma sahip olduğunu vurguladı.

Reklam
Reklam

Türkiye'nin içinden geçtiği zorlu ekonomik koşulların sigorta sektörünü doğrudan etkilediğini ifade eden Gürkan, "Kurlarda yaşanan artış, sigorta sektöründeki sağlık ve trafik branşlarında maliyet baskısı yarattıysa da en çok kasko branşına maliyet artışı olarak yansıdı. Yedek parça fiyatları oranını belirleyen en önemli etkenin döviz olması, sigorta şirketlerinin hasar maliyetlerini yükseltti. Kaskoyu etkileyen bir diğer gelişme de otomotiv piyasasındaki daralma oldu. Otomotiv sektöründe gerek birinci el gerekse ikinci el otomobil satışlarında yaşanan düşüşler kasko branşında daralma etkisi yarattı." diye konuştu.

Gürkan, trafik branşında ise 2018’e, bir önceki yıl gelen tavan fiyat uygulamasının etkileriyle zorlu başladıklarını, burada da negatif etkinin devam ettiğini ve teknik zararın olduğunu, poliçe sayısındaki rutin artışın azaldığını bildirdi.

Hayat branşındaki gelişime bakıldığında, kredi hacminin düşüşüne bağlı olarak hem sigortalı sayısı hem de prim olarak yavaşlama öngördüklerini belirten Gürkan, şunları kaydetti:

Reklam
Reklam

"Hayat dışı branşta ise ekonomik faktörlerin etkisiyle büyümenin yavaşladığını ve hatta reel anlamda daralma olduğunu öngörüyoruz. Her ne kadar yatırım gelirlerinin olumlu etkisi teknik karlılıktaki olumsuz tabloyu perdelese de artan maliyetlerin primlere tam olarak yansıtılamaması nedeniyle teknik zararın artmış olması çok muhtemel. Hatta sadece bu yatırım gelirlerinin cazibesiyle zararına rekabete giren firmaların olduğunu da görüyoruz. Sağlıklı bir fiyatlama ve karşılık ayırma stratejisiyle ilerlenmesinin, sürdürülebilirliğin baş şartı olduğunun altını çizmek isterim."

Gürkan, BES'e değinirken de, "Her ne kadar cayma oranları yüksek olsa da otomatik katılımın etkisiyle hareketli geçti. Tüm olumsuz koşullara rağmen ve poliçe sayısında bir önceki yıl yaşanan artış tablolarını görmesek de sektör, 2018’i büyümeyle tamamlıyor. 2018'in tamamına bakacak olursak sektörün yılı, hayat dışı branşta 46,3 milyar lira prim üretimi ve yüzde 17 büyüme, bireysel emeklilikte otomatik katılım hariç 90 milyar lira fon büyüklüğü, 7 milyon katılımcı ve yüzde 15,4 büyüme, hayat branşında ise önceki seneyle benzer bir prim üretimiyle yılı kapattığını öngörüyoruz." ifadelerini kullandı.

Reklam
Reklam

Sektörün sigortalı sayısının da prim gibi ekonominin gidişatıyla çok ilgili olduğuna işaret eden Gürkan, "Yeni araç satışları, konut satışları, GSMH’deki artış gibi etkenler sigortalı sayısını artıran unsurlar... Dolayısıyla sigorta sektörünün ekonomik büyümeyle paralel ilerlediğini söyleyebiliriz. Hatta kriz dönemlerinde sigorta sektörü daha da derin etki alıyor. 2019 yılında beklenen büyüme trendi paralelinde sigortalı artışının da daha düşük olacağını öngörüyoruz. Oysa ki tersine kriz dönemlerinde hem firmaların hem de bireylerin kendilerini risklere karşı güvence altına alma ihtiyaçlarının artışıyla sigortalanma oranının artması beklenir. Ancak maalesef toplumumuzda bütçe daralmaları ilk olarak sigorta harcamalarından başlıyor." şeklinde konuştu.

- "Sigortalı sayısını artırma yönünde gidilecek çok uzun bir yol var"

Tolga Gürkan, son yıllarda sigorta penetrasyonunda olumlu bir artış gözlemlense de sigortalılık seviyesi ya da taleplerin arzu edilen seviyelere henüz ulaşamadığını, bunun sadece sigorta sektörüyle ilgili olmadığını, aynı zamanda toplumsal bir farkındalık ve refah gerektirdiğini, bu doğrultuda sigorta şirketlerinin; müşterilerin gerçek ihtiyaçlarına yönelik, günlük yaşamlarında karşılaşabilecekleri riskleri önleyecek nitelikte yeni ürün ve hizmetler geliştirdiğini anlattı.

Reklam
Reklam

Türk lirasının dolar ve avro karşısındaki değer kaybının kişi başı sigorta primi üzerinde de olumsuz etkisi olduğunu ifade eden Gürkan, Türkiye'nin sigortacılık potansiyeli dikkate alındığında, sigortalı sayısını artırma yönünde gidilecek çok uzun bir yol bulunduğunu ve bu yolda en önde müşteri memnuniyeti, teknik üstünlüğü, global konumu ve Türkiye’ye olan inancıyla Allianz'ın yer alacağını söyledi.

Gürkan, müşterilerin ihtiyaçlarını çağın hızına uygun karşılamak ve çalışma sisteminde iş birliğini artırmak amacıyla fonksiyon bazlı yapılanmadan iş odaklı yapılanmaya geçiş sağlayan "çevik dönüşümü" başlattıklarını belirterek, çevik dönüşümü yaşayan ilk iş biriminin oto sigortaları olduğunu, oto sigortaları takımının; 2018 yılında müşterilerin hayatını kolaylaştıracak trafik sigortasının karşılamadığı temel riskler için "tamamlayıcı kasko" ve ikinci el otomobillerde oluşabilecek arızaları güvence altına alan "ikinci el garanti sigortası" gibi iki yeni ürün sunmasının sağlandığını kaydetti.

Reklam
Reklam

Gürkan, ayrıca 2017 yılında Etohum’la birlikte gerçekleştirdikleri, sektörde bir ilk olan "Start Up Programı" kapsamında Gamester girişimiyle iş birliğine giderek sigorta sektörüne "Sanal Risk Analizi" adını verdikleri yenilikçi bir hizmet kazandırdıklarını bildirdi.

- "Beklentimiz yeniden serbest tarife sistemine geri dönülmesi yönünde"

Allianz Türkiye İcra Kurulu Başkanı Gürkan, zorunlu trafik sigortalarına yönelik başlatılan tavan fiyat uygulamasının, tüm sektörü doğrudan etkileyerek karlılık ve büyüme üzerinde negatif etkiye neden olduğunu, söz konusu negatif etkinin 2018 yılında da devam ettiğini söyledi.

Tavan fiyatlara yapılan yüzde 5’lik artış ve aylık yüzde 1,5 oranındaki enflasyon ayarlamasının olumlu etkileri olmakla birlikte trafik sigortalarındaki maliyet artışının bu oranların üstünde seyrettiğine işaret eden Gürkan, şöyle devam etti:

"Özellikle en son açıklanan yüzde 26 oranındaki asgari ücret artışının da etkisiyle trafik sigortalarındaki karlılık sorununun daha da derinleşmesi muhtemel. Önümüzdeki dönemde sektörümüz adına temel beklentimiz ve umudumuz, trafik tavan fiyat uygulaması konusunda bütüncül bir yaklaşımla bütün tarafların yararına olacak kalıcı bir çözümün üretilmesi ve yeniden serbest tarife sistemine geri dönülmesi yönünde. Trafik gibi sosyal bir karşılığı olan bir sigorta dalında, kısa vadeli fiyat politikaları ve tarife düzenlemelerinden ziyade daha köklü ve uzun vadeli tedbirlerin alınması gerektiği kanaatindeyiz.

Reklam
Reklam

Ek olarak, kazaların en önemli nedenlerinden olan sürücü davranışlarının izlenmesi, uyarı ve eğitimle bunların değiştirilmesi, olumsuz davranışlar sergileyen sürücülere yönelik olarak yüksek sigorta primiyle caydırıcılığın sağlanması, hatta ceza puanlarının fiyatlara yansıtılması, kara yollarında güvenliğin artırılması gibi pek çok potansiyel tedbirin kamu desteğiyle hayata geçirilebileceğini düşünüyoruz. Ayrıca, zorunlu trafik sigortasına getirilen Riskli Sigortalılar Havuzu modelinin de uzun dönem için sürdürülebilir olmadığını söyleyebiliriz. İyi sürücü-kötü sürücü ayrımının iyi yapılması ve aktüeryal süreçlerin doğru bir şekilde işlemesinin, iyi sürücünün maliyetinin daha da düşürülmesi ve riskli sürücüler ile araç tiplerinin risklerini azaltmaya odaklanmaları açısından gerekli olduğuna inanıyoruz."

- "2017'de 2 büyük dolunun sektöre maliyeti 700 milyon lira oldu"

Tolga Gürkan, iklimlerdeki dengenin bozulmasıyla birlikte dolu ve sel gibi afetlerin kısa zamanda büyük zararlara yol açtığını belirterek, "Bu zararların tazmininde de sigortanın önemi ortaya çıkıyor. Ülkemizde 2017 yılında 2 büyük dolu olayı yaşandı. Bunun Türkiye sigorta sektörüne maliyeti ise 700 milyon liraydı." dedi.

