İlaç israfının boyutlarının bizdeki kadar büyük olduğu bir başka ülke var mıdır, bilemiyorum.
Ecza dolabı, buzdolabının kapağı, mutfak rafları, kütüphane, banyo dolabı, televizyonun üzeri, salondaki büfenin çekmeleri, yatak odasındaki komodinin üzeri, tuvaletteki aynanın önü…evlerimizin her köşesi kimi hiç açılmamış, kimi bir kere kullanılmış, çoğunun da son kullanma tarihi çoktan geçmiş ilaçlarla doludur.
Bazıları ise ayaklı eczane gibidir. Kiminin pantolonun yan cebi, kiminin ceketin iç cebi, kiminin gömleğinin ön cebi, kiminin çantası, kiminin cüzdanı, hatta kiminin sutyeninin içi çeşit çeşit, renk renk ilaçlarla doludur.
İLAÇ İSİMLERİNİ BİLMEYİZ
Aklınız da olsun, bir doktora giderken kullandığınız ilaçların ismi size mutlaka sorulacaktır. Hatta, geçmişte uzun süre kullandığınız ilaçlar varsa, onların neler olduklarını da bilmeniz gerekir. Ya bunları öğrenin, ya da reçetenizi yanınıza alın.
Bizim insanlarımızın çoğu ki, bunlara yüksek öğrenim görmüş olanlar da dahildir, kullandıkları ilaçların isimlerini bilmezler.
Birçokları ilaçlarını,
- Beyaz bir tablet
- Zehir gibi bir şurup
- 17 milyon liralık iğne
- Mercimek gibi bir hap... şeklinde tanımlarlar.
Bazıları ise isimlerini bilmedikleri bir avuç ilacı masanıza yayıp ‘Şu kolesterol hapı, şu beyin damarlarını açmak için, şu pembe olan tansiyonuma, şu unutkanlık için, şu kan sulandırıcı, şu idrar söktürücü, şu kalp hapım, şu ilaçlar mideme dokunmasın diye aldığım hap, şu kabızlık için… diye saymaya başlarlar.
Kimi ise, yanında getirdiği naylon torbayı göz açıp kapayıncaya kadar masanızın üstüne boşaltıverir. Çoğu yarım kalmış tabletler, kapsüller, şuruplar, fitiller, ampuller...Yarısı yenmiş, susamları dökülmüş simit, susamlar, kullanılmış kağıt mendiller, saç tokası...Ve bir anahtarlık.
- Aaaa, bak kaç gündür arıyor bulamıyorduk, evin anahtarları buradaymış.
Hastanız şanslıymış, anahtarlarını buldu. Sizin de şansınız varsa, öksürük şurubunun kapağı iyi kapatılmıştır.
HEMEN CEPTEN ARARLAR
Kimi ise, aldıkları ilaçlar sorulunca size hiç fırsat bırakmadan hemen cep telefonuna sarılır:
- Alooo, kızım bak ben şimdi doktordayım. Mutfaktaki buzdolabının üzerinde benim kullandığım haplarım var. Onların isimlerini bana bir bir okur musun ?
Karşıdaki kız kim bilir nelerle meşgulken rahatsız edilmiştir ki, hasta sinirlenmeye başlar:
-Bulamadın mı daha? Alooo. Ne demek buzdolabının üzerinde ilaç yok, iyi bak, görürsün.
Bazen gerçekten ilaçlar orda olmayabilir.
-O zaman bir de banyoya bak. Hay Allah, kim alır benim ilaçlarımı, kim değiştirir bunların yerini yahu?
Hasta bir taraftan kızına sinirlenirken diğer taraftan size karşı da
mahcuptur:
- Kusura bakmıyorsunuz değil mi, Doktor Bey?
İLAÇ İSRAFININ NEDENLERİ
İlaç israfının en önemli nedenlerinden biri, bizde ilaçların kutu ile satılması ve çoğu zamanda bu kutularda gereğinden çok fazla ilaç bulunmasıdır. Gelişmiş ve zengin ülkelerde ilaçların hastalığın gereğine göre tane ile yazmasının nedeni budur.
Bir başka neden de bir doktorun diğerinin ilacını beğenmemesidir. ‘Sen bu ilaçları derhal bırak, benim verdiklerime başla’ sözünü duymamış hasta var mıdır, acaba?
Birçok doktor muayene edip parasını aldığı hastalara ‘kendisine geldiğinin bir farkı olduğunu hissettirmek’ ister. Bunun için de gereksiz de olsa en azından yeni bir ilaç yazar, ilaçlardan birinin ya da ikisinin bırakılmasını veya ilacın dozunun azaltılmasını ya da artırılmasını ister.
Burada, arkadaş, komşu önerisiyle ilaç kullanımının çok yaygın olmasını da yabana atmamak gerekir. ‘Ben aldım, belimin ağrısına çok iyi geldi’ sözü hepimize aşina değil midir? Ama, siz alırsınız, size iyi gelmez ve ilaç da böylece çöpe gider.
Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
Göğüs Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi