Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi ve Karadeniz Teknik Üniversitesi Farabi Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Tevfik Özlü, Youtube üzerinden yayımladığı videoda, koronavirüs salgının kısa süreceğini düşündüklerini; ama salgının durdurulamadığını belirtti. Özlü, "Pandemi hız kesmedi. 300 binlere yakın yeni olgu çıkıyor dünyada. Güvenli bir noktada olmadığımız aşikar. En iyilerden olan Avrupa'da da son zamanlarda artışlar başladı. Türkiye'de de vaka sayıları arttı, artıyor. Bayramın etkisini göreceğimiz, önümüzdeki günlerde bu sayının daha da artmasını bekliyorum ben. Tehlike aynen devam ediyor. Önümüzde de okulların açılması dönemi var" dedi.
Prof. Dr. Özlü, Türkiye'de üniversitelerin de dahil edildiğinde yaklaşık 26 milyon gencin okula gideceğini belirterek, "Bu da haftanın 5 günü en az 5- 6 saat 26 milyon insanın kapalı mekanlarda olması demek. Bu her gün tekrarlanacak. Dolayısıyla bulaşma konusunda önemli bir karşılaşma ortaya çıkıyor. Bu da önümüzdeki süreçte yayılma ile ilgili endişelerimizi arttırıyor. 'Okullar açılmasın' denilebilir evet. Ama düşünün ki 26 milyon gencin hayatından bir seneyi çalmaya hakkımız var mı? Eskisi gibi okulları da açmak sağlık açısından ciddi risk taşıyor. Bu kararı Milli Eğitim Bakanlığı verecek; ama her halükarda önceki yıllardaki gibi olmayacağını söyleyebilirim. Daha esnek, daha kontrollü hibrit yöntemler kullanılabilir. Bulaşma riskini azaltacak tedbirler alınacağını düşünüyorum. Ama okullarda ne yaparsak yapalım risk yok olmayacaktır, hep olacaktır. Ama şöyle de düşünelim; risk her yerde var, sadece okullarda değil. Ama okullardaki risk çok daha fazla. Bu riski kontrol etmek mümkün olursa hasarı azaltabiliriz" diye konuştu.
Tedbirlere uyulması gerektiğine vurgu yapan Özlü, "Güz mevsiminin gelmesiyle de diğer solunum yolu enfeksiyonlarında bir artış olacak. Hastane başvuruları ve sağlık sistemi üzerindeki yük artıyor. İnsanlar açık alanlardan tekrar kapalı alanlara dönecekler, oralarda bulaş riski artacak. Dolayısıyla güz mevsiminde daha da rakamın yükselmesi bekleniyor. Önümüzde çetin dönem var bunu görmemiz lazım. Tedbirlere dikkat etmemiz gerekiyor" ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Özlü, Türkiye'de tekrar çeşitli kısıtlamaların uygulanıp uygulanmayacağına ilişkin, "Yasaklar ve kısıtlamalar bu işi frenler, doğru. Ama bu frenleme geçici bir etki. Onu gördük zaten. Daha önce aldığımız kısıtlamalar etkisini gösterdi; ama bu etki geçici. Aldığınız sürece geçerli, bıraktığınız zaman tekrarlıyor. Dolayısıyla bunları sürekli yapmanız mümkün değil. Söylediğim gibi bu salgının kaç yıl süreceği belli değil. Uzayabilir, uzadı da. Böyle genel kısıtlamalar, yasaklamalar dünyada da şu an gündemde değil. Bu tür kısıtlamalardan ziyade kontrollü bir şekilde hayata geri dönmek. Bunu olması gereken noktada tutamıyoruz. İnsanlar kurallara uyum konusunda farklılaşıyorlar. 'Türkiye'de eskiye benzer yasaklar olur mu' diye soruluyor, olmaz diyemeyiz; ama bugün için böyle bir şey gündemde değil. Asıl olan şey kontrollü şekilde hayatımızı sürdürebilmek. Ama kontrolün elden gideceğine dair kaygılar ortaya çıkarsa o zaman kısıtlamalar tekrar gelebilir. Özellikle lokal olarak bunların yapılaması daha doğru gibi şu anda. Her ilde durum aynı değil. İllere göre de bu bulaşmanın nedenleri farklılaşıyor" dedi.
Özlü, Anadolu kentlerinde daha çok aile içi bulaşmaların önemli olduğuna vurgu yaparak, "Özellikle bayramlaşma için, tatil için büyük şehirlerden gelen eş-dost ile temas, nişan, söz, düğün, taziye, asker uğurlama gibi töresel cemiyetler, toplantılar sırasında bulaşma oluyor. Daha çok bulaşma şekli bu. Bu kentlerdeki tedbirler daha çok bu bulaşmaları önleyici şekilde olması lazım. Bu konu ile ilgili İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulu tedbirler alabilir. Örneğin düğünleri, nişanları, sözleri, taziyeleri kısıtlayabilirler, dar tutabilirler, katılımı sayı olarak azaltabilirler. Bu bulaşma ile ilgili süreçleri engelleyici, frene basıcı bazı lokal tedbirler il bazlı alınabilir. Bunlar illerdeki filyasyon çalışmalarının sonuçlarına ve vaka artış hızlarına göre alınması gereken kısıtlılıklar olacaktır ve ilden ile değişecektir" diye konuştu.
Büyük kentlerde toplu taşımalarda oluşan yoğunluğa da dikkat çeken Prof. Dr. Özlü, şunları kaydetti:
"Büyük kentlerde Ankara, İstanbul gibi; toplu taşımanın üzerindeki yükü azaltmamız gerekiyor. Özellikle sabah işe gidiş saatlerinde ve akşam üstü de işten dönüş saatlerinde toplu taşımada kalabalıklaşma oluyor. Orada bulaş zincirleri meydana geliyor. Dolayısıyla bu yükü azaltmamız lazım. Toplu taşımanın yol açtığı bulaşı dikkate almak lazım. Büyük kentlerde sadece toplu taşıma değil onun dışında da kalabalıklaşan alanlar, AVM'ler, kalabalık caddeler, plajlar, restoranlar maskesiz mesafeye dikkat edilmeden insanlar bir aradalar, eskisi gibi gezmeye, alışveriş yapmaya devam ediyorlar. Bu alanlarda bulaşmalar ortaya çıkıyor. Büyükşehirlerde de buralara dönük bazı denetimler, cezaî müeyyidelerin getirilmesi lazım. İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulları kendi illerindeki riskleri göre lokal kararlar alabilirler. Karantina, sokağa çıkma kısıtlamaları olabilir. İşletmelerin kontrolü ve cezalandırılması olabilir. Ulusal bazda, genel kısıtlamalar da ihtiyaç olursa alınabilir. Umarın onlara ihtiyaç olmaz. Dünyada bu kısıtlamalara geri dönen insanlar var. Okulları açıp tekrar kapatan ülkeler var. AVM'leri açıp tekrar kapatan ülkeler var. Bu tür geri adımlar da olmaz diyemeyiz" ifadelerini kullandı. (DHA)