Hayaller insanların peşinde koştukları umut kapılarıdır. Hayatın hissiz, duygusuz ve acımasız bir anında yapılabilecek en güzel şey, belki de bu kapılara yönelmek, bu kapıları açmaya çalışmaktır. Bu kapıları aralayan her insan bazen güzelliklerle, bazen ise kötülüklerle karşılaşabilir.
Zaten bu, hayatın değişmez bir gerçeği değil midir? Bizce, önemli olan ise her şeyi göze alarak o cesareti gösterebilmek, o kapıları aralamaya çalışmaktır.
Benimde yıllardır peşinden koştuğum bir hayalim var…
Bu hayalimi uzun bir süre kimseyle paylaşmadım. Ama bu hayalin gerçekleşmesi için elimden gelen her şeyi yapmaya çalıştım.
Hayalimin gerçekleşebilmesi için ilk olarak Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde okurken lisans bitirme tezimi hayalimin gerçekleşmesine katkı sağlayacak bir konu üzerine hazırladım. Tez konum geleneksel “Gümüşhane Evleri”yle ilgiliydi. Hatta bu konuyu seçtiğimi öğrenen birçok dönem arkadaşım ve bazı Gümüşhaneli hemşehrilerim, bu konuyu seçmemem konusunda beni uyarmışlardı. Sebep bu konunun daha önce çalışılmış olmaması ve kaynak yetersizliğinin tez hazırlarken beni sıkıntıya sokacağı düşüncesiydi. Çevremdeki böyle düşünen hemşehrilerimin bu yaklaşımı beni üzse de, pes etmedim. O dönemde en büyük destekçim Hocam Prof.Dr.Hamza Gündoğdu oldu.
Ve başladım…
Erzurum’dan Gümüşhane’ye gidiş-gelişler, öğrenci imkânlarıyla arazi çalışmaları, kamu kurumlarındaki yetkililerin ilgisizliği, Süleymaniye Mahallesi’nde kurulan dostluklar, parasızlık yüzünden Süleymaniye Mahallesi’ne arabayla çıkıp yürüyerek dönüşler vs. o dönemden aklımda kalanlardan bazıları bunlar…
Hele aklımda kalan iki şey var ki onları hiçbir zaman unutmayacağım; birincisi tezimle ilgili araştırma yapmak için Gümüşhane Valiliği hizmet binasına gittiğimde orada makamı bulunan bir il müdürünün bana “Bırak bu işleri, bu evlerden bir şey olmaz, boşuna fotoğraf çekerek paranı harcama” değişi, diğeri ise aç, susuz Süleymaniye Mahallesi’nde gezerken Merhum Fahri Gümüşeli amcanın “Hey evlat! Çayı yeni demledim, gel bir şeyler ye” diye bağırarak beni kurduğu yer sofrasına davet etmesidir…
Hülasa, kıt imkânlarla hazırladığım “Gümüşhane Evleri” adlı tezim üniversite tarafından kabul gördü. Ama bu benim için yeterli değildi. Hayalime ulaşmam için bir şeyler daha yapmalıydım. Aldım bitirme tezimi koltuğumun altına koştum Gümüşhane’ye. Ve çaldım o dönemdeki Gümüşhane Valimiz Gazi Şimşek Bey’in kapısını. Ve anlattım kendisine düşüncelerimi. Gümüşhane evlerine dikkat çekebilmemiz için bu evleri tanıtmamız gerektiğinin dikkatlice altını çizdim. Gazi Bey, bana hak verdi. Ve tezi kitap olarak basma kararı aldı. Sağ olsun o dönemin İl Kültür ve Turizm Müdürü Kenan Sarıoğlu’da konuyu takip etti. Gerekli çalışmalardan sonra tez “Gümüşhane Evleri” adıyla kitap olarak basıldı. Kitabın basılmasından sonra birçok olumlu gelişme yaşandı. Birçok kişi kafasını çevirip yanı başındaki ata yadigârı bu evlere bakmaya başladı, birçok dergide bu evlerle ilgili yazılar yayınlandı, birçok araştırmacı bu evlerle ilgili çeşitli yazılar yazdı… Ama en önemlisi Hasan Basri Güzeloğlu Gümüşhane Valisi olur olmaz, hedefleri arasına “Geleneksel Gümüşhane Evleri”nin restore edilerek kazanılması maddesini de koyması oldu. Ve bu hedefe ulaşabilmek için Gümüşhane’de görev yaptığı kısa sürede elinden gelen her şeyi yaptı.
Sonrası malum; Gümüşhane’de birçok geleneksel ev restore edilmeye başlandı. Bu evlerin kimisi otel oldu, kimisi restoran, kimisi ise kültür/sanat merkezi…
Ama benim için bunlar yeterli değildi. Hayalim daha gerçekleşmemişti, hayalimin gerçekleşmesi için bir şeyler daha yapmalıydım. Başladım Gümüşhaney’le ilgili gittiğim her konferansta, her toplantıda, her programda hayalimden bahsetmeye. Uzun yıllar hiç bir sonuç alamadım. Hayalimin gerçekleşmesine katkı sağlayacak kamu görevlilerinin kimisi; hayalin gerçekleşmesinin mümkün olmadığına inandığı için, kimisi ise hayalimin gerçekleşmesinin tarihte yaşanan bazı siyasi olaylardan dolayı mümkün olamayacağına inandığından dolayı ya destek vermediler, ya kulak asmadılar. Ben anlatmaya, hayalimin peşinde koşmaya devam ettim.
Yıllarca da koştum…
Ve bir gün GÜSİAD’ın bir iftar yemeğinde Gümüşhane Belediye Başkanımız Mustafa Canlı yılardır peşimden koştuğum hayalimle ilgili ilk müjdeyi verdi.
Ne miydi hayalim?
Hayalim şuydu; Başkan Mustafa Canlı kürsüde; Süleymaniye Mahallesi’nde bulunan ve daha çok Zeki Kadirbeyoğlu Konağı olarak tanınan “İbrahim Lütfi Paşa Konağı”nı restore etme kararı aldıklarını anlatıyordu…
Benim hayalim buydu…
Gümüşhane Konakları içerisinde hatırı sayılır bir yeri olan, şehrimizin tarihsel anı değeri açısından çok önemli bir yere sahip İbrahim Lütfi Paşa Konağı, ilk gördüğüm günden beri kendisine hayranlık duyduğum bir konaktı. Ama ne konak…
Süleymaniye Mahallesi’ne her gideni kendisine hayran bırakan bir konak, kalem işi süslemeleriyle bakışları üzerinde toplayan bir konak, alçı süslemeleriyle bizleri heyecanlandıran bir konak, süslü saçaklarıyla dikkat çeken bir konak, içerisinde yaşananlarla bizleri alıp tarihin derinliklerine götüren bir konak, hülasa; sanat kokan, tarih kokan, anı kokan, hayat kokan bir konak…
İbrahim Lütfi Paşa Konağı, bunca üstün tarih, sanat ve mimari özelliğine rağmen yıllarca görmezlikten gelindi. Görülmek istenilmedi. Birçok ilgili kamu görevlisi tarafından ismi ağza alınmayacak konular arasına konuldu. Hatta işi es kaza Süleymaniye Mahallesi’ne düşen yetkililer tarafından selam dahi verilmeyecek bir yer olarak görüldü…
Niye mi? Gümüşhane Mebusu Zeki Kadirbeyoğlun’dan dolayı…
Mesele malum… İlk olarak; Erzurum Kongresi’ne Gümüşhane delegesi olarak katılan Zeki Bey’in kongre sırasında Mustafa Kemal Paşa’nın askeri elbise ile salona girmesi üzerine ikisi arasında yaşananlar. İkincisi; tek parti döneminde, Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya rağmen Zeki Bey’in Gümüşhane’den bağımsız mebus seçilerek meclise girmesi. Üçüncüsü; Zeki Bey’in Hilafetin ilgasına ve Osmanlı hanedanının yurtdışına çıkarılmasına karşı bir tutum sergilemesi. Sonrasında, -yakın arkadaşı Rauf Orbay’ın ifadesiyle- ”Hak bildiği yoldan dönmeyen, düşüncelerini hiçbir zaman söylemekten kaçınmayan, medeni cesaret sahibi, milletini ve vatanını çok seven bir adam”a karşı ömür boyu yapılan haksızlıklar, tacizler, engellemeler… Burada konunun ayrıntılarına daha fazla girmeyeceğim.
Ne olursa olsun. Gümüşhane için bu ata yadigarı konak mutlaka kazanılmalıydı, gelecek nesillere aktarılmalıydı. İşte tam bu noktada Gümüşhane Belediye Başkanı Mustafa Canlı’yı gönülden tebrik etmek gerekiyor. Birçok kişinin ismini ağzına almaktan korktuğu, kaçındığı, görmezlikten geldiği, her türlü haksızlığı yaptığı bu tarihi konağa sahip çıkma kararı almıştı.
Başkan Mustafa Canlı’nın İbrahim Lütfü Paşa Konağı’yla ilgili bizlere verdiği bu müjdeli haber GÜSİAD’ın daha sonra İstanbul Dedeman Otel’de düzenlediği “Süleymaniye Çalıştayı”nda enine boyuna tartışıldı. GÜSİAD’ın düzenlediği bu çalıştay Süleymaniye Mahallesi’ne ve İbrahim Lütfü Paşa Konağı’na olan bakış açılarını değiştirdi. Bu konağa yapılan haksızlığı bir kez daha yetkililerin, ilgililerinin, insanların yüzüne vurdu. Çalıştayın akabinde, konakla ilgili yapılan çalışmaları tetikledi, hızlandırdı.
Süleymaniye Çalıştayı’ndan sonra Başkan Mustafa Canlı’yla birçok kez görüştük. Çünkü alınan karar, maddi imkânları oldukça kısıtlı olan Gümüşhane Belediyesi için gerçekleştirilmesi hiçte kolay olan bir karar değildi. Ama Başkan Mustafa Canlı yılmadı, uğraştı, çabaladı, koşuşturdu. İlk önce konağın sahibi Kadirbeyoğulları Ailesi ile görüştü. Aile bireyleri, ata yadigarı bu konağa uzatılan iyi niyet elini geri çevirmedi. Ve İbrahim Lütfi Paşa Konağı’nı kamu yararı gözetilerek kullanılması koşuluyla Gümüşhane Belediyesi’ne bağışladı. Sonra Başkan Mustafa Canlı konağın projelerini hazırlattı, Koruma Kurulu’nda onaylattı, kaynak meselesini çözdü, ihalesini yaptırdı.
Ve gelindi son noktaya…
Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından rölöve, restitüsyon ve restorasyon projeleri onaylanmış olan İbrahim Lütfi Paşa Konağı’nın artık restorasyonu yapılacak. Bundan sonraki süreç oldukça önemli…
Bundan tam 150 yıl önce ustaların nazenin bir şekilde inşa ettikleri konağın günümüzdeki durumu oldukça harap bir vaziyette. Bu konağın restorasyonunda atılacak her adım oldukça önemli. Hele Süleymaniye Mahallesi’nde devlet eliyle yapılmış olan bunca restorasyon (!) felaketinden sonra…
İbrahim Lütfi Paşa Konağı için yapılacak restorasyon çalışması düşünüldüğü zaman, akla hemen şu sorular geliyor:
-Konağın restorasyon uygulamasını yapacak firma bu konuda ne kadar yeterli?
-Konağın restorasyon uygulamasında kaç restorasyon uzmanı görev alacak?
-Proje Müellifinin restorasyon sırasındaki aktivasyonu nasıl olacak? Yasal mevzuat gereği için mi restorasyonun içerinde yer alacak, yoksa “mus” hakkı konusu değerlendirilerek müellife daha aktif bir rol mü verilecek?
-Bu restorasyon uygulaması sırasında Gümüşhane Belediyesi’nin veya yüklenici firmanın restorasyon konusunda uzman/akademisyen bir danışmanı olacak mı?
-İbrahim Lütfi Paşa Konağı Rertorasyonu için bir “müdahale paftası” hazırlanmadığı için nerelere ne şekilde/nasıl müdahale edilecek, nereler nasıl korunacak?
-Konaktaki kalem işi süslemelerin ve kitabelerin durumu ne olacak?
-Konağın ilk yapılışından günümüze sağlam olarak ulaşmayı başarmış nadir yapı parçalarından hangileri restorasyon sırasında olduğu gibi korunacak?
-Konağın kalem işleriyle ilgili herhangi bir malzeme analizi çalışması var mı?
-150 yıllık bu konağın restorasyon uygulamasının kontrolörlüğünü kim yürütecek? Vs. merak uyandıran sorular uzayıp gidiyor.
Bir hayalin gerçekleşmesi arefesinde nelerin yaşanacağını hep birlikte izleyerek göreceğiz. Umarız ki daha önce yaşayanlardan ders alınır, Süleymaniye Mahallesi’nde yapılacak ilk konak restorasyonu örnek alınacak, gurur duyulacak, imrenilecek bir çalışma olarak karşımıza çıkar, umarız ki devlet eliyle yapılan hatalara bir hata daha eklenmez, umarız ki Gümüşhane’nin zengin kültür mirasının önemli bir parçası olan İbrahim Lütfi Paşa Konağı kendine yakışır bir şekilde restore edilerek insanlarımızla buluşturulur, umarız ki hayalimizin gerçekleşmesi sağlıklı bir şekilde gerçek olur…
Sevgili Dostlar, Kıymetli Hemşehriler, Değerli Meslektaşlar, bu satırları okuyarak sakın çok vehimli olduğumuzu düşünmeyin. Buram buram tarih kokan, açık hava müzesi Süleymaniye Mahallesi’nde şimdiye kadar sütten ağzımız hep yandığı için Eski Şehir’in -Gümüşhane’nin- kaymaklı yoğurdunu üfleyerek yemek istiyoruz.
Zira bizim bu şehirle ilgili başka nice hayallerimiz var. Onların peşinden hep birlikte koşmaya devam edeceğiz
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz