İSTANBUL (AA) - TBMM Başkanı ve AK Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım, "Unutmayın, 2017 yılında Türkiye 7,4 büyüdü. Büyümede bir düşüş var ama 2019'un ortalarından itibaren dengeleme süreci tamamlanıp, toparlanma süreci başlayacak." dedi.
Yıldırım, CNN Türk'te Buket Aydın'ın sunduğu "40" programında, soruları yanıtladı.
"İçinde bulunduğumuz ekonomik durumla ilgili halka ne söylemek istersiniz?" sorusunu yanıtlayan Yıldırım, son aylarda ekonomi alanında bazı sıkıntılar yaşandığını belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Özellikle Amerika'nın dolar kuru üzerinden ülkemize ağustos ayı başlarında başlattığı bir operasyon, dolar kurunun ani fırlaması, dolayısıyla hem enflasyonda hem de fiyatlarda bir tırmanma oldu. Esasına bakarsanız bu sadece Türkiye'de yaşanmıyor. Gelişmekte olan Türkiye benzeri ülkelerde buna benzer sorunlar var. Bunların esas kaynağını da Amerika'nın ve Avrupa Birliği'nin son 3 yıldır uyguladığı politikalar, oraların Merkez Bankaları artık kendi ülkelerinden Türkiye gibi, Brezilya gibi, Arjantin gibi gelişmekte olan ülkelere giden fonların geri gelmesini sağlayacak tedbirler alıyorlar. Nedir bu tedbirler? Faizleri arttırıyorlar. Faizleri arttırınca oradaki fonlar Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerden çekiliyor, oralara gidiyor. Öyle olunca ne oluyor? Türkiye'nin büyümek için fona ihtiyacı var, borçlanmaya ihtiyacı var. Bu biraz daha pahalı hale geliyor. Bunun getirdiği girdi maliyetlerine de yansıyor. Biz bunu aşacağız, Hükümetimiz gerekli tedbirleri alıyor. Bu geçici bir durum, buna benzer bir krizi 2009'da yaşadık ve 'teğet geçti' dedi Sayın Cumhurbaşkanımız ve işleri yoluna koyduk. Daha sonra 17-25 Aralık'ta bunu yaşadık, Gezi olaylarında bunu yaşadık, şimdi bu olayı yaşıyoruz. Unutmayın, 2017 yılında Türkiye 7,4 büyüdü. Büyümede bir düşüş var ama 2019'un ortalarından itibaren dengeleme süreci tamamlanıp, toparlanma süreci başlayacak. Burada yapmamız gereken önemli işlerden bir tanesi şu; üretimi arttıracak tedbirleri hiç zaman kaybetmeden almaya devam edeceğiz. İstihdam arttırıcı yeni yatırımlar için gayret göstereceğiz ve finans sektörünün içinde bulunduğu durumu çözüme kavuşturacak, 'yeniden yapılandırma' gibi tedbirleri de hükümetimiz almaya devam edecek."
"İstanbul demek Türkiye demek. İhracatın, ithalatın yarıdan fazlasını İstanbul yapıyor. Türkiye'nin yıllık milli gelirinin üçte biri İstanbul'a ait. İstanbul, hizmet sektörünün yüzde 35'i, sanayinin yüzde 29'u, verginin yüzde 50'sini üretiyor. O halde İstanbul'da ekonomiyi büyütecek her türlü tedbiri almamız lazım. Nasıl olur? Bu şehirde yaşam daha kolay ve daha rahat olacak. Bunu sağlayacağız." diyen Yıldırım, ulaşım, trafik, otopark ve yeşil alan sorunlarına öncelik vereceklerini söyledi.
İstanbul'a yatırım için geleceklerin işlerini kolaylaştıracaklarını anlatan Yıldırım, "Bütün bunları yapınca, herkese tek tek 'iş bulacağız' diye bir şey söyleyemem ben, böyle bir şeyin altından kalkma şansımız yok, bu adil de olmaz. Yapmamız gereken daha çok yatırım, daha çok yatırım yapınca daha çok iş alanı, daha çok iş alanı olunca daha çok iş sahibi olacak. Yani 13,5 milyon turist geleceğine 20 milyon gelirse ona göre otel sayısı, çalışan sayısı artacak." ifadelerini kullandı.
