Birleşme ve satın almalar gerileyecek

Türkiye'de 2007 yılında birleşme ve satın alma hacminin toplam 20.6 milyar dolara ulaştığını açıklayan denetim, vergi ve yönetim danışmanlığı hizmeti sunan Deloitte, bu rakamın 2008 yılında 15 milyar dolara gerileyeceğini öngörüyor.

Deloitte'nin açıkladığı Türkiye'nin 2007 Yılı Birleşme ve Satın Almalar Raporu'na göre, Türkiye'de 2007 yılında birleşme ve satın almaların hacmi, toplam 162 işlem ile 20.6 milyar dolara ulaştı. Türkiye'deki birleşme ve satın alma ortamının 2007 yılındaki genel görünümünü detaylı bir şekilde ortaya koyan rapora göre, 2008'de birleşme ve satın almaların hacminin 15 milyar dolar seviyesinde olacağı tahminine de yer verildi.

Reklam
Reklam

2007 yılının büyük bölümünün iç politika meseleleri ile geçirilmesine ve büyüme ile enflasyon gibi temel makroekonomik göstergelerdeki olumsuz sinyallere rağmen, birleşme ve satın almaların hacminin 20 milyar doların altına düşmediğinin kaydedildiği raporda, bunun Türkiye'nin yatırımcılar için bir cazibe merkezi olma özelliğinin bir kanıtı olduğu ifade ediliyor.

Raporda ayrıca, Türkiye'nin büyüme potansiyeli ve göreceli güçlü makroekonomik yapısı ile 2007'nin ikinci yarısındaki küresel finansal dalgalanmalara karşı durabilmiş gözüktüğü belirtiliyor. Öte yandan rapor, küresel finansal piyasalardaki dalgalanmaların devam etmesi ve uluslararası bir krize dönüşmesi durumunda, tüm dünyaya paralel olarak, Türkiye'ye yabancı sermaye girişi ile birleşme ve satın almaların da olumsuz yönde etkileneceğine dikkat çekiyor.

"TÜRKİYE OLUMLU HAVADAN YARARLANDI"

Deloitte Türkiye Kurumsal Finansman Ortağı Başak Vardar raporla ilgili olarak, "Yabancıların ilgisi ile Türk şirketlerin artan satın alma iştahı bir araya gelince, birleşme ve satın almalar bu yıl da 20 milyar doları aştı. Böylece son beş yılın toplam işlem hacmi 75 milyar dolar olurken, bunun 70 milyar doları son üç yılda gerçekleşti. Türkiye son beş yılda küresel ekonomideki olumlu havayı arkasına almış ve bu havadan en iyi şekilde yararlanmayı bilmiştir" dedi.

Reklam
Reklam

Son yıllarda yüksek seviyede seyreden değerleme çarpanlarının gerilemesinin de sürpriz olmayacağını ifade eden Vardar, bundan korunmanın tek yolunun, ekonomik büyüme ile sağlıklı yatırım ortamının devam ettirilmesi olacağını söyledi. Vardar, Yatırımcıların gözünde Türkiye'yi çekici kılanın geçmiş yıllardaki büyümesini devam ettireceği beklentisi olduğunu da belirtti.

"SON BEŞ YILIN GENEL GÖRÜNÜMÜ"

Raporda son beş yılda Türkiye'nin yüksek büyüme, ekonomik istikrar ve gerçekleştirilen reformlarla yatırımcılar için sağlıklı bir yatırım ortamı haline geldiği belirtiliyor.

Rapora göre son beş yılda dev boyutta işlemler ve özelleştirmelerin ağırlık kazanması ile Türkiye, bölgenin en büyük satın almalarına ev sahipliği yaptı. Özelleştirmeler ve TMSF satışları, son beş yıldaki işlem hacminin yaklaşık yüzde 40'ını oluşturdu. Raporun bulgularına göre, bu süre boyunca 650'den fazla işlem ile toplam 75 milyar dolarlık işlem hacmi gerçekleşti. Ayrıca, son üç yılda girişim sermayesi fonları Türkiye'ye 6,5 milyar dolarlık yatırım yaptı. En fazla işlem ise finansal hizmetler, enerji
ve gıda sektörlerinde görüldü.

Reklam
Reklam

"2007 YILINDA YATIRIMLARIN KAYNAĞI"

20 milyar dolarlık işlem hacminin yüzde 77'sinin (yaklaşık 15 milyar dolar) yabancı yatırımcılar, yüzde 12'sinin ise girişim sermayesi fonları tarafından gerçekleştirildiği belirtilen rapora göre, Körfez bölgesi yatırımcıları ise 2007'de 2.1 milyar dolar ile toplam hacmin yüzde 10'unu yakaladı.

2007'nin en büyük işlemi, 2.7 milyar dolarlık değeri ile ING'nin Oyak Bank'ı satın alması oldu. Ayrıca 2007'de en büyük 5 işlem, toplam hacmin yüzde 40'ını oluşturdu. Raporda, bunun geçmiş yıllara göre Türkiye pazarında artık orta ölçekli işlemlerin oranının artmaya başladığını gösterdiği belirtiliyor.

Rapora göre, 2007 yılında finansal hizmetler sektörü, 32 işlem ve 6.4 milyar dolar ile önceki senelerde olduğu gibi en çok ilgi gören sektör oldu. ING'nin Oyak Bank'ı satın almasının başı çektiği işlemlerin çoğu bankacılık ve sigortada gerçekleşti. Enerji sektörü de yatırımcıların gözdesi oldu.

Raporda ayrıca, gayrimenkul sektörünün de beklenen çıkışını sonunda 2007'de yaptığı belirtiliyor. Bu sektörün gelecek üç yılda da artan sayıda satın almalara sahne olacağı öngörülüyor.

Reklam
Reklam

Raporun sonuçlarına göre, girişim sermayesi fonları 2007 yılında 24 işlem ile toplamda tahmini 2,5 milyar dolar tutarında yatırım gerçekleştirdi. Bunların arasında KKR'ın Türk nakliyat şirketi U.N. Ro-Ro'yu 1.252 milyar dolar karşılığı satın alması işlemi bir girişim sermayesi fonunun Türkiye'de şimdiye kadar gerçekleştirdiği en büyük yatırım oldu.

"GİRİŞİM SERMAYESİNİN TÜRKİYE BAKIŞI OLUMLU"

Deloitte Türkiye Girişim Sermayesi Güven Anketi, bu şirketlerin Türkiye'ye bakışını da ortaya koydu. Üçüncü çeyrekte yapılan anketin sonuçlarına göre, katılımcıların yüzde 75'i, Türkiye'ye yönlendirilen fonlarda çok küçük bir artış bekliyor. Katılanların yüzde 63'ü satın almalar için finansman bulmanın ve yeni fon toplamanın önümüzdeki 6 ayda daha zor olacağını düşünse de, yüzde 88'i genel ekonomik ortamın daha iyileşmesini ya da en azından aynı kalmasını bekliyor.

Aynı şekilde, girişim sermayesi fonlarının yüzde 70'i işlem hacminin değişmeyeceği ya da yükseleceğini düşünüyor ve yüzde 81'i de yakın gelecekte yeni alımlar yapmayı planlıyor. Ancak, yüzde 44'ü değerleme çarpanlarının düşeceğini öngörüyor.

Reklam
Reklam

Rapora göre, yabancı yatırımcıların ilgisinin devam etmesi için Türkiye'nin son yıllardaki büyüme hızının sürdürülmesi büyük önem taşıyor. Rapora göre, 2008 yılında elektrik sektörü, otoyol ve köprüler, Halkbank, Milli Piyango, EGO ve Tekel ile özelleştirmeler tekrar hız kazanacak. Ayrıca raporda, önümüzdeki dönemde geçen yıllarda satılan şirketlerin tekrar el değiştireceğinin görüleceği belirtiliyor.

Raporda 2008'de birleşme ve satın almaların hacminin 15 milyar dolar seviyesinde olacağı tahmin ediliyor. Ayrıca, birleşme ve satın almaların 2008-2010 yılları arasındaki üç yıllık dönemde toplam 35-40 milyar dolayında olacağı, bunun yüzde 75'inin yabancı yatırımcılar tarafından gerçekleştirileceği öngörülüyor. Sonuç olarak, büyümesini devam ettirmesi ve bu yatırım ortamını koruması durumunda, Türkiye'nin gelecek on yıl yabancı sermaye ile iç içe olacağı belirtiliyor.