12-15 Temmuz tarihleri arasında Tarım Bakanlığı Ankara TAGEM Genel Müdürlüğü yeni kampüsünde düzenlenen etkinliklerde "Geçmişten Günümüze Buğdayın Ekmeğin Hikayesi" sergisini düzenleyen Mine Ataman, "Bu sofrada buğdayın ve ekmeğin 12 bin yılık hikayesiyle sanki zaman kırılıyor ve biz insanları geçmişe götürüyoruz" dedi.12-15 Temmuz tarihleri arasında Tarım Bakanlığı Ankara TAGEM Genel Müdürlüğü yeni kampüsünde kongre ve sergi etkinlikleri düzenleniyor. Gıda güvenliği, iyi tarım uygulamaları, organik üretim, beslenme, apiterapi, sağlıklı yaşam, spor konularında seminerler verilecek olan zirvede aynı zamanda dünya markası firmalar stand açarak güvenilir ürünlerini servis ediyorlar.Düzenlediği "Geçmişten Günümüze Buğdayın Ekmeğin Hikayesi" sergisi ile milattan önce 10 bin yılından günümüze kadar ekmeğin tarihi hakkında bilgi veren ve Anadolu uygarlıklarında ve dünya kültürlerinde ekmek üzerine çalışmalar yapan mine Ataman, "Ben çok uzun yıllar sektörde unlu mamuller işiyle uğraşırken insanların 1 TL’ye aldığı ekmeğin tarihini çok bilmediğini fark ettim. Hem besinsel değeri anlamında çok bilgi sahibi olmadıklarını, hem de tarihsel anlamda ekmek nasıl ilk defa yapılmış, hangi süreçlerden geçmiş, bunlarla ilgili çok bilgi sahibi olmadıklarını gördüğümde bir sergi ile insanları bilgilendirmeyi düşündüm. Bu bizim Mine Ataman Bread markamızın ’Geçmişten Günümüze Buğdayın Ekmeğin Hikayesi’ sergisi. Bizim bir tescilli projemiz. Bugün de burada Ankara Halk Ekmekle beraber bu projeyi doğal 2018 etkinlikleri çerçevesinde Ankaralılarla buluşturmayı düşündük"’ ifadelerini kullandı.Halk ekmek projesinin gelişimini anlatan Ataman, "Ben bu projeyi aslında farklı yerlerde sergiledim. Bu projemizin müzikli ve danslı gösterisi de var. Bu bir dünyada ilk. Daha önce Göbeklitepe’de projeyi canlandırarak gerçekleştirdik. Farklı yerlerde bu sergilerimizi yaptık. Bu etkinlik kapsamında insanlarla buluşmak istedik. Çok da keyifli oldu. İnsanlar ekmeği merak ediyorlar" şeklinde konuştu."Her bir dinde ekmeğin hem dinsel bir temeli var hem besinsel anlamda değeri var"Tarihi ekmeklerin sergilendiği stantta uygulama anlamında bir çalışma yapmadıklarını belirten Ataman konuşmasına şöyle devam etti:"Burada uygulama anlamında bir çalışmamız yok ama Göbeklitepe’de geçekten çok güzel oldu. Göbeklitepe yeryüzünde buğdayın toprakla ilk buluştuğu, tarım faaliyetinin ilk defa başlatıldığı yer. Bunu bir kadın gerçekleştiriyor ve sonra da o kadın o buğdayla bir sofra kuruyor. O sofrayla beraber insanoğlu da yeryüzünde kök salmaya başlıyor. Biz bugün ekmeği bu sofrada buluşturabiliyorsak, bu sergiyi açabiliyorsak bunların her biri 12 bin yıl önce Göbeklitepe’de atılan o buğday sayesinde. Lidyalılar ilk defa sebzeleri ekmeğe katıyorlar. Hititler ekmeğe inanılmaz değer veriyorlar çünkü onlarda buğday ve ekmek aynı zamanda bir ganimet. Savaşlarda karşı tarafa buğday ve ekmek ilişkisi de var, ticari olarak da ilişkileri var. 150 çeşit ekmekleri var. Sümerlerde okullarda 7 katlı Ziguratların ilk katında okul var. Buralarda çocuklara oyun hamuruyla oyun oynatıyorlar. Aslında Allah buğdayı insanoğluna bahşederek, onu ekmeyi biçmeyi bu yetiyi insana verdiği günden itibaren diyor ki, ’Evet kulum sen artık büyü, yeryüzünde kök sal’ diyor. Her bir dinde ekmeğin hem dinsel bir temeli var hem besinsel anlamda değeri var. Günümüzde çok konuşuyoruz sağlıklı mı sağlıksız mı diye ama baktığınızda 12 bin yıllık atalarımızı en çok ne besledi diye baktığımızda karşınıza ne çıkıyor? Yağ çıkıyor, zeytin çıkıyor, ekmek çıkıyor. Günümüzde geldiğimizde sağlıklı beslenme konuştuğumuzda ne diyorlar? Zeytin yiyin, zeytin yağı tüketin, tereyağı yiyin ve buğday, tahıllar, bakliyatlarla beslenin diyorlar."’’Sanki zaman kırılıyor ve biz insanları geçmişe götürüyoruz""Bu sofrada buğdayın ve ekmeğin 12 bin yılık hikayesiyle sanki zaman kırılıyor ve biz insanları geçmişe götürüyoruz" diyen Ataman, "Son dönemlerde çok memnunuz. Anadolu buğdayın tohumu açısından çok değerli. O yüzden bizim daha çok sahiplenmemiz gerekiyor. Buğdayın, ekmeğin aslında ana vatanı Anadolu. Bunu hem gastronomi turizmi açısından hem de turizm destinasyonu anlamında değerlendirerek tarihi fırınlar, tarihi taş değirmenler, su kanalları gibi yerleri de dünyayla paylaşabiliriz. Lezzetimizi paylaşırken hikayemizi de paylaşırız çünkü Anadolu cennette ilk sofranın kurulduğu, ilk lokmanın yenildiği topraklara sahip. Bu anlamda da çok şanslıyız. Gastronomi için, sağlık için, tarım için Anadolu çok değerli. Her biri köşesinden lezzetler ve hikayeler çıkıyor" açıklamalarında bulundu.Ankara Halk Ekmek Fabrikası Genel Müdürü Ahmet Sarıduman ise "Mine Ataman’ın projesi ile halk ekmeğin buluşması nasıl oldu?" sorusunu yanıtlayarak, "Mine hanım ekmek konusunda çok ciddi çalışmalarımız olan bir insan. Kendisiyle biz bu anlamda sürekli görüşüyoruz. Ar-Ge çalışmamıza katkıda bulunuyor. Tarım Bakanlığının organize ettiği Doğal 2018 etkinliğinde bir arada olmak istedik. Tarihten günümüze Anadolu’daki buğdayın, ekmeğin hikayesini katılımcılara anlatmak istedik. Milattan önce 10 bin yılından bugüne kadar tarih boyuna 23 bin yıllık ekmek ve buğday geleneğimizi burada yaşatmak istedik. Burada Sümerliler, Hititler, Selçuklular dönemine, Osmanlı dönemine ait ve Kurtuluş Savaşı’nda kullanılan ekmekleri geçmişten bugüne getiriyoruz. Bugün itibariyle bizim halk ekmek fabrikası olarak bizim ürettiğimiz ekmekleri burada tanıtma imkanı buluyoruz. Faydalı olmasını umuyoruz" değerlendirmelerinde bulundu.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz