Brunson'ın avukatından Anayasa Mahkemesi'ne başvuru

İzmir'de terör örgütleri FETÖ ile PKK adına suç işlediği ve casusluk yaptığı iddiasıyla yargılandığı davada "ev hapsi "uygulanan ABD'li din adamı Andrew Craig Brunson'ın avukatı, Anayasa Mahkemesi'ne yaptığı başvuruda, müvekkilinin "kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı"nın ihlal edildiğini öne sürdü - Başvuru dilekçesinden: - "Casusluk iddiasının temelini 'Dua' kod adlı gizli tanığın ifadeleri oluşturmaktadır. 'Dua' kod adlı gizli tanığa göre, yurt dışından gelerek burada çalışma yapan her yabancı ajandır" - "Müvekkil, Suruç'ta insani yardım yapmak amacıyla bulunmuş ve çalışma yaptıktan sonra İzmir'e geri gelerek, mülteci çalışmasını burada devam ettirmiştir. Yapmış olduğu dini çalışmalar, PKK terör örgütü adına faaliyet olarak değerlendirilmiştir" - "Müvekkilin FETÖ/PDY ile ilişkisine dair tek delil, FETÖ/PDY'nin İzmir imamı olarak bilinen Bekir Baz ile yapmış olduğu görüşmedir"

İSTANBUL (AA) - İzmir'de Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile terör örgütü PKK adına suç işlediği ve casusluk yaptığı iddiasıyla yargılandığı davada "ev hapsi "uygulanan ABD'li din adamı Andrew Craig Brunson'ın avukatı, müvekkilinin "kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı"nın ihlal edildiği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu.

Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'ne gelen Brunson'un avukatı İsmail Cem Halavurt, müvekkili hakkındaki "ev hapsi ve yurt dışı çıkış yasağı" kararına ilişkin İzmir'deki ağır ceza mahkemelerine yaptığı itirazın reddedilmesinin ardından, aynı taleple Anayasa Mahkemesi'ne başvuru yaptı.

Reklam
Reklam

Halavurt, dilekçesinin yer aldığı başvuru formunu adliyedeki ön büroya verdi.

"İvedi inceleme ve tedbir talebi" ibaresiyle Avukat Halavurt tarafından Anayasa Mahkemesi'ne yapılan bireysel başvuruda, Brunson'ın ihlal edildiği öne sürülen haklarına yer verildi.

Brunson'ın gözaltına alındığı 7 Ekim 2016'dan, 25 Temmuz 2018'e kadar tutuklu kaldığı sürede özgürlüğünün kısıtlandığı belirtilen dilekçede, "Başvurucunun gözaltına alınmasından bu yana 2 yıla yakın bir süre geçmiştir. Başvurucu hakkındaki tutukluluk ve sonrasında konutu terk etmeme yönündeki karar, hukuki olmadığı gibi makul süreyi de aşmıştır. Özgürlüğünün bu şekilde sınırlanmasının makul ve kabul edilebilir hiçbir hukuki gerekçesi, geçerli bir sebebi bulunmamaktadır. Özgürlüğünün kısıtlanması tamamen hukuka aykırı olup kısıtlanma süresi, Anayasa ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'ne aykırı olarak makul süreyi aşmıştır." denildi.

Dilekçede, Brunson'ın Anayasa'nın 19. maddesine göre, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiği öne sürülerek, şunlar kaydedildi:

Reklam
Reklam

"Müvekkil sanık asılsız iddialarla suçsuz yere yaklaşık iki yıl cezaevinde özgürlüğünden yoksun bırakılmıştır. Tutukluluğun devamına ilişkin yapmış olduğumuz başvuru sonrasında ev hapsi ve yurt dışına çıkış yasağı kararı verilmesi hukuka aykırıdır. Gerek İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin tutukluluğun devamı kararlarında gerekse adli kontrol hükümlerinin uygulanmasına ilişkin vermiş olduğu kararda belirtilen tutuklama nedenleri, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun ilgili maddelerine açıkça ayrılık teşkil etmektedir."

