Boğazın Kuğuları Saltanat Kayıkları

Osmanlı döneminden sonra sadece Kastamonu'nun Cide ilçesinde yapılan saltanat kayıkları, Osmanlı'nın kültür sanata verdiği önemi...

Osmanlı döneminden sonra sadece Kastamonu'nun Cide ilçesinde yapılan saltanat kayıkları, Osmanlı'nın kültür sanata verdiği önemi tüm ihtişamıyla Cide Gemi Modelcileri ve Yöresel Ahşap El Sanatları Derneği tarafından tanıtılmaya devam ediyor.Gemi Modelcileri ve Yöresel Ahşap El Sanatları Derneği Başkanı Çağatay Doğramacı, saltanat kayıkları ve model gemicilik hakkında bilgi verdi. Doğramacı, saltanat kayıklarının, Osmanlı'nın tüm ihtişamını, sanatını, kültürünü içinde barındıran muazzam güzellikteki kayıklar olduğunu belirterek şöyle konuştu: "Osmanlı da bu kayıklar padişahlar ve saray ahalisi tarafından kullanılan bir nevi makam araçlarıydı. Kayıkların yapımında ceviz, ıhlamur, meşe, karaağaç, dişbudak, çam, maun, tik ve kayın ağaçları kullanılmıştır. Bu ağaçların kullanım yerleri teknenin bölümlerine göre farklılık gösterir. Bunun nedeni ağaçların cinslerine göre farklı özelliklere sahip olmasıdır. Padişahın kendisine ait olan saltanat kayıklarının baş ve kıç figürlerinde savaş aletleri bulunur. Yani mutlak suretle kalkan, kılıç, mızrak gibi bu tür figürlere yer verilmiş olup nedeni gücü temsil etmesidir. Eğer baş ve kıç süslemelerinde çiçek ve bitki desenleri varsa bu hareme ait bir saltanat kayığıdır ki bu süslemeler zarafeti temsil eder. Padişah boğaza çıktığı zaman bir top atılır top sesini duyan ahali padişahın boğaza saltanat kayığıyla çıktığını anlar. Top sesini duymayan boğaz etrafındaki ahali çifte sayılarını sayarak yani kürek sayısını sayarak padişahın geçtiğini görür ve ona selam eder."SALTANAT KAYIKLARININ ÖZELLİKLERİSaltanat kayıklarının özelliklerini anlatan Doğramacı, sözlerine şöyle devam etti: "Bu kayıklar uzun ince bir yapıya sahip hafif kayıklardır. Bunun nedeni İstanbul Boğazı gibi mesafesi uzak ve akıntıya karşı kürek çekilen bir su yolunda hız her zaman için öncelikli bir faktör olmasıdır. Saltanat kayıklarının süslemeleri kullanıldıkları dönemin sanatı ve Osmanlı'nın ihtişamı hakkında bize bilgi verir. Süslemelerde ahşap oyma, ağaç kakma(marküteri),ajur tekniği, sedef kakma, kalem işçiliği, dival tekniklerinin yanı sıra sedef ve altın yaldız kullanılmıştır. Süslemeler altın varakla kaplanmıştır. Kayığın baş üstünde gücü ve görkemi belirtmesi açısından genelde kanatları açık bir vaziyette duran kartal figürü bulunur. Kartal figürü yırtıcı kuşlar içinde en güçlü olması nedeniyle eski çağlardan beri krallar ve imparatorlar tarafından bir güç simgesi olarak kullanılmıştır. Saltanat kayıklarının en ihtişamlı kısmı da saltanatı, gücü ve zenginliği temsil eden köşkleriydi. Köşkler, her padişahın zevkine ve dönemin sanatsal akımlarına göre büyük farklılık göstermektedir. Valide Sultanın, haremin ve diğer saray kadınlarının bindiği kayıkların köşkleri ya tamamen perdelerle kaplı ya da ahşap kafesle çevrili olurdu. Kadınlar, saray ve bir köşkten kayığa binene kadar geçecekleri yerlerin iki tarafında da perdelerden adeta bir sokak yapılır, kadınların kayığa binmeleri ve inmeleri dışarıdan görünmezdi. Bu kadar gösterişli bir teknenin mürettebatının kıyafetleri de elbette gösterişli olmak durumundaydı. Öyle ki kürekçilerin kıyafetlerinin her biri neredeyse 15 altına malolurdu."KAYIKLARDA GÖREVLİ MÜRETTEBATKayıkların kullanımı ve görevli mürettebatla ilgili bilgi veren Doğramacı, şunları söyledi: "Saltanat kayıklarında çifte sayısına göre kürekçi (bostancı), tekneyi kullanan bostancı başı, reis veya serdümen ve hamlacı bulunurdu. Eğer kayık seyir halinde iken kayıkta padişah bulunuyorsa Bostancı başı köşke dönük oturmak ve bostancılara talimat vermek durumundaydı. Padişahın baş kürekçisine 'hamlacı' denirdi ve bu kürekçi köşke en yakın olan küreği çekmekle yükümlü aynı zamanda en kıdemli kürekçiydi. Sadece padişaha ait kayıklar 7 çifte kürek