Bilmek İsteyen Yola Çıkar

Bana sorarsan ey okur, Şamanın duası, üç boyutlu bir dünyada dört boyutlu bir yolculuğu tarif eder. Yolcu veyahut da gezgin veyahut da bir düşünce akımın adanmış temsilcisi gibi sonuna “ist” eki almış “turist” için böyle, böylesine çok katmanlı bir gezme halini tarif eder.

Altay Dağları’nda bir vadinin sırtında, gün henüz doğmaktaydı. Kollarını alevlerle birlikte göğe yükselten, ateşin oynak yalımları arasında bir görünüp bir kaybolan ve anlamadığım sözler mırıldanan bir kadına gözlerimi bir çift mıh gibi dikmiştim.

Bilmek isteyen yola çıkar. Böyle demişti Şaman kadın.

Göğe doğru bazen homurdanarak, bazen mırıldanarak, bazen haykırarak söylediği o uzun kam duasının sözlerini, manasını sormuştum. O da bana işte o sözü söylemişti:

Bilmek isteyen

Yola çıkar.

Kam kadının yol diye kastettiği, arabayla ya da trenle gidilen veya uçarak çarçabuk ulaşılan bir yol değildi. Gerçi bir anlamda kendisinin de yaptığı gibi uçmayı kastediyordu ve elindeki şaman davulu yine bir anlamda uzay aracı gibi onu başka dünyalara götürecek bir taşıttı. Ama şaman duası, herhangi bir yolculuğun heyecan verici tarifini de bize veriyordu. Bu yolculuk ister buradan kalkıp Venedik’e gitmek olsun, ister Peri Bacaları’nın arasında dolanmak olsun, isterse Hindistan’ın güney yöresindeki Arka Sular’da, yani resmi adıyla Back Waters’ta bir masal teknesine binip gezinmek olsun, yani hangisi olursa olsun, yolcu için başka dünyalarda dolaşmak anlamına geliyor olmalıdır.

Reklam
Reklam

Bana sorarsan ey okur, Şamanın duası, üç boyutlu bir dünyada dört boyutlu bir yolculuğu tarif eder. Yolcu veyahut da gezgin veyahut da bir düşünce akımının adanmış temsilcisi gibi sonuna “ist” eki almış “turist” için böyle, böylesine çok katmanlı bir gezme halini tarif eder.

Dört ya da beş yıl önceydi, tek başınaydım ve Hindistan’ın kuzey batısında, Rajastan eyaletinin de iyice batısında, Pakistan sınırı civarının Tar Çölü’nde geziniyordum. Ortasını yaran asfalttan fazla uzaklaşmamaya çalışarak, kum tepelerinin arasında bazen üstünde bazen dibinde, dalgalı bir gemi gibi batıp çıkıyordum. Kimi zaman bir deve kervanıyla karşılaşıyordum, kimi zaman, rüzgarda uçuşan, rengarenk, erik yeşili etekler, nar kırmızısı entariler, gül pembesi eteklikler, kanarya sarısı şallarla çölde dans eder gibi kumlara batıp çıkan kalabalık bir kadın kümesi görüyordum. Bu renkli kümelerden birine doğru hızla, çölde ne kadar hızlı gidebilirsem o hızla yanlarına ulaşmaya çalıştım. Fotoğraf çekmek ve onlar nereye gidiyorsa ben de oraya gitmek istiyordum. Sonunda çöl kadınlarına yetiştim. Bana poz da verdiler. Sert rüzgarın altında dalgalanan giysileriyle o kadınlar, birbirlerine tutunarak güçlükle ayakta kalıyorlardı sanki. Bir yabancı böyle algılıyordur ancak. Bu çöl düşü çok kısa sürdü benim için. Kum fırtınası, plastik bir torbaya derme çatma sardığım kamerayı sonunda ele geçirdi. Kum taneleri, lensi çalışamaz hale getirdi.

Reklam
Reklam

Diyeceğim, gezgin yola egemen olma hırsıyla yola çıkmamalı, çoğu zaman kendini yolun egemenliğine bırakmalı. Şaman’ın şarkısındaki sözün anlamı bu olmalıydı.

Yeni kurulan Mynet Seyahat portalı ve “Dünya seni çağırıyor” şiarıyla yola çıkan Magma Dergisi birlikteliği, Türkiye’de seyahat meraklılarına, doğa, kültür, arkeoloji ve coğrafya tutkunlarına hayırlı olsun.