Dilekçede, sanığın kuvvetli suç şüphesinin bulunduğunu iddia etmenin mümkün olmadığı savunularak, Brunson hakkında düzenlenen iddianamede, "örgüte üye olmamakla beraber örgüt adına suç işleme" ve "devletin gizli kalması gereken belgelerini askeri ve siyasal casusluk amacıyla temin etme" suçlamasının yöneltildiği hatırlatıldı.

- "Tanık, Diriliş Kilisesi'nin bir üyesi değildir"

Dilekçede, bu suçlamaların dayanağının "Dua" kod adlı gizli tanığın beyanları olduğu vurgulanarak, şu iddialara yer verildi:

Reklam
Reklam

"Bu gizli tanık Brunson'ı hiç tanımamaktadır. Tanık, müvekkil sanığın pastörlüğünü yaptığı Diriliş Kilisesi'nin bir üyesi değildir. Tanık, uzun zaman önce Fikret Böcek isimli şahsın yönettiği Yenidoğuş Kilisesi'ne gidip gelen ve orada insanları dolandırdığı için kovulan bir kimsedir. Bu sebeple tüm Protestan cemaatine husumet besleyen bir kişidir. Daha sonra ise İzmir'de temsilciliği bulunan Mormonlar'a ait Son Zamanlar Kilisesi Derneği'ne gidip gelmiş ve orada da yapılan insani yardımların alım-satımında yolsuzluk yaptığı için kovulmuş, dernekle davalık olmuştur. Bu şahsın soyut beyanları dışında dosyada iddianamedeki suçlamaları doğrulayacak tek bir delil dosyada mevcut değildir."

Dilekçede, yaklaşık 40 klasör olan dava dosyasının neredeyse tamamının "Dua" kod adlı gizli tanığın ifadesinde geçen ve Mormon Kilisesi'ne ait bilgi ve belgelerden oluştuğu savunuldu.

Bu belgelerin hiçbirinin suç işlendiğini göstermediği iddia edilen dilekçede, "Bu belgeler Mormon Kilisesi'nin yardım faaliyetleridir. Buradaki bilgi ve belgeler suç unsuru olarak değerlendirilse dahi müvekkil sanık ile hiçbir illiyet bağı bulunmamaktadır. Müvekkil sanığın FETÖ/PDY ile ilişkisine dair tek delil, (Bu delil tutuklamanın devamına ilişkin kararlarda sıklıkla geçmektedir) FETÖ/PDY'nin İzmir imamı olarak bilinen Bekir Baz ile yapmış olduğu görüşmedir." denildi.

Reklam
Reklam

- "Gizli tanık alenen yalan söylemiştir"

Brunson'ın böyle bir görüşmeye hiç katılmadığı, gizli tanığın alenen yalan söylediği öne sürülen dilekçede, Brunson'ı tanımayan ama tanıdığını söyleyen başka bir tanığın da 2008'de Murat Safa isimli FETO'cü ile Brunson'ın görüştüğünü iddia ettiği kaydedildi.

Dilekçede, böyle bir görüşmenin gerçekleşmediği ileri sürülerek, şöyle devam edildi:

"Emniyette yapılan teşhis, yanlış ve usule uygun olmayan bir teşhistir. Tek tek fotoğrafların bulunduğu katalogdan bir fotoğraf gösterilmek üzere yapılan teşhis hukuka aykırıdır. Tanığın 8 yıl kadar önce tanımadığı insanlardan oluşan bir toplulukta bulunan birini teşhis etmesi hayatın olağan akışına aykırıdır."

- "Müvekkil Suruç'ta insani yardım yapmak amacıyla bulunmuştur"

Brunson'ın somut eylemlerinin iddianamede gösterilmediği öne sürülen dilekçede, sanığın Suruç'ta insani yardım amacıyla bulunduğu ve çalışma yaptıktan sonra İzmir'e geri gelerek çalışmasını burada sürdürdüğü anlatıldı.

