"Borsadan yeni tarihi rekorlar bekliyorum"

BURSA (İHA) - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, piyasaların güveni ve istikrarı satın alarak yeni rekorlara imza attığına dikkati çekerek, "Ben borsadan daha büyük tarihi rekorlar bekliyorum. Türkiye bu yıl ilk defa 1 trilyon YTL gayri safi milli hasıla yaparak trilyon kavramı ile tanışacak. Döviz kurunun yükselmesi ile alakalı bir projeniz var ise hazırlayıp getirin, Merkez Bankası'na sunalım" dedi.

Bursa Ticaret ve Sanayi Odası'nda meclis üyelerine hitap eden Başbakan Erdoğan, bugün devreye alınan Güzelyalı hızlı feribot iskelesi ve Osmangazi feribotu ile ülkenin 2. büyük ihracat ve kültür merkezi Bursa ile birinci merkezi İstanbul'un arasının 1.5 saate indirildiğini söyledi. Erdoğan, Bursa Trabzon uçak seferlerinden sonra çok yakında Erzurum seferlerinin başlatılacağını, ardından Antalya seferlerini planladıklarını kaydederek, "Bir ülkede güven, istikrar varsa, orası cazibe merkezi fırsatlar
ülkesi haline gelebiliyor. Bunu bu dönemde gördük. Demokrasiyi, adaleti kuvvetle tahkim ettik. Demokrasi ile ekonomiyi at başı giden kavram haline getirdik. Demokrasi yoksa ekonominin de olması mümkün değil. İkisi de doğru orantılı. Demokrasiyi aşağıya çekerseniz ekonomi ileri gitmez, bunlar at başı gidecek. Dünya bunları yakalamış. Nerede demokrasi varsa ekonomi ileri, o yoksa orada ekonomi çöküntü içinde. Türkiye bir adım ötesini göremiyordu. Yarın nerede bir kaçak olur onun endişesi içerisindeydi. Bir nisan yağmuru gibi bolluk ve bereketli bir iktidar işbaşına geldi. Milletimiz yeniden güçlü bir Türkiye için kolları sıvadı. Türkiye önünü görmeye başladı. Yerli yatırımcı şimdi yatırama başladı. Bu yıl şu an itibariyle 13.5 milyar dolar. Bu yıl giren küresel sermaye. Bu yıl 20 milyar doların da üzerine çıkacağız. Küresel sermaye Türkiye'yi neden tercih ediyor. Eldeki ekonomik parametreler çoğunlukla iyi bir konumda. bunu gördüğü için geliyorlar" diye konuştu.

Reklam
Reklam

Gayri safi milli hasılanın iktidarlarına kadar 181 milyar dolar olduğuna, son 4.5 yılda 219 milyar dolar olarak gerçekleştiğine dikkati çeken Erdoğan, "Bu durup dururken olur muydu? O iki kelime, o iki kavram çok önemliydi. O güvendi, istikrardı. Siz bu güvene yatırım yaptınız, küresel sermaye bu güvene yatırım yaptı. Siz yine onu bundan sonra yapacağınız yatırımlarda onu takip ediyorsunuz. İşadamları bizim güvene istikrara ihtiyacım var. İki koyun gütmemiş olan kalkıp konuşuyor. Nasrettin hoca bana damdan düşeni getirin diyor. Hesap ortada kitap ortada. Hala şu, bu diyor. Göreve geldik borçlanma faizi yüzde 62.7 şimdi yüzde 18'e düştü. Bunu bile eleştiri okları haline getirenler var. Türkiye borcu itibariyle şuraya çıktı. Doğru, borcumuz arttı. Borcumuz arttı da niçin sen 181 milyar dolardan 400 milyar dolara çıkan milli geliri söylemiyorsun? Oran 78.3'tü. Yüzde 44'e düştü. Aslolan bu. Borç yiğidin kamçısıdır derken buna işaret ediyorlar. En borçlu ülke Amerika, umurunda bile değil. Amerika 5 trilyonun üzerinde, Japonya'nın bir o kadar. Türkiye'de bu gelişmiş ülkelerdeki gelişmenin parametrelerini iyi yakalamak durumunda. Ben cari açık olaylarını reddetmiyorum. Bu cari açık nereden kaynaklanıyor, bunun üzerinde durduğunuz zaman kendimizi rahat hissediyoruz. Bunu bir kenara itmiyoruz. Enerjide bizim ciddi ödemimiz var. Ciddi manada makine ve teçhizatta ithalatımız var. Bu ithalatı siz yapıyorsunuz. Yaptığınız bu yatırımlarla, iş yapıyorsunuz. 22 milyar dolar geçen yıl makine yatırım ithalatı var" ifadesini kullandı.

Reklam
Reklam

"AB'YE ALSALAR DA ALMASALAR DA BİZİM BACALARIMIZ TÜTECEK"
Ekonomik programdan seçim için asla taviz vermeyeceklerini tekrarlayan Erdoğan, "Bu yıl seçim yılı, bazıları soruyor. Ayarlama var mı? Asla, ne yapacaksak aynen devam. Son ana kadar bunlar devam edecek. Biz partimizin menfaatlerini, ülkemizin milletimizin menfaatleri üzerinde tutmadık dedik, tutmayacağız. Bizim için birinci derecede insanımızın milletimizin ülkemizin menfaatidir. Bu ülke çok darbeler yedi. Bu darbeleri yememiş olsaydı, buralarda olmazdık. 10 bin dolarları çoktan devirirdik. Avrupa Birliği'ne (AB) alınan ülkeleri görüyoruz. Bulgaristan'ı çok iyi tanıyan benim vatandaşlarım var. Benden iyi tanırlar. Ben Bulgaristan ile ülkemizin halini karşılaştırıyorum. Romanya ile karşılaştırıyorum, fersah fersah aşmışız onları. Bütün bunlara rağmen biz yolumuzu çizdik. Biz yol haritamızı belirlemişiz. Alsalar da almasalar da bizim bacalarımız tütecek. Bizim kurumlarımızın hepsi oluşuyor. AB ülkelerinde ne varsa bunların hepsi bizim ülkemizde olacak. İster alsınlar, ister almasınlar. Ne dedik

Reklam
Reklam

Kopenhag siyasi kriterleri, bunları bitirdik mi? Mastrich kriterleri. 2 bin aşkın elemanlarımızı gönderdik. Birlikte çalıştılar, gittiler geldiler. Zaten nerede ne var hepsi belli. Ama bir oyalamadır belli. Bir faslın açma kapaması yapıldı. Son gidişimde Almanya'da Merkel ile görüştük. 4 faslın açılışını biri kesinleşti açacaklarını söylediler. İşin yaygarası olmuyor ama AB ile ilgili süreç bir saatin çalışma hassasiyetinde çalışıyor. Orada bir ihmal söz konusu değil. Şu anda baş müzakereci Babacan, sürekli
AB üyesi ülkeleri, başta Brüksel olmak üzere mekik dokur gibi dokuyor. AB Birliği komisyonlarında, ben başbakanlar düzeyinde görüşüyorum. Öyle zannediyorum ki medyaya yansımadığı için bu iş bir kenara mı atıldı diyorsunuz. Bu bizim kaderimiz. Ne yapalım? Biz çalışıyoruz işimizi biliyoruz fakat gazetelere yansımıyor. Biz işimizi emin adımlarla götürüyoruz. Müzakereler aynı şekilde devam ediyor edecek. Bu demokratik ve güven ortamında Türkiye'de ulusalcı mı dersiniz, karşı gruplar çıkıyor. AB ye muhalefet ediyor. Onlar ne getirip ne götüreceğinin bilinci değiller. Bunun hesabını hiç yapmış değiller. İstanbul birinci ihracat bölgesi, Bursa ikinci ihracat bölgesi. Yüzde kaçını yapıyoruz. Yüzde 70'ini Avrupa Birliği üyesi ülkelere yapıyoruz. Zerre kadar bunlar bu ülke insanının çıkarını düşünse, ya ne yapıyoruz derler.

Reklam
Reklam

Çılgın mıyız derler. Siz AB ile bu ilişkileri kestiğinizde bu fabrikaların bacaları tüter mi? Bizim 5 milyon evladımız Avrupa ülkelerinde. Bu insanlar bizim orada adeta köprümüz. Bunların orada verdikleri mücadele var. Dünya artık medeniyetler ittifakını konuşuyor. BM genel sekreterliği iki ülke seçiyor. Biri Türkiye biri İspanya biz iki başbakan olarak bu projeyi yürütüyoruz. Yan gelip yatana bu zarfı uzatmazlar. Çalışırsanız bu zarfı size uzatırlar. Buna durmadan Kıbrıs'ı sokuşturmak çok yanlış politikadır. Kıbrıs asla kaybetmedi. Sürekli kazanmaktadır. 4.5 yıl öncesine kadar Kıbrıs'ta asla yatırım yoktu. 2 tane otel bunun dışında hiçbir şey yoktu. Ama şimdi yepyeni oteller yapılmaya başlandı.

Sayıları 15'i buldu. Belki 20-25 olacak. Dünyanın birçok yerinden yatırımcılar Kıbrıs'a gelmeye başladı. Kişi başına milli gelir 4.700'di, şimdi 12 bin dolar. Bizden ileri konuma geldiler. Anavatan gerekli desteğini veriyor. Neyi kaybetti? Kaybettikleri bir tane somut bir şey söyleyin. Bunu söyleyemiyorlar. 4.5 yıl öncesine kadar dünyada siyasi alanda hiçbir itibari olmayan bir Kıbrıs vardı. Şimdi siyasi davetlerle itibar gören bir Kıbrıs var" şeklinde konuştu.

Reklam
Reklam

Hedefin 2013 yılında 10 bin doları kişi başına yakalamış bir Türkiye olduğunu anlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu yıl ihracatta 100 milyar doları yakalamak. Şu anda 90'ı yakaladık. Azmin elinden hiçbir şey kurtulamaz. Biz sizden şunu alıyoruz, siz Türkiye'den bunları alabilirsiniz. Ben ülkemin pazarlayıcısıyım. Ben sizler için pazarlamacılık yapıyorum. Görevim bu. Bu alandaki işler, ülkem için attığımız adımları, dünyanın en gelişmiş ülkelerin liderleri de yapıyor. Biz de bugüne kadar böyle bir anlayış olmadı. Bir dönem hariç. Biz bunları aşmaya mecburuz. 2013 yılında ihracatta 250 milyar doları yakalayacağız.

Gayri Safi Milli Hasılada hedefi büyütüyoruz; 1 trilyon yeni Türk lirasına Türkiye kavuşacaktır. Bu istikrar, bu güven ortamını muhafaza edelim. İç çekişmeleri bir kenara koyup dayanışma halinde basit hesaplar içine girerek enerjimizi tüketmeyelim. En önemli imtihan yeri sandık. O da geliyor. İşte cumhurbaşkanlığı seçimleri var. Seçimden sonra 6 ay kalıyor. Sandıklar halkımızın önüne gelecek. Halkımız takdir yetkisini kullanmak suretiyle nihai kararı verecektir. Koalisyon hükümetlerinde gerileme olduğunu rakamlar gösteriyor. Bunları hesaplayın siz kararınızı iyi verin."

Reklam
Reklam

"KAFATASI MİLLİYETÇİLİĞİNİ KABUL ETMİYORUZ"
Erdoğan, Malatya'daki cinayetle ilgili bir soruya, "Fanatikleşme eğilimi görülmektedir. Güvenlik tüm dünyanın sorunu. Ülkemizin de sorunu. Malatya olayına atıfta bulunacak olursak bizleri derinden yaraladı. Bu gençler ne adına bu işi yaparlar? Hangi anlayış nasıl kanalize ediyor? Bu salt bir milliyetçilik anlayışı mıdır? Bunların psikolojisi, sosyolojik değerlendirmelerini, İçişleri ve Milli Eğitim Bakanlığımız yapıyorlar. Bu Hrant Dink olayıyla başlamış, daha öncesi olan bir süreç. Teşkilatlarımız ve
Başbakanlık olarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Ben milliyetçiliği vatanperverlik, milliyetperverlik olarak görüyorum. Geçmişte olduğu gibi elinde mezura ile dolaşmak suretiyle kafatası ölçen ve o ölçü sınırları içerisinde olanlara milliyetçi denirdi ya, böyle bir kafatası milliyetçiliğini biz kabul etmiyoruz. Ülkemizde bir defa 36 etnik unsur var. Bunlar bir defa alt kimliktir. Üst kimlik nedir diye sorulduğunda, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. Bunu herkesin istisnasız kabul etmesi gerekir. Anayasal
vatandaşlık da Türklük ile nihayetleniyor. Anayasadaki bir yurttaşlık ifadesi olarak kimliktir. Bundan da bazıları gocunuyor. Bu dünyanın değişik yerlerinde de bu şekilde ifade ediliyor. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını, hangi etnik unsura tabi olursak olsun kabul edeceğiz, seveceğiz. Bunu hazmedemeyenler var. Aynı şey inançta da var. Malatya'daki görüntüye bakılırsa orada böyle bir hava da var. Bizim kırmızı çizgilerimizden birisi de, biz inanç milliyetçiliğine, dinsel milliyetçiliğe de karşıyız.
Müslüman olmayanlar da var. Biz hükümet olarak laikliğin de gereği olarak, her inanç mensubunun inancına aynı mesafedeyiz. Onları da güvence altına almak bizim için güvencedir. Avrupa'da 6 bine yakın camimiz var. Sen de burada benim ülkemdeki kiliseye, sinagoga aynı güvenceyi vereceksin. Bundan kimse rahatsız olmayacak.

Reklam
Reklam

Kopenhag siyasi kriterleri ile birlikte imar planlarına değişiklik getirdik. Eskiden cami yazıyordu, mabet yazdık. İhtiyaç varsa bir yere kilise de yaptırabilir. Sadece damga vurayım diye olmaz. İnancına güvenen inanç hürriyetinden korkmaz. Düşüncesine güvenen düşünce hürriyetinden korkmaz. Öfke ve kin üzerine dayalı bir Türkiye biz istemiyoruz. Malatya'daki olay, gerçekten bizim aynı zamanda uluslararası camia içerisindeki itibarımıza gölge düşürmenin de adımlarından bir tanesi olmuştur. Hafif alınacak bir olay değildir. Israrla, kararlılıkla, gittiğimiz gibi yargı boyutu başladı. Bazı yeni yeni bulgular oldukça bunları İçişleri Bakanlığı yargıya yansıtacaktır" cevabını verdi.