"Bipolar bozuklukta önce damgalama çözülmeli"

Bipolar Yaşam Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Çakır: - "Tedavi hedeflerine ulaşmak ve kişilerin hayatın içinde var olmalarını sağlamak için önce damgalamayı çözmek lazım. Hastalarda ilaç kullanmak, atakları durdurmak ama sonrasında da topluma tekrar kazandırmak çok önemli" - Türkiye Psikiyatri Derneği Başkanı Prof. Dr. Oral: - "İnsanlar canları sıkılınca bipolar olmuyorlar. Hepimizde biraz bipolarlık falan yok. Bu bir rahatsızlık. Tıpkı astım, migren gibi insanlarda olabiliyor ve olduğu zaman da insanlarda tedavi edilmesi gereken bir durum"

İSTANBUL (AA) - Bipolar Yaşam Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Sibel Çakır, bipolar bozuklukta tedavi hedeflerine ulaşmak ve kişilerin hayatın içinde var olmalarını sağlamak için önce "damgalama"nın çözülmesi gerektiğini belirterek, "Hastalarda ilaç kullanmak, atakları durdurmak ama sonrasında da topluma tekrar kazandırmak çok önemli." dedi.

Ruh sağlığı alanında çalışan derneklerce, 30 Mart Dünya Bipolar Günü dolayısıyla "manik depresif bozukluk" veya "iki uçlu bozukluk" gibi isimlerle de bilinen "bipolar bozukluğa" ilişkin basın toplantısı düzenlendi.

Reklam
Reklam

Toplantıda konuşan, Prof. Dr. Sibel Çakır, hastaların "damgalanma" konusunda ciddi sorunlar yaşadığına işaret ederek, bu konudaki sıkıntıları gidermek için medyanın önemli bir yere sahip olduğunu söyledi.

Çakır, "Bipolar bozuklukta görülen depresyon hayati, ciddi riskleri olan, mutlaka ilaçla tedavi edilmesi gereken bir tablo. Bipolar bozukluğu olan kişilere 'İlaçlarını kes, bunlar bağımlılık yapar' gibi önerilerde bulunulmaması gerekiyor. Depresyon gerçekten çok farklı, bipolar bozukluk çok farklı. Damgalama konusu da çok önemli. İşlevsellik ve yaşam kalitesi son yıllarda bizim tedavi hedeflerimizin en tepesinde ve daha detaylı. Bu tedavi hedeflerine ulaşmak ve kişilerin hayatın içinde var olmalarını sağlamak için önce damgalamayı çözmek lazım. Hastalarda ilaç kullanmak, atakları durdurmak ama sonrasında da topluma tekrar kazandırmak çok önemli." ifadelerini kullandı.

Hastalığın sebeplerine ilişkin bilgi de veren Prof. Dr. Çakır, şöyle devam etti:

"Hastalıkta genetik bir yatkınlık var ama aile bireylerin hepsinde sorun ortaya çıkmıyor. Hastalık kuşaklarca sessiz kalabiliyor. Bazen uyarıcı yoğun bir stres, madde kullanımı, hızlı bir yaşam, az uyuma, uyarıcıların kullanılması, bazen de hiçbir şey olmadan direkt belli bir yaşta ortaya çıkabiliyor. Kişiden kişiye farklılıkları çok görüyoruz. Bazı hastalar depresyon ağırlıklı devam ederken, bazı hastalar mani yaşıyorlar. Şiddet yine hastadan hastaya değişebiliyor. Bunun kimyasal bir bozukluk olduğunu, genetik etkenlerle ortaya çıktığını, beyinde duyguları, davranışları kontrol eden pek çok ağda sorun yaşattığını biliyoruz."

Reklam
Reklam

Çakır, hastalığın tanısı konulurken, öykünün çok önemli bir olgu olduğunu dile getirerek, katılımcıları hastalığın tedavisinde kullanılan yöntemlere ilişkin bilgilendirdi.

- "Bipolar bozukluk tıpkı astım, migren gibi bir hastalık"

Türkiye Psikiyatri Derneği Başkanı Prof. Dr. Timuçin Oral, bipolar bozukluğun bir beyin hastalığı olduğunu dile getirerek, "İnsanlar canları sıkılınca bipolar olmuyorlar. Hepimizde biraz bipolarlık falan yok. Bu bir rahatsızlık. Tıpkı astım, migren gibi insanlarda olabiliyor ve olduğu zaman da insanlarda tedavi edilmesi gereken bir durum." dedi.

Oral, sorunun tedavisi olan bir hastalık olduğuna işaret ederek, bozukluğun bir kişilik özelliği olmadığının mutlaka altını çizmek gerektiğini söyledi.

Öte yandan bipolar bozukluğun bütünüyle bir kadın için gebeliğe engel bir durum olmadığına dikkati çekerek, kişiye özel tedbirler alınarak bu sürecin yönetilebileceğini sözlerine ekledi.

Bipolar Bozukluklar Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Kaan Kora, bipolar bozukluğun Türkiye'deki alan çalışmalarının çok yaygın olmadığını dile getirerek, şunları kaydetti:

Reklam
Reklam

"Dolayısıyla dünyadaki yapılan çalışmalardan rakamlar verilebilir. Kabaca baktığımız zaman hemen hemen her kültür ve toplumda aynı oranların olduğunu görüyoruz. Bipolar bozukluk, farklı farklı tipleri de bir arada düşündüğümüzde toplumda yaygınlığını yaklaşık yüzde 4-6 civarında bulunmasını beklediğimiz bir hastalık. Şu ana kadar tanımladığımız daha doğrusu resmi, iki alt tip tarifi yapabiliriz. Bipolar bir daha çok manilerin ve depresyonların bir arada görüldüğü bir alt tip. Bipolar iki de ise maniler yerine hipomani dediğimiz, hastalık şiddetinin daha hafif olduğu, beraberinde depresyonun eşlik ettiği bir alt tip. Bunun dışında başka alt tiplere dair çalışmalar var ama henüz şu anda kabul görmüş iki alt tipten bahsetmek mümkün. Bu hastalık kişiye ya da kişiliğe özel bir hastalık değil. Bazen bazı kişilik özellikleri bipolar bozuklukta da görmeyi beklediğimiz birtakım belirtilerle benzerlikler gösterebilir, karıştırılabilir ama bunu asla bir hastalık olarak kategorize etmemek gerekir. Çünkü o bir kişilik özelliğidir, kişinin kendi rengidir. Ama bipolar bozukluk herhangi bir kişilik özelliğine has bir bozukluk değildir. Her kişide, her cinsiyette ve yaşta başlamasını görmeyi beklediğimiz bir bozukluktan bahsediyoruz. Bipolar bozukluğun genetik olarak taşındığına dair kuvvetli deliller var ama bazen bir ailede sadece tek bir bireyde de karşılaşmayı beklediğimiz bir hastalık. Hastalığın sebeplerine gelince birden fazla sebebi olduğunu söyleyebiliriz. Genetik faktörler de burada kuvvetli faktörler diye bakabiliriz ama bir ebeveynin bipolar bozukluk hastası olması çocuklarında da bipolar bozukluk olduğu anlamına gelmez."

Reklam
Reklam

Basın toplantısında, Bipolar Yaşam Derneği Başkanı Özlem Sarı da derneğin "30 Mart Dünya Bipolar Günü Basın Açıklaması"nı okudu. Toplantı, hastalığa ilişkin toplumsal farkındalığın artırılması amacıyla hasta hikayelerinin paylaşıldığı kısa filmin gösterimi ardından sona erdi.

Anahtar Kelimeler: