Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ile Dünya Diyabet Federasyonu (IDF) tarafından 14 Kasım “Dünya Diyabet Günü” olarak ilan edildi. Lara Anadolu Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Nesrin Tepehan, bu konuya dikkat çekmek için diyabette beslenme hakkında açıklamalarda bulundu. Tepehan, “Obezitenin yaygınlaşmasıyla birlikte diyabetin görülme sıklığı da her geçen gün artıyor. Halk arasında şeker hastalığı olarak bilinen diyabet, kontrol altına alınamadığında ciddi sağlık sorunlarına neden olabiliyor. Diyabet hastalığının kontrol altına alınması için uzman eşliğinde kişiye özel beslenme programı belirlenmesi büyük önem taşıyor. Diyabetli bireylerin beslenme tedavileri; yaşına, boyuna, vücut ağırlığına, fiziksel aktivite durumuna, beslenme alışkanlıklarına göre kişiye özel olarak hazırlanır. Beslenme programı kişiye özeldir. Diyabetli bireyler beslenme programında yeterli ve dengeli beslenebilmeleri için belirtilen miktarlardan fazla yemek kan şekerinizin yükselmesine, az yemek ise kan şekerinizin düşmesine neden olur. Her iki durumda da kan şekeri kontrolü bozulur. Bu nedenle önermiş olduğumuz enerjide ve miktarda beslenmek gerekmektedir” dedi.
"Bir birey diyabeti iyi yönetmek istiyorsa, hayat standardını sağlıklı beslenme kuralları üzerine kurmalıdır. Uzun süre aç kalmadan, öğündeki karbonhidrat miktarına dikkat ederek sağlanan düzenli beslenme, kan şekeri düzenlenmesine yardımcı olacaktır” diyen Tepehan, “Diyabette karbonhidrat tüketimi çok önemli. Biz karbonhidratları ikiye ayırıyoruz. Biri basit karbonhidratlar, diğeri ise kompleks karbonhidratlar. Biz kompleks karbonhidrattan yanayız. Sonuç olarak bir bireyin günlük enerji ihtiyacının yüzde 45-50’si karbonhidratlardan geliyor. Bu tükettiğimiz karbonhidratlar, tam buğday, esmer ekmek, kepekli gruplardan olmalı. Beyaz un ve beyaz unun kullanıldığı ürünleri tüketmelerini istemiyoruz. Ya da kuru baklagiller, hem protein hem de karbonhidrat ağırlıklı güzel bir besin. Bunları karbonhidrat olarak tüketmeleri daha sağlıklı ve daha besleyicidir. Tam tahıllı grubunun kan şekerini yükseltme hızı beyaz gruba göre daha düzenli gidiyor. Şeker, paketli ürünler, çikolata türevi şeyler tükettiğimiz zaman kan şekeri çok hızlı bir şekilde yükseliyor ve sonrasında çok hızlı bir şekilde düşüyor. Buna bağlı da tekrar bir tatlı ve açlık krizi oluşuyor. Bu yüzden kompleks karbonhidratlar ve tam tahıllı gruptan besinler tüketelim. Basit karbonhidratları hayatından çıkar diyabetten kurtul. Aslında her şey bu. Beslenme” ifadelerini kullandı.
Diyabetin biraz genetik faktörlere de bağlı bir hastalık olduğunu ve özellikle aile bireylerinde bir yatkınlık söz konusuysa bireylerin özellikle kilo kontrolüne çok dikkat etmesi gerektiğini dile getiren Tepehan, “Üç ana, üç ara öğün olarak beslenmelerine çok dikkat etmeleri gerekiyor. Üç ana öğünü kaçırmamaları konusunda uyarıyoruz. Mümkünse aralara bir ya da iki tane en azından ara öğün eklemelerini istiyoruz ki gün içinde açlık krizleri olmasın. Bir sonraki öğünde çok yüklenmeler olmasın, kan şekerleri çok dalgalanmasın” diyerek üç ana üç ara öğünün atlanmaması gerektiğine dikkat çekti.
Basit şeker tüketimini hiçbir zaman önermediklerini belirten Tepehan, “Çünkü kan şekerini bir anda yükseltiyor. Vücut çok net bir insülin yanıtıyla geri geliyor. Buna bağlı olarak tekrar düşmeler ve tatlı krizleri oluşuyor. Bu çok tehlikeli bir durumdur. Meyveler konusuna gelecek olursak, bütün meyveler diyabette eşit değil. Bazı meyvelerin glisemik indeksi daha yüksek, bazısının da daha düşük. Bu yüzden glisemik indeksi düşük olan meyveleri tüketmeliyiz. Elma, armut, frambuaz, yaban mersini gibi meyveler olabilir. Ancak glisemik indeksi yüksek olan meyveler; muz, karpuz, kavun, incir ve üzüm gibi meyveleri ya da kuru meyveleri çok nadiren tüketmeliyiz. Hiç tüketmeyin demiyoruz. Sadece kontrollü ve az tüketmeliyiz. Aslında hepimiz bu şekilde beslenmeliyiz. Ancak diyabetli bir kişi bu konuda daha dikkatli ve kontrollü beslenmelidir” dedi.
Diyabetli bireylerin beslenme tedavilerinin yaşına, boyuna, vücut ağırlığına, fiziksel aktivite durumuna, sosyoekonomik durumuna, beslenme alışkanlıklarına göre kişiye özel olarak hazırlandığını belirten Tepehan, “Bize gelen diyabetli hastalarda şu şekilde bir yol izliyoruz. Haftada bir diyetisyene uğramalara gerektiği konusunda uyarıyoruz. Çünkü beslenme şeklini düzeltmemiz gerekiyor. Neler tüketmesi gerektiğini bilmeliler. Tabii bu ürünleri ne sıklıkla tüketeceklerini de bilmeliler. Bu bağlamda diyetisyene gitmeleri çok önemli. Diyetisyene giderek, diyabette beslenme eğitimini almış oluyorlar. Bununla birlikte bize gelen hasta kiloluysa önce zayıflamasına yönelik bir program hazırlıyoruz. Öncelikle fazla kilolarını kaybetmeli. Kan şekerini, yağ oranını dengelememiz gerekiyor” diye konuştu.
Diyabetli hastaların egzersiz programı hakkında da açıklamalarda bulunan Tepehan, “Aşırı kilolu ve diyabetli bir hastaya daha yavaş bir egzersiz programı öneriyoruz. Zaten hayatında hiç egzersiz yapmamış birisine birden yüklenmek doğru değil. Başlangıçta Dünya Sağlık Örgütü’nün önerisiyle ilerliyoruz. Bir hafta içinde 150 dakikalık egzersiz yapması başlangıç için ideal ve yeterli. Haftada üç gün minimum 45 dakikalık spor programıyla başlıyoruz. Tabii burada hastanın kilosu çok önemli. Herkese aynı metodu önermiyoruz. Yürüyüş, bisiklet ideal egzersizlerdir” dedi.