"Bilim dünyasında kadın olmak avantajlı"

İstanbul Tıp Fakültesinde çalıştığı yıllarda nadir hastalıklar üzerine yoğunlaşan Prof. Dr. Hülya Kayserili Karabey, uzuvlarla ilgili anomaliler üzerine yaptığı başarılı çalışmasıyla tıp dünyasına önemli katkı sağladı - Koç Üniversitesi Hastanesi Tıbbi Genetik Uzmanı Prof. Dr. Karabey: - "Bilim dünyasında kadın olmak daha da avantajlı. Bilim yapabilmek için hipotezler ve biraz hayal kurmak gerekiyor. Bu konuda kadınlar, daha başarılı gözüküyor. Özellikle bizim yaptığımız işte, nadir hastalıklar, genetik alanında bilimsel birtakım çıktılara sahip olmak için biraz detaycı olmak gerekiyor. O detayları bir araya getirip, oradan bir bütüne ulaşmaya çalışmak ve sabrederek, çok uzun yıllar sabrederek, hedefi şaşırmadan o hedefe doğru gitmek son derece önemli" - "Kadınlar, hem biraz hayalci hem biraz detaycı hem biraz sabırlı kişilik yapılarıyla, mutlaka geriye bir şeyler bırakma istekleri, dürtüleriyle sonunda çalışmalarını, mutlaka yayınlar, makaleler ve kitap bölümleriyle taçlandırıyor"

İSTANBUL (AA) - ANDAÇ HONGUR - İstanbul Tıp Fakültesinde çalıştığı yıllarda nadir hastalıklar üzerine yoğunlaşan Koç Üniversitesi Hastanesi Tıbbi Genetik Uzmanı Prof. Dr. Hülya Kayserili Karabey, uzuvlarla ilgili anomaliler üzerine yaptığı çalışmasıyla tıp dünyasına önemli katkıda bulundu.

İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesinden mezun olduktan sonra Denizli'de mecburi hizmetini tamamlayan Karabey, 1990'lı yılların başında genetik alanına yöneldi. Karabey, İstanbul Tıp Fakültesinde çalıştığı yıllarda nadir hastalıklar üzerinde yoğunlaşarak, tıbbi genetik alanındaki çalışmalarını sürdürüyor.

Reklam
Reklam

Karabey, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kapsamında AA muhabirinin sorularını yanıtlarken, tıbbın planlı bir eğitim programı dahilinde ilerlemesinin 17-18. yüzyıldan sonra olduğunu dile getirerek, kadınların tıp alanına girişini şöyle anlattı:

"İlk kadın tıp hekimi ABD kökenli. 1876'da İngiltere'de tıp eğitimi kadınlara açılıyor ve yasal hale geliyor. Türkiye'deki ilk kadın hekim Safiye Ali. Almanya'da tıp eğitimi alan Safiye Ali, daha sonra İstanbul'a geliyor. Onun başlattığı yoldan giden birçok kadın oluyor. Kadın diş hekimleri, kadın hemşireler... Onların ilerlediği yolda, 1950-60'lı yıllarda çok sayıda kadın, tıp ve sağlıkla ilgili eğitim alıyor. Hatta bir dönem kadınların sayısının biraz daha fazla olduğu bile söyleniyor."

- "Kadınların çizdiği profil, yüksek bir profil oluyor"

Sağlık alanının kadınlar için çok uygun olduğu görüşünü dile getiren Karabey, şöyle konuştu:

"Kadınların genel kişilik yapısına, koruyucu, kollamacı özelliklerine çok uygun olduğunu düşünüyorum. Bilim dünyasında kadın olmak daha da avantajlı. Bilim yapabilmek için hipotezler ve biraz hayal kurmak gerekiyor. Bu konuda kadınlar daha başarılı gözüküyor. Özellikle bizim yaptığımız işte, nadir hastalıklar, genetik alanında bilimsel birtakım çıktılara sahip olmak için biraz detaycı olmak gerekiyor. O detayları bir araya getirip, oradan bir bütüne ulaşmaya çalışmak ve sabrederek, çok uzun yıllar sabrederek, hedefi şaşırmadan o hedefe doğru gitmek son derece önemli. Kadınlar, hem biraz hayalci hem biraz detaycı hem biraz sabırlı kişilik yapılarıyla, mutlaka geriye bir şeyler bırakma istekleri, dürtüleriyle sonunda çalışmalarını, mutlaka yayınlar, makaleler, kitap bölümleriyle taçlandırıyor. Kadınların çizdiği profil, yüksek bir profil oluyor. Bilim ve tıp alanında belli hedefleri olan ve işlerini çok severek yapan kişilerin başarılı olmaması çok mümkün değil."

Reklam
Reklam

Prof. Dr. Hülya Kayserili Karabey, kendisi için çok önemli bir yere sahip olan İstanbul Tıp Fakültesinin, köklü bir kurum olmasının ve kendisinden sonra açılan tıp fakültesinin hocalarını yetiştirmesinin yanı sıra Türkiye'nin tüm hasta ve hastalık yapısının örneklerinin görülebileceği bir yer olduğunu anlattı.

Türkiye'de tıbbi genetik alanında çalışan kadın olarak ikinci veya üçüncü nesil sayılabileceğini ifade eden Karabey, "Çok öncü kadın akademisyenler var. 1960'lı ve 1970'li yıllarda ilk kadın genetikçiler var, onların çoğu çocuk hastalıkları uzmanı kökenli. Onların çok katkısı oldu, o sayede ülkemizde 2003'te tıbbi genetik yapılanması kuruldu." dedi.

- "Bardağın dolu tarafını görmek lazım"

Karabey, genellikle nadir hastalıklarla uğraştığını belirterek, şunları kaydetti:

"Klinik genetik alanında çalışmak için Türkiye, özel bir yer, hem imkanlarımız var hem hasta sayımız çok fazla. Uzun yıllar İstanbul Tıp Fakültesinde çalıştığım için çok sayıda hasta görme olanağım oldu. İlk başladığım günlerde görmüş olduğum hastalardan geçen yıl içinde tamamlanan bir çalışma var. Kolu ve bacağı olmayan çocuklarla ilgiliydi. Yüz anomalisiyle ilgili konularda çalışıyordum. O da çok özel bir alan çünkü yüz beynimizin bir aynası, onun için kişilerin yüzüne bakarak hastalıklarını tanıyabiliyor ve onların anne karnındaki gelişimi sırasında neler olduğunu öngörebiliyorsunuz. Kol, bacak, uzuvlarla ilgili anomaliler de her zaman ilgimi çekti. Onlarla ilgili de güzel bir çalışma yaptık. Bilim evrensel bir şey, bütün verileri insanlık yararına doğru koşullarda sağlıklı bir şekilde paylaşmamız gerekiyor."

Reklam
Reklam

Hekimliğin özel bir alan ve özel bir meslek olduğunu vurgulayan Karabey, "Severek yapılınca başarılı olunacağına inanıyorum. Benim de moralimin bozulduğu, canımın sıkıldığı zamanlar oldu ama çok kısa süre içinde olumlu şeyleri düşünerek 'Yola devam.' diyebildim. Bardağın dolu tarafını görmek lazım." diye konuştu.

Anahtar Kelimeler: