Standart ışık mikroskopları, hatıraların kaydedildiği ve bunama ile kanser gibi hastalıkların baş gösterdiği yaşayan beynin iç kısımlarını görebilme olanağını araştırmacılara sunamaz.
Fakat Stanford Üniversitesi’nden bilimciler, sadece beynin iç yapısını gözler önüne seren değil, aynı zamanda aylar boyunca izlenebilmesini sağlayan yeni bir cihaz geliştirdiler. Yeni teknik, beynin normal biyolojik yapısıyla birlikte doku altında gizlenen hastalıkların da daha iyi anlaşılabilmesine yardımcı olacak.
Mikro-optik alanında yakın zamandaki diğer gelişmeler, beynin derinliklerinde yer alan hücrelere göz atabilmeyi sağlamalarına karşın bu gözlemler, yaşlılık ve hastalıklar sonucu yıllar boyunca gelişen mikroskobik değişimlerin sadece anlık görüntülerinden ibaretti.
Cihazı geliştiren ekibin bir üyesi olan Doç Dr. Mark Schnitzer, beyin üzerinde çalışan araştırmacıların artık çalışmalarını bundan önce mümkün olmayan bir şekilde yürütebileceklerini söylüyor, “Işık mikroskopları beyin dokusunun ancak en dış kısmındaki tabakalarına ulaşılabilmesini sağlıyordu. Beynin 700 mikron yani 0,7 milimetreden daha derin bölümlerine klasik mikroskobi yöntemleriyle ulaşmak mümkün değil. Derin dokulara ulaşmayı sağlayan, yakın zamanda geliştirilmiş teknikler bulunmasına karşın, bunların ulaştıkları noktalara tekrar dönemem gibi dezavantajlarının yanında, üzerine odaklanan bölgede hasar ya da enfeksiyon yaratma riskleri de mevcut. Yeni yöntem sayesinde istenilen bölge, herhangi bir risk oluşmadan uzun süreli olarak izlenebilecek.”
Fareler üzerinde denenen yöntemde, bir pirinç tanesinin yarısı enindeki ve uçları kapalı olan cam tüpler anestezi altındaki farenin beynine yerleştiriliyor. Yerleştirme işleminin ardından beynin dışarıyla ilişkisi kalmıyor ve böylece enfeksiyon riski ortadan kalkıyor. Buradaki hücreler ve etkileşimler incelenmek istendiğinde mikroendoskop adı verilen minik, optik araç tüp içerisine sokuluyor. Schnitzer bunun adeta bir denizaltının camından denize bakmak gibi olduğunu söylüyor. Sabit kalabilen cam tüpler sayesinde aynı bölgenin zaman içinde defalarca incelenebilmesi de mümkün hale geliyor.
Schnitzer, yeni tekniğin beynin derinlerine inebilen manyetik rezonans görüntülemeye (MRI) göre avantajını, mikroskobik ölçekteki bireysel hücrelere bakabilme yeteneğinin oluşturduğuna dikkat çekiyor.