Binali Yıldırım, İstanbul Havalimanı yapımına ilişkin, "Şimdi 3. Havalimanı bizim neyimize gerek diyorlar. 3. Havalimanı sadece Türkiye'yi dünyaya bağlayacak, dünyayı Türkiye üzerinden diğer bölgelere bağlayacak bir proje değil. 3. Havalimanı tek başına Türkiye'nin Gayri Safi Hasılası'na yani milli gelirine yılda 5'lik katkı sağlıyor, 200 binden fazla doğrudan, dolaylı insana iş, aş sağlıyor. Yani projeyi sadece bir ulaşım projesi olarak görmek büyük bir yanılgı olur." dedi.
- "İstanbul'da yapılacak çok iş var"
"Sokaktaki vatandaş sizden ne bekliyor?" sorusuna Yıldırım, şu yanıtı verdi:
"Sokağa baktığımız zaman henüz bir seçim havası yok. Sadece sohbetlerimizde hayat pahalılığı, işsizlik gündeme geliyor. Ondan sonra da hemen yaşadığı yerdeki sorunu anlatıyor. Bir an için beni belediye başkanı olmuş gibi kabul ederek, bütün yaşadıkları sorunları aktarıyorlar. Bunların bizim de üzerinde çalıştığımız sorunlar olması ve denk düşmesi doğru bir yolda olduğumuzu gösteriyor. İstanbul'un yerel sorunlarını konuştuğumuz zaman önde gelen birinci sorun ulaşım, trafik. İkinci sorun, park alanının yetersizliği. Üçüncü sorun, çevre, yani yeşil alan yetersizliği. Dördüncü sorun, sokakların park alanı olarak kullanılması, kaldırımların işgal edilmesi. Kimse 'çöplerimiz toplanmadı' demiyor. Artık onlar geride kalmış. Biz de onun için İstanbul 4.0 Projesi ile geliyoruz. İstanbul 4.0 demek, dört dörtlük hizmet demek. 4.0'ın ayrı bir manası da geleceği tanımlıyor. Endüstri 4.0 var mesela, oradan esinlendik. İstanbul 1.0'ı da, 2.0'ı da, 3.0'ı da yaşadı, şimdi 4.0 dönemi başlıyor. Geçmiş 25 yıla baktığımızda bunu görüyoruz. İstanbul 1.0 dönemi Recep Tayyip Erdoğan dönemidir. O dönemde hep "3Ç" konuşuldu hep. Ne? Çamur, çöp, çukur. Haliç, kokulardan insanlar burnunu tutuyordu. Hakkını vermek lazım. Sayın Dalan döneminde Haliç'le ilgili girişimler başlamıştı ama onun görev süresi sona erdiği için devam edemedi ama Recep Tayyip Erdoğan döneminde Haliç temizliği tamamen yapıldı. Bütün o balçıklar, çamurlar çekildi, başka bir alana aktarıldı ve Haliç pırıl pırıl oldu. Şu anda arıtmada da İstanbul'un halen yapması gereken şey var, çöp ayrıştırmada, onları tekrar enerjiye, katma değere dönüştürme çalışmaları var. Velhasıl İstanbul'da yapılacak çok iş var. Neyin nasıl yapılacağı konusunda da bizde her türlü hazırlık var."
- "Bir üst kimlik olsun, o da İstanbul kimliği"
"İstanbullu olmak deyince ne anlıyorsunuz?" sorusuna Yıldırım, "İstanbul, Türkiye'nin özetidir" yorumunu yaptı.
Yıldırım, şöyle devam etti:
"Bütün Anadolu'nun her köşesinden İstanbullu var. Romanlar var, göçmenler var, Bulgar, Yunan, Makedon, Arnavut göçmenlerimiz var. İstanbul tam bir mozaik. Ülkemizin bütün renklerini yansıtıyor. Kürt'ü, Türk'ü, Arap'ı, Laz'ı, Çerkez'i var, Abaza'sı var. Her türlü nüfus var. Bunların İstanbul'da bir araya gelip kendi yörelerinin değerlerini muhafaza etmek çalışmalarını gayet olumlu bir şey olarak görüyorum. Diyelim ki Sivas'tan gelmiş, Kastamonu, Sivas, Giresun, Ordu nüfusları İstanbul'da en fazla. Buralara gelmişler ama oraları da unutmamışlar. Burada dernekler kurmuşlar, o dernekler vasıtasıyla devletin geçmiş yıllarda gücü olmayan zamanlarda oranın köylerinin yolları için para toplamışlar, sularının gelmesi için, elektrik gelmesi için para toplamışlar. Yani Sivas'ı İstanbul'da yaşama alışkanlığı da devam etmiş. Kastamonu'nu İstanbul'da yaşama alışkanlığı devam etmiş. Hatay'ı, Gaziantep'i, Konya'yı İstanbul'da yaşamak bunlar gayet normal, olmalı. Ama ben başka bir şey teklif ediyorum. Bir de üst kimlik olsun, o da İstanbul kimliği. Tamam, memleketimizi unutmayalım, memleketimizle haşır neşir olalım ama İstanbullu kimliği, İstanbullu aidiyeti de gelişsin istiyorum. Bunun için gayret göstereceğiz. Buna ihtiyaç var. Şehirde yaşayanlar şehre ne kadar sahip çıkarsa o şehrin gelişmesini, kalkınması, büyümesi, hak ettiği imkanlardan yararlanması da o kadar daha fazla olacak diye düşünüyorum."
"Kasımpaşa maçına gitmeyi düşünüyor musunuz?" sorusuna Yıldırım, "Ben İstanbul'dan hiç ayağımı kesmedim. İstanbul'da da Ankara'da da evim var. İstanbul'a fırsat buldukça gelir gideriz ama bundan sonra sürekli İstanbul'da olacağız. Tabi bir şehrin sporda ileri gitmesi şehrin de kalkınmasını gösterir. Süper Lig'deyse takımınız, ne kadar çok Süper Lig'de takımınız varsa şehir de Süper Lig'de olur. Dolayısıyla Kasımpaşa'nın da maçına gideriz, Başakşehir'in de maçına gideriz, Galatasaray'ın da, Fener'in de, Trabzon'un da, diğerlerinin maçına gideriz ama sporu sadece futboldan ibaret görmek çok büyük eksiklik olur. Amatör sporu geliştirmek gerekir. İstanbul'da 600 bin lisanslı sporcu var. 15 milyon nüfus içinde 600 bin lisanslı sporcunun anlamı yok, çok daha fazla olması lazım. Amatör spor kulüplerinin faaliyetlerinin çok daha fazla desteklenmesi lazım. İnşallah bu konuda da gereken gayreti göstereceğiz." yanıtını verdi.
- "Bu sistem Avrupa'da bile yok"
"Köprülerde sadece gidiş değil, dönüş de ücretlendirilecek mi?" şeklindeki son soruya, böyle bir plan bulunmadığını belirterek cevap veren Yıldırım, şunları kaydetti:
"Bu plan gayet güzel, çok ciddi bir tecrübe kazanıldı. Şimdi geçişlerde para da kalktı biliyorsunuz, tek sisteme döndü. Artık yukarıda TAG'lar var, TAG'dan okuyup geçiyorsunuz. Bu sistem Avrupa'da bile yok. Siz eskiden gişeye yanaşırdınız, bir kart sokuyordunuz. O kartı okudu, okumadı veya para veriyordunuz, üstünü aldınız, almadınız. En az 30 saniye geçiyordu. Şimdi öyle bir şey değil ki, trafik açıksa hiçbir şey yapmadan yukarıdan sizin ücretiniz düşüyor, yolunuza gidiyorsunuz. Oturmuş bir sistemi değiştirmenin anlamı yok. Niye böyle bir şey ihtiyaç olsun? Böyle meydanlardan işlek yerlere, şehrin merkezlerine girişlere para almak falan bunlar kısıtlamaktır. ben prensip olarak kısıtlamaya sıcak bakmam."
Program sonunda, henüz İstanbul'a dair projelerle ilgili detaylara girmediğinin altını çizen Yıldırım, programda, genel İstanbul sohbeti, ülke ve memleket meseleleri, vatandaşların görüşlerini ve taleplerine yönelik konuştuğunu sözlerine ekledi.
(Bitti)