Dilekçede, sanığın yaptığı dini çalışmaların PKK terör örgütü adına faaliyet olarak değerlendirildiği iddia edilerek, "Savcı iddianamede Suruç'ta baz bilgisi vermesini ve olayların en yoğun olduğu dönemde orada bulunmasını, PKK adına faaliyetin unsuru olarak değerlendirmiştir. Yine mültecilerin kendi aralarında Muhammed Ahmet isimli Suriye vatandaşı bir Kürt şahısla Kürt kilisesi oluşturmasını da PKK adına faaliyet olarak değerlendirmiştir." ifadeleri kullanıldı.

Reklam
Reklam

- "Casusluk iddiasının temelini gizli tanığın ifadeleri"

Casusluk iddialarına ilişkin de açıklamalara yer verilen dilekçede, şunlar kaydedildi:

"Casusluk iddiasının da temelini 'Dua' kod adlı gizli tanığın ifadeleri oluşturmaktadır. 'Dua' kod adlı gizli tanığa göre, yurt dışından gelerek burada çalışma yapan her yabancı ajandır. Tüm kiliseler ve kurumlar insani yardım adı altında ajanlık yapmaktadırlar. Bunların üst çatı örgütü ise C.A.M.A'dır. Tüm kiliseler ajan olduğuna göre Andrew C. Brunson da ajandır. Kendisine sorgusunda 'ajanlık adına somut faaliyeti nedir?' diye sorduğumuzda kendisinin somut bilgisi olmadığını, ancak tüm misyonerlerin ajan olduğunu iddia etmiştir. 'Dua' kod adlı gizli tanığın ifadelerini doğrular delil dosyada mevcut değildir. Dosyada nereden girdiği belli olmayan demiryollarında çalışan kişilerin listesi, gizli bilgi ve belge olarak sayılmıştır. Casusluk suçlamasının maddi unsuru dosyada yoktur. Hal böyle iken, uzun süre tutuklu kalan müvekkil, şimdi de ev hapsine alınmak suretiyle özgürlüğü kısıtlanmıştır."

Reklam
Reklam

Kuvvetli suç şüphesini gösterir somut vakaların olmaması sebebiyle Brunson hakkında adli kontrol kararı ve dolayısıyla konutu terk etmeme kararı da uygulanamayacağı öne sürülen dilekçede, "Anayasa'nın 19. maddesi ile korunan kişinin, özgürlüğü ve güvenliği hakkının tutuklama ya da adli kontrol tedbiriyle sınırlanabilmesi, ancak kuvvetli bir suç şüphesinin varlığını gösteren somut olguların elde edilmesi halinde mümkündür. Müvekkil hakkındaki ceza muhakemesi işlemlerinde ise bu nitelikte bir suç şüphesinin mevcut olmadığı ortadadır." denildi.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına yer verilen dilekçede, sanık Brunson'ın kaçma şüphesi olmadığı, yakalanmadan önce 23 yıl Türkiye'de yaşadığına vurgu yapıldı.

Dilekçede, ayrıca gerek tutukluluğun devamı kararlarında gerekse adli kontrol hükümlerinin uygulanması yönündeki kararlarda bu durumun açıkça belirtilmediği savunuldu. Sanığın delilleri karartma ihtimali bulunmadığı iddia edilen dilekçede, Brunson'ın tutukluluğu son bulsa da konutu terk etmeme kararı yoluyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği, bu nedenle başvurunun kabulüne karar verilmesi istendi.

Reklam
Reklam

Yurt dışına çıkış yasağı ile Brunson'ın seyahat özgürlüğü hakkının ihlal edildiği ileri sürülen dilekçede, başvurucunun 2 yılı aşkın süredir kişi hürriyeti hakkından yararlanamadığı ifade edilerek, diğer başvuru yollarının tüketildiği anlatıldı.