Reklam
Reklam

Selin, Türkiye'de en çok yaşanan afetlerin başında geldiğini ve bu tarz bir felakette vatandaşların mağduriyetlerinin ağırlıklı olarak, otomobillerinde, konut ve iş yerlerinde gerçekleştiğini ifade eden Gürkan, "Araçlarda su dolması sebebiyle motor arızaları, konut ve iş yerlerinde ise zemin ve bodrum katları su basması gibi olaylar, hasarları ciddi boyutta yükseltiyor. Hatta iş yeri sahiplerinin meydana gelen hasarlar sebebiyle ticari faaliyetlerine devam edemedikleri zamanlar bile olabiliyor. Sel gibi afetlerin yaratacağı kayıpları en aza indirmek için öncelikle gerekli altyapısal düzenlemelerin yapılması ve kişisel önlemlerin alınması gerekli." diye konuştu.

Gürkan, sigorta sisteminin; değişen iklim koşullarının sonucu olarak tahmin edilenin ötesinde oluşan, hayatı etkileyen zararların etkisini bertaraf ederek finansal sürdürülebilirliği sağlayacağını, bu bağlamda sigorta bilincinin, sigortalılık oranlarının artırılmasının büyük önem taşıdığını vurguladı.

- "BES'in 2019'da 111,2 milyar lira fon büyüklüğüne ulaşacağını öngörüyoruz"

Reklam
Reklam

Allianz Türkiye İcra Kurulu Başkanı Gürkan, bireysel emekliliğin uzun vadeli yatırım aracı olarak Türkiye için büyük öneme sahip olduğuna işaret ederek, OECD ülkelerinin emeklilik fonlarında biriken tasarrufların GSYH’lerin ortalama yüzde 50’sini bulurken, Türkiye’de bu oranın yüzde 2,5’larda olduğunu söyledi.

BES'in, geçen yılı 7 milyon katılımcı ve yaklaşık 90 milyar liralık fon büyüklüğüyle kapattığını, 2019 yılında ise bazı doygunlukların olacağını aktaran Gürkan, şunları kaydetti:

"Bugün sistemden çıkışların daha fazla olduğunu görüyoruz. Üstüne, ekonomik olarak da zorlu bir dönemden geçiyoruz. Maliyetlerinin yüksek olduğu bir dönem olduğunda insanlar tasarruflara başvuruyor. BES'i büyütmemiz gerekiyor. Çünkü Türkiye’nin iç tasarruflarını büyütmesi gerekiyor. Yüzde 25’lik devlet katkısının devam etmesinin, insanları bu sisteme dahil etmek açısından en önemli teşvik unsuru olduğunu düşünüyorum. Buradan hareketle, 2019 sonunda sektörün 7 milyon katılımcı sayısı ve 111,2 milyar lira fon büyüklüğüne ulaşacağını öngörüyoruz. Sektörümüzün projeksiyonları 2023 odaklı ve buna göre 2023’te bireysel emeklilik pazarında fon büyüklüğü 400 milyar lira seviyesine çıkabilecek bir potansiyele sahip."

Gürkan, otomatik katılıma da değinerek, otomatik katılımın ikinci yılını 5 milyon katılımcı ve 4,6 milyar lira fon büyüklüğüyle kapattığını belirterek, "Otomatik katılımda 2019 itibarıyla son faz gerçekleşti ve çalışan sayısı 5-9 arasında olan 400 bine yakın firma da Otomatik Katılım Sistemi'ne (OKS) dahil edilmeye başlandı. Otomatik katılımın kurgusu nedeniyle istediğimiz sonuçları elde edemedik ve cayma oranları yüksek kaldı." diye konuştu.

Bu açıdan otomatik katılım ile BES'e dahil olan katılımcıların sistemde kalıcılığını sağlayacak bir dizi revizyona ihtiyaç olduğunu dile getiren Gürkan, "Bunların başında ise işveren katkılı modele geçiş geliyor. Dünyadaki başarılı otomatik katılım modeli örneklerinde işveren katkısı bulunuyor. İşveren katkısını, işverenlere ek yük getirmeden başlatmanın yolları olduğunu görüyor, sektör olarak yükün paylaşıldığı ortak bir model üzerinde çalışılabileceğini düşünüyoruz. Tüm bu geliştirmeye açık alanlara rağmen otomatik katılımın 2019 yılını yüzde 70’e yakın büyüme ve 7,5 milyar lira fon büyüklüğüyle kapatacağını öngörüyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

Anahtar Kelimeler: