Umut Elması'nın Laneti
Sahiplerine getirdiği uğursuzluklarla ünlenen, dünyanın en pahalı ve en büyük elması olarak bilinen 112 karatlık bu elmasın laneti, 1610 yılında Fransız kuyumcu Jean Baptiste Bavernier tarafından Hindistan'daki Tanrıça Shiva heykelinden çekip alınmasıyla başlıyor.
Elmas çalındıktan sonra rahipler hiç telaşlanmayarak sadece 'Elması çalan eceline susamış, o elmas Tanrı Shiva'ya verilmiş bir armağandır. Bir başkasına uğursuzluk verir.
Er veya geç yerine geri getirilecektir." demişlerdi. Fransız kuyumcu çaldığı elması Fransa kralı 14. Louise'e armağan etti. Kral elması şekillendirip kendisine bir taç yapması için özel kuyumcusuna verdi. Ancak daha o gece yaşlı adamın oğlu bilinmeyen bir sebeple intihar etti, oğlunun üzüntüsüne dayanamayan kuyumcu da birkaç gün sonra felç geçirdi. Tacı başına geçiren kral Louis, ülkesini tam bir batağa sürükledi.
Elmas daha sonra el değiştirerek yeni kral 15. Louis'e geçti. Kral genç yaşında çiçek hastalığından öldü. Elmas bu defa 16. Louis ve Marie Antoinette ellerindeydi. Tahmin edileceği üzere onlara da pek iyi şans getirmedi ve Fransız İhtilali sonrası başları giyotinle kesilerek öldürüldüler.1792'de tekrar çalınıp ortadan kayboldu. Bu sırada kimlere, ne olduğu bilinmiyor
En sonunda Londra'da olduğu anlaşıldı ve Henry Philip Hope'un koleksiyonuna dahil oldu. Adı Hope Diamond "Umut taşı" olarak anılmaya başladı. Hope'a bir şey olmasa da sonraki sahibi elması alır almaz intihar etti. 1907'de Sultan Abdülhamit'in eline geçen elmas, bir buçuk sene sonunda Abdülhamit'e tahtını kaybettirdi. Elden ele geçerken traşlandığı ya da getirdiği kötülüklerden eridiğinden 45 karata düştü.
En son Walsh Mc Lean tarafından alındı. Elmasın yaptıklarından haberdar olan iş adamı başpapazı çağırıp kutsama ayini yapmasını istedi, ayin sırasında birden şimşekler çakmaya ve gök gürüldemeye başladı ama bir şey olmadı. Şimdilerde Washington'daki Smithsonian İnstitution Müzesi'nde sergileniyor. Lanetin uyanıp tekrar insanların arasına karışıp karışmayacağı ise merak konusu.
Romanov'ların Laneti
Efsanevi Romanov Hanedanı korkunç bir trajedi ile sona erişine kadar hükümdarlık koltuğundaydı.
Bir inanışa göre 1917 Şubat Devrimi'ne kadar yönettikleri 300 yıl boyunca ailenin 280 üyesi kaza ve hastalık gibi sebeplerle genç yaşta hayatını kaybetmiş. Çar 2. Nikola ve ailesinin Bolşevikler tarafından katledilmesi de son noktayı koydu.
Sol alttaki Alexei Nikolaevich, çarın tek oğluydu ve o dönem Avrupa aristokrasisinde çok yaygın olan hemofili ile mücadele ediyordu.
Şifacı olarak tanınan tartışmalı figür Rasputin'in aile ile kurduğu yakın ilişki, halk üzerindeki güvenlerini sarsmıştı.
Ailenin gözden düşüşünün başlangıcı olarak bu olay gösteriliyor.
Tecumseh'in Laneti
Shawnee kabilesinin lideri Tecumseh ve o dönem bir peygamber olarak kabul edilen kardeşi Tippecanoe, dönemin ABD başkanı William H. Harrison ile savaşıyordu.
Tecumseh savaşın sonrasında Harrison başta olmak üzere Beyaz Saray'da liderlik yapan herkesin öleceğini ilan etti.
Ardından gelen başkanlar beklenmedik şekillerde ölüyor ya da öldürülüyordu.
Abraham Lincoln, James A. Garfield ve William McKinley suikaste kurban giderken, William Harrison zatürreden ölmüş ve Warren Harding ise kalp krizi sonrasında gelen inme sonucu hayatını kaybetmişti. John F. Kennedy de unutulmamalı.
Felaket Getiren Evlilik
İtalyan kralı 2. Victor Emmanuel'in oğlu, Prens Amedeo Savoy'un Maria Vittoria dal Pozzo ile evliliği felaketleri peşinde sürükledi.
Damadın sağdıcının kendini vurması mı dersiniz, sarayın baş kapıcısının boğazını kesmesi mi, gelinin gardırobundan sorumlu olan hizmetçinin kendini asması mı, Kralın emir erlerinden birinin atından düşerek ölmesi mi? ne ararsanız var. Bununla da kalmayıp düğün alayına öncülük eden albay güneş çarpması sonucu ölmüş.
Bir söylentiye göre de yeni evli çiftin balayı için bindiği tren yanlışlıkla raya düşen istasyon müdürünün üzerinden geçmiş. Bu evlilikten hayır beklemek pek akıl karı olmuyor açıkçası.
Tutankhamun'un Laneti
MÖ 14. yüzyılda yaşamış ve yüzünü ısıran sinekle başlayarak gizemli bir şekilde ölen Tutankhamun'un Laneti mezarının keşfedilmesiyle başlıyor.
Ünlü arkeolog Howard Carter'ın bulduğu mezar, 58 kişilik bir ekiple açıldı. Fakat kısa bir süre sonra mezarın açılışında bulunan birçok kişi, kan zehirlenmesi, cinayet, intihar gibi tuhaf şekillerde art arda ölmeye başladı.
Antik Mısır'ın mumyalarının lanetli olduğu ve onlarla uğraşılmaması gerektiği söylentileri kulaktan kulağa yayıldı. Tam bu sırada İngiliz okülist Aleister Crowley, bu ölümlerin gerçek sebebinin çocuk yaşta ölen genç kralın laneti olduğunu söyleyince kafalara 'gerçek mi yoksa kötü şans mı?' sorularını getirdi.
Her şeye rağmen 20. yüzyılın en büyük maceracılarından Arkeolog Carter ve bazı arkadaşları hayatta kalmayı başardı.
Timur'un Laneti
17 milyon kişinin (dünya nüfusunun %5'i) ölümünden sorumlu olan 14. yüzyılın en güçlü liderlerinden olan Timur'dan korkmamak elde değil.
Özellikle mezarında 'Yeniden dirildiğimde dünyayı titreteceğim!' yazan biriyse.. 1941'de Sovyet antropolog Mikhail Gerasimov, lanetli olduğu iddialarına kulak asmadan Timur'un mezarını açtı ve kafatasını da incelemek için mezardan aldı.
2 gün sonra Nazi Almanyası Sovyetler Birliğine savaş ilan etti. Mezardaki 'her kim olursa olsun Timur'un mezarını deşerse ülkesine savaş şeytanlarının dolacağını' söyleyen yazı akıllara tek çare getiriyordu.
Bu felaketin ancak kemikler yeniden yerine konulursa son bulacağı söylenince kemikler yeniden mezara konuldu ve 2. Dünya Savaşı son buldu.
Superman'in Laneti
1950'lerde bir TV dizisinde Superman'i canlandıran George Reeves, odasında gizemli bir şekilde ölü bulununca lanet söylentileri dolaşmaya başladı.
İntihar olduğu düşünülse de 'lanet' sözü bir kere bulaşmıştı ağızlara.
Superman'i canlandıran oyuncular arasında en çok tanınan isim Christopher Reeve ise 1995 yılında geçirdiği bir at kazası sonucu felç geçirmiş ve 52 yaşında öldüğünde tam olarak iyileşememişti.
Men of Steel ile Superman'i ilk kez canlandıran Henry Cavill bu lanetle ilgili ne düşünüyordur acaba?
Kennedy'lerin Laneti
Suikastlar, intiharlar ve kazalarla üst üste gelen ölümler sonrasında ABD'nin en ünlü ailesinin adı 'Kennedy Laneti' ile anılmaya başladı.
Joseph Patrick Kennedy ile Rose Fitzgerald'ın kızları ve Kennedy kardeşlerin ablası Rosemary'nin, 1941'deki beyin ameliyatıyla birlikte akli dengesini yitirmesini,
Kardeşlerin en büyüğü Joseph'in, 2. Dünya Savaşı'nda vurularak öldürüldüğünü,
Ailenin en küçüğü Kathleen Kennedy'nin, Fransa'ya giderken uçağının düşmesiyle öldüğünü,
ABD Başkanı John Fitzgerald Kennedy'nin vurularak öldürüldüğünü,
New York senatörü Robert Kennedy'nin, ağabeyinin yolundan yürüyerek başkanlığa adaylığını koydup 1968'de, seçim kampanyası sırasında Los Angeles'ta kaldığı otelin mutfağında öldürüldüğünü,
Robert Kennedy'nin oğlu David'in uyuşturucudan, Michael'ın da kayak yaparken hayatını kaybettiğini,
John F. Kennedy'nin oğlu John Jr'ın ise eşi ve baldızıyla birlikte geçirdiği uçak kazasında öldüğünü sayarsak bu lanet pek de lafta kalmamış gibi görünüyor.
Lanetli 27 Kulübü
Bu kulüp, 27 yaşında ölen efsane diyebileceğimiz rock müzisyenlerinden oluşuyor. Kurt Cobain, Jimi Hendrix, Janis Joplin, Robert Johnson ve Jim Morrison gibi isimlerden oluşan kulübe en son Amy Winehouse üye oldu.Lanet diyen var, 'kader kısmet bu işler' diyen var. Ne olduğu belli değil.
Seksenli yıllarda İtalyan ressam Bruni Amadio tarafından çizilen, "Ağlayan Çocuk” resmi, bir anda dünya çapında üne ulaştı. Ardı ardına gelen talihsizlikler, yangınlar ve bu yangınlardan sadece tablonun sağlam çıkması resmin lanetli olarak anılmasına sebep oldu. 1985'te İngiliz The Sun gazetesi, okuyucularıyla birlikte bu resimden kurtulma kampanyası başlattı. Yüzlerce okuyucu, gazetenin binasının önünde toplanarak, "lanetli” resimleri ateşe verdi.Son olarak Şili'nin başkenti Santiago'da bir organizatörün, Cadılar Bayramı için düzenlediği partinin afişinde bu resmi kullanması ortalığı karıştırdı. Medyumlar ve ruh bilimi ile ilgilenen kişiler, bu resmin lanetli olduğunu ve evinde saklayan insanlara kötü şans getirdiğini söyleyerek, afişin kaldırılmasını istedi.
Bu tartışma, o kadar büyüdü ki, ülkenin en çok satan gazetesi Las Ultimas Noticias (LUN), olayı "Ağlayan Çocuğun Tüyler Ürpenten Dönüşü” sözleriyle manşetine taşıdı. Gazetenin konuştuğu yaklaşık 80 Şilili resme sahip olduktan sonra başlarına hep kötü şeyler geldiğini, boşandıklarını, işlerinden atıldıklarını söyledi.
The Poltergeist'in Laneti
Korku sineması serilerinin vazgeçilmezi 'The Poltergeist' üçlemesinden dört oyuncunun ilk ve son film arasındaki altı yılda ölmesiyle yepyeni bir lanetimiz oluverdi.
30 ekim 1982'de ilk filmde Dana Freeling karakterini oynayan Dominique Dunne, kıskançlık krizi geçiren erkek arkadaşı tarafından boğazlanmış, 4 kasım günü de komadayken ölmüş.
İkinci filmde Henry Kane karakterini oynayan Julian Beck, 14 eylül 1985'te mide kanserinden ölmüş.
İkinci filmde Taylor karakterini oynayan Will Sampson, 3 haziran 1987'de böbrek yetmezliği ve kötü beslenmeden dolayı ölmüş.
Üç filmde de Carol Anne Freeling karakterini oynayan Heather O'rourke, 1 şubat 1988'de henüz 12 yaşındayken bağırsak stenozunun tetiklediği septik şoktan kaynaklanan kalp krizi sonucu ölmüş.
Buz Adam Ötzi'nin Laneti
5000 yaşında bozulmamış ceset mi olur? demeyin. Karşınızda Buz Adam Ötzi.
Dini bir ritüel sırasında tanrılara kurban edilmiş olabileceği gibi birçok spekülasyon ortaya atılsa da ölüm sebebi kar fırtınası olarak söyleniyor.
Avrupa'nın en eski ve bozulmamış insan cesedi ünvanına sahip ve Bakır Çağı'na ait olan Ötzi, Avusturya-İtalya sınırında bulundu. 'Lanet' 1992'de Ötzi'nin vücudunu inceleyen adli tıp ekibinin şefi Dr. Rainer Henn'in ölümüyle başladı.
Ekipten 7 kişi hayatını kaybedince lanet söylentisi gücünü arttırdı. Fakat lanete inanmayanlar da var. Ötzi üzerinde bugüne kadar yüzlerce kişinin çalışma yaptığını ve geçen 20 yıllık sürede yedi kişinin farklı sebeplerle ölmüş olmasının anormal bir durum olmadığı düşünülüyor.
'My Way' Şarkısının Laneti
2000'li yıllarda Filipinler'de karaoke barlarda 6 kişinin 'My Way' şarkısını söylerken öldürülmesiyle ortaya böyle bir lanet söylentisi çıktı ve Filipinler'de oldukça önemli olan karaoke barları yavaş yavaş bu şarkıyı listelerinden çıkarmaya başladı. 2010 yılında New York Times'da bir makale yayınlayan vokal koçu Butch Albarracin bu şarkının fazlasıyla 'küstah' olduğunu yazdı. Ona göre My Way'in sözleri, söyleyen üzerinde kibir ve gurur duygularını ayaklandırıyor dahası kişi kendini hiç olmadığı biri gibi hayal etmeye başlıyormuş.
(Line.do)