KAYSERİ (AA) - MURAT ASİL - Kayseri'de, 12 Eylül 1980 askeri darbesi döneminde tutuklu ve hükümlülerin yaşadığı dramlara şahitlik eden eski Zincidere Cezaevi'nin yıkımı Talas Belediyesi tarafından gerçekleştiriliyor.
İzleri duvarlardan silinen fakat ruhlarda kalıcı yaralar açan 1980 askeri darbesinin üzerinden 39 yıl geçmesine rağmen gençlik yıllarını zindanlarda bırakanlar, o dönem yaşadıklarını ise unutamıyor.
12 Eylül'ün mahkumları, genç yaşta girdikleri cezaevlerinde gördükleri kötü muamele ve işkence ile gençliklerini, hayallerini, arkadaşlarını geride bıraktı.
Darbecilerin "karıştır kaynaştır" mantığıyla inşa ettiği ve bir milletin evlatlarının bedenleri, ruhları ve şahsiyetlerinin yok edilmeye çalışıldığı zindanlar arasında Kayseri'nin Talas ilçesindeki Zincidere Cezaevi de yar alıyor.
Ulucanlar ve Diyarbakır cezaevleri gibi o dönemde adını işkencelerle duyuran Zincidere, her ne kadar 12 Eylül'ün 39'uncu yıl dönümünde Talas Belediyesi tarafından yıkılsa da orada işkence gören insanların vicdanlarında kötü anılarıyla hala yaşıyor.
Henüz 16 yaşındayken tutuklanan ve idam cezasına çarptırılan 58 yaşındaki Mustafa Karatoprak, yıkılan bina önünde AA muhabirine yaptığı açıklamada, 15 yıl cezaevinde kaldığını ve bu sürenin 2 yılını Zincidere'de geçirdiğini söyledi.
İşkence gördükleri cezaevinin yıkıldığını, bu yıkım ile sadece 12 Eylül 1980 askeri darbesinin fiziki izlerinin silineceğini, yüreklerinin hala buruk olduğunu belirten Karatoprak, "Burası yıkılmasına rağmen yaşadıklarımızı unutacak halimiz yok. Burası fiziki olarak yıkılabilir ama yüreğimizde burayı unutamayız. Burada yaşananlar mahşerde Allah'a havaledir." dedi.
- "Buranın yıkılmasıyla yüreğimiz soğumayacak"
Vatan, bayrak sevgisiyle sokaklara çıktıklarını, bunun karşılığında gördükleri muamelenin kabul edilemez olduğunu ifade eden Mustafa Karatoprak, şunları kaydetti:
"Buranın yıkılmasıyla yüreğimiz soğuyacak diye bir şey olamaz. Buranın vicdanımızda yıkılacağını zannetmiyorum. Dün de bu toprakların evladıydık bugün de ve ölene kadar da öyle. Buraların yıkılmasının bir ehemmiyet yok. Ulucanlar gibi bir müze yapılmış olsaydı, o zaman gelir yattığımız yerleri, işkence çektiğimiz yerleri arkadaşlarımıza, torunlarımıza, geleceğimize hatıra olarak anlatırdık."
- "Bizi vatan sevdası buralara getirdi"
Devlete karşı hiçbir zaman suç işlemediklerini vurgulayan Karatoprak, "Sistem sıkıntıya düştüğünde sokağa itilen veya buna mecbur bırakılan bir harekettik. Hiçbir ülkücü, hiçbir şekilde bilerek ya da isteyerek bu olaylara girmiş değil. Biz yurdumuza göz diken kem gözlere karşı bir mücadele içerisine girdik." diye konuştu.
Mustafa Karatoprak, şöyle devam etti:
"(Suçun neydi de cezaevine atıldın)ı izah edemediğimiz evlatlarımız, torunlarımız var. Bizi vatan sevdası buralara getirdi. Biz hala vatanımızı seviyoruz, sevmeye de devam edeceğiz. Bu binaya baktıkça işkenceyi hatırlıyoruz, tabii kurulan dostlukları, arkadaşlıkları ve sevdayı da. Aynı yerde aynı çileyi solcular, ülkücüler olarak çektik. Yemekhanemiz ortaktı, kaldığımız odalar ortaktı, 'karıştır barıştır' hesabı aynı karavanadan yedik. Ölüme gülerek giden bir millet varsa o da Türk milletidir. Korkmadık. İdama giden arkadaşlarımız namazlarını uzatmıyorlardı, kısa sureler okuyorlardı, 'korktu' demesinler diye."
- "Burada insanlık öldürülmüştü"
"Bu yıkık binanın taşları, duvarları dile gelse de burada yaşananları bir anlatabilse. Biz burada olan bitenleri yaşadık. Tarihe not düşmek adına da buradayız." diyen 61 yaşındaki Hüseyin Kemal Türkmen de bir yıl boyunca bu cezaevinde kaldığını ve günlerce işkenceye tabi tutulduğunu söyledi.
Günümüzde 12 Eylül'de darbe yapanların, işkence edenlerin adlarının anılmadığını dile getiren Türkmen, "Bugün onların yaptığı işkence merkezleri yıkılıyor ama ülkücü hareket dimdik ayakta. Burada bir yıl kaldım. İlk işkenceler askeri birliğin içerisinde yapılmıştı. Buraya oradan geldim. 'Tecrit' dediğimiz bir bölüm var. Güneş görmeyen katlarda çarmıha gerildik. 18-20 yaşında delikanlıyız. Vatanımız emperyalizmin işgaline uğramasın diye canımızı ortaya koyduk, ömrümüzü verdik. Bugün olsa yine aynı tavrı gösteririz ama Allah o günleri bir daha göstermesin." ifadelerini kullandı.
12 Eylül'ü planlayanların o dönem sayısız faili meçhuller oluşturduğunu, milleti kışkırttığını, darbe ortamı oluşturduğunu belirten Hüseyin Kemal Türkmen, şunları anlattı:
"Bu vatanı canı pahasına seven insanlar buralarda bedel ödedi. Hiç görmediğim, adını bile duymadığım bir insan öldürülmüş, bunun için bana 40 gün işkence yaptılar. Kayseri'de bir avukat öldürülmüş, faili meçhul kalmış, sabah akşam işkence yaptılar bunun için. Daha sonra işkencelerle başka birileri 'biz yaptık' deyince, bana o konudaki işkenceyi kestiler. İşkenceciler aydınlattıkları her faili meçhulden dolayı ödül aldılar. Kenan Evren'den altın kordonlu saat ödülleri aldılar. Bize yaptıkları zulüm ile sözüm ona faili meçhulleri aydınlattılar, bir de ödül aldılar. Burada insanlık öldürülmüştü, gençliğimiz katledildi ama zalimler için yaşasın cehennem diyoruz. Düzenleri yıkıldı, adları, sanları anılmaz oldu ama bizim davamız bu topraklarda kıyamete kadar yaşayacak."
- "Bu travmalar ruhumuzda büyük izler bıraktı"
Mağdurlardan 56 yaşındaki Fatih Zorlukirişçi ise cezaevine en küçük yaşta alınanlardan biri olduğunu belirterek, "Biz 'bana değmeyen yılan bin yaşasın' diyen tiplerden olmadık. 17 yaşında bu vatanın sancısını çektik. Bu bayrağı yüceltmek için elimizden geleni yaptık." şeklinde konuştu.
Bir daha böyle olayların yaşanmaması için gelecek nesillere tecrübeleri anlattıklarını kaydeden Zorlukirişçi, "Burada çok işkenceler gördük. Bu travmalar ruhumuzda büyük izler bıraktı. Biz çocuklarımıza tecrübelerimizi, o bedeli ödemeden yaşamaları için anlatıyoruz. O dönem biz buraları medreseler haline getirdik. O işkencelerin arasında istirahat saatlerinde çoğu arkadaşımız burada Kur'an-ı Kerim okumasını öğrendi, namazını öğrendi, tefsir dersleri yaptık. Burada 1,5 yıl kaldım. Cumaali Şimşek isimli arkadaşımız işkencede şehit oldu. Onun ölümünden sonra da bizi burada işkenceye tabi tuttular." ifadelerini kullandı.
Mağdur 60 yaşındaki Hadim Özocak da 11 yıl cezaevinde kaldığını ve çok işkence gördüğünü belirtti.
Sağcılardan da solculardan çok sayıda kayıp verildiğini aktaran Özocak, şunları söyledi:
"Suçum ülkücü olmaktı ve 11 yıl tutuklu kaldım. Kimi lisede, kimisi üniversitede okuyan arkadaşlarımız, baba ve annelerinin sözlerine itibar etmeksizin sokaklara ölüme koştular. Bizim gayemiz dün de bugün de Turan'dı, Türk dünyasının huzuruydu. Başka bir milletten insanın zulüm görmesini asla istemedik. 3 bin, 5 bin şehidimiz vardı. Ölen komünistler de vardı. 'Önce vatan' dedik, ancak çok büyük işkenceler gördük."