ve üzerinde kürek sayısına sahip olabilirdi ve çok özel izin olmadıkça bu sayıda çifte kürekli kayıkların padişah haricinde ki kimselere yapımı ve kullanımı sınırlandırılmıştı. Öyle ki; Osmanlı zamanında genelde yabancı devletlerin elçilerine tahsis edilen kayıkların çifte sayısı Osmanlı Devleti tarafında sınırlandırılmıştı ve 5 çifteyi geçmezdi. Şaşalı süslemelere izin verilmezdi. Nedeni 7 çifte ve üzeri sayıda kürekli, kırmızı kumaşla kaplı, şaşalı süslemeler yalnızca padişaha, yeşil kaplamalı kumaşlar ise haremine ait kayıklarda olabilirdi. Hatta Sultan II. Mustafa’nın saltanat sürdüğü yıllarda İstanbul’da Fransa’yı temsil eden Ferriol bir kayık nedeniyle görevinden alınmıştır. Ferriol, kayığını yalnız padişahın kullandığı kırmızı bir kumaşla kaplatmış ve Boğaziçi’nde gösterişli gezintilere çıkmaya başlamıştır. Durum padişahın kulağına gidince Fransız elçisine gösterilen itibar azalmış, kısa bir süre sonra da Ferriol, Fransa’ya dönmek zorunda kalmıştır. O sıralar Paris’te Türk Elçisi olan Ahmet Vefik Paşa buna karşılık olmak üzere Fransa İmparatoru III. Napoleon’un beyaz boyalı arabasının aynısını yaptırır. Bununla sokaklarda gezer, Parisliler imparatorun arabası sanarak telaşa düşer. Bunun üzerine Fransa hükümeti Osmanlı Hariciye Nezareti’ne başvurarak arabanın değiştirilmesinin paşaya bildirilmesini rica eder. Paşa, durumunu hiç değiştirmez ve Hariciye Nezareti’ne şu karşılığı yazar; "Fransa Hariciye Nazırı kendi elçilerinin Boğaziçi’nde bindiği kayığı görmüyor da Osmanlı elçisinin Paris’te gezdiği arabayı mı görüyor? Elçi o kayığı ortadan kaldırırsa bu araba da kendiliğinden kalkar. Çaresiz kalan Fransızlar Marki de La Valette’e kayığı kaldırtır. Ahmet Vefik Paşa da arabasını siyaha boyatarak olayı kapatır".AVRUPA OSMANLI'DAN GÖRÜP YAPTIRDISaltanat kayıklarının kullanıldığı dönemlerde dış devletlerin elçilerinin bu kayıklardan çok etkilendiğini aktaran Gemi Modelcileri ve Yöresel Ahşap El Sanatları Derneği Başkanı Çağatay Doğramacı, şunları söyledi: "Yabancı elçiler o kadar etkilenmişler ki kendi hükümdarlarına da bu kayıklardan yaptırmayı teklif edip, kendi kültür ve sanat anlayışlarına göre motiflerle süsleyip hükümdarlarının hizmetine sunmuşlardır. Osmanlı'dan esinlenip bu kayıklardan yaptıran ülkelerin bazıları Brezilya, Tayland, Rusya, Hollanda, Fransa, Danimarka, İngiltere, İsveç, Portekiz, İtalya ve İspanyadır. Dünyada sadece Türkiye, İspanya, Portekiz ve Tayland’ta 'Saltanat Kayıkları Galerisi/Müzesi' bulunmaktadır. Bu müzelerde günümüze kadar korunabilen sadece toplam 43 adet Saltanat Kayığı bulunmaktadır. İstanbul Deniz Müzesi 15 tekneyle bu alanda en zengin müzedir." dedi.Kendi dernekleri hakkında bilgi veren Doğramacı, "Cide Gemi Modelcileri ve Yöresel Ahşap El Sanatları Derneği'mizi 2011 yılında kurduk. Cide de 6-7 kişi gemi maketçiliği ile uğraşırken sesimizi daha fazla duyurabilmek için bu hobinin bu sanatın daha fazla kitlelere ulaşabilmesi için dernek kurmaya amaçladık. Saltanat kayıkları Osmanlı döneminden sonra ilk kez ilçemizde yapılmıştır ve yapımları da devam etmektedir. Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde deniz ve denizcilik kültürünün yaşatılması, ahşap el sanatlarının geliştirilip tanıtılması ve bu bağlamda ilçe tanıtımımızın yapılması amacı ile 2011 yılında kurduğumuz ve Türkiye’de bu anlamda iki dernekten biri olan Cide Gemi Modelcileri ve Yöresel Ahşap El Sanatları Derneği olarak başta Saltanat Kayıkları olmak üzere tarihi gemilerimizin hem hediyelik bazda hem de ölçekli model bazında üretimimiz sürmekte ve halkımızın beğenisine sunmaktayız. Saltanat Kayığı imalatıyla ilçemiz ülke genelinde güzel bir ivme yakalamış durumda. Bu ivmeyi yakalamışken hem ilçe tanıtımı hem de ekonomik açıdan bunu en verimli şekilde kullanmak ilçemiz ve ilçe halkımızın yararınadır" şeklinde konuştu.

Reklam
Reklam

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

Anahtar Kelimeler: