“Bırakın!” diyorlar, “Yaşamayı bırakın!”
Bırakmıyor musun? Bak, nasıl da bıraktırıyorlar. Bak nasıl da koparıyorlar, kırıyorlar, parçalıyorlar. Hele tüm gücünü ve ruhunu onurlu yaşam hakkı için mücadeleye ayırmış olanı hiç sevmiyorlar. Bir düşü olandan tiksiniyorlar. Kendi düşüncesi, kendi fikri olan uyusun istiyorlar. Bilmiyorlar çünkü. Hissetmeyi bilmiyorlar. Çünkü sevmek hiç de hoşlarına gitmiyor. Çünkü göğe bakandan korkuyorlar.
Yeter! Bu kadar zamansız mezarlıklar yapılmamalıydı. Bu kadar yürekten çığlık atılmamalıydı. Bunca ömürsüzlüğün yerine tatlı yaşam telaşları olmalıydı. Şeker yiyebilmeliydi küçüğüm. O tek dersini verip diplomasını alabilmeliydi gencim. Tezgahının başına dönebilmeliydi ağabeyim. Ocaktaki yemeğini unutabilmeliydi ablam. Elindeki o karanfilleri barikat önünde değil, evinde vazosunda tutmalıydı teyzem. Hepsi birlikte halaylar çekebilmeliydiler, belki de bütün dünyanın çevresinde.
“Yeter” dedikçe “Daha” diyenlere acep ne gerek? Ne zaman bitecek bu dram? Hani her şeyin bir sonu vardı ya, nerede o son? Bir el atın da, çekelim getirelim onu buralara da donup kalıyorsun, kalıyoruz. Acının patlattığı sözü kırık camla kesiyorlar. Hiç mi duraksama yaşamaz insan? Yaşamıyorlar. İnsancıllığa düşmek haricinde her şeye sahip onlar. Çiçekleri, kuşları ve tarlaları boşlamış olmanın zevk-ü sefasında olan onlar. Çürük kokusunu ten kokusu haline getirebilmiş olan onlar. Ölümü bir sera bitkisi gibi sonsuz bir şevkle büyüten, yaşatan onlar. Korkuyu bir kerata gibi her ayakkabılığın arkasına iyice yerleştiren onlar. İstifa nedir bilmeyen ama hayatların üzerine istifra eden onlar. Yasanın değil, anlaşılmaz yasakların efendisi onlar.
“Uğurluyoruz,” diyoruz. “Yastayız,” diyoruz. “İyi olmayacağız,” diyoruz. Kime diyoruz? Sesimiz nasıl bir boşlukta patlıyor? Biz bu sonu gelmeyen soruların, vedaların, kahrın içinde yaşadığımızı mı sanıyoruz? Ölümü bildiğimizi sanıyoruz ama böyle de ölünür mü be?
Sorularının cevaplanmayacağını bilenlerin toprağıdır burası.
Ayça Güçlüten
Yazının orjinalini Dünyalılar'dan okuyabilirsiniz.