Bu kadar da olmaz dedirten doğum hikayesi

Gülsüm- Cem Aktaş çiftinin, 2005 yılında ikiz bebeklerinin dünyaya gelmesiyle birlikte yaşadıkları olaylar film senaryolarını aratmadı.

Bursa’da yaşayan ve ikisi de 32 yaşında olan Gülsüm- Cem Aktaş çifti, 2005 yılının 13 Ekim günü Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde erken doğum ile 6.5 aylık olarak dünyaya gelen ve biri doğumdan hemen sonra ölen ikiz bebeklerinin durumunu 3 yıl sonra Savcılığa taşıdı, 17 aydan beri de bir sonuç alamadı.
Bursa’nın Osmangazi İlçesi’nde 2002 yılında evlenen Gülsüm- Cem Aktaş çiftinin, 2005 yılında ikiz bebeklerinin dünyaya gelmesiyle birlikte yaşadıkları olaylar film senaryolarını aratmadı. 13 Ekim 2005’te Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde 6.5 aylık hamile iken erken doğum yapan Gülsüm Aktaş’ın, düzenlenen doğum raporlarına göre bir kız bir erkek ikiz bebek dünyaya getirdi. İddiaya göre aileye verilen doğum raporunda ‘ikizlerden birinin kız birinin erkek olduğu, erkeğin doğumdan hemen sonra öldüğü, kızın ise kuvöze alındığı’ belirtildi. 50 gün bekleyen aile, kendilerine kız bebeklerinin verileceğini düşünürken, kucaklarına erkek bebek konulunca şoke oldu. Nedenini soran aileye, “Bebeklerinizin ikisi de erkekmiş. Kayıtlarınızda öyle yazıyor” yanıtı verildi. Hastane kayıtlarıyla oynandığını iddia eden aile, ikinci şoku da verilen erkek bebeğin iki gözünün de görmediğini, ayrıca solunum yetmezliği dahil birçok sağlık sorunu bulunduğunu anlayınca yaşadı.
**ÖNCE BEBEĞİ İYİLEŞTİRMEYE UĞRAŞTILAR**
Aktaş ailesi, her şeye rağmen bağırlarına bastıkları bebeği sağlığına kavuşturmak için mücadeleye başladı. Ailenin ‘Kayra Alp’ adını verdikleri 4 yaşına gelen çocuklarının sağlık sorunlarının büyük bölümü tedavilerle ortadan kalktı. Yapılan ameliyat ile de görmeyen iki gözünden birisinin yüzde 50 oranında görmesi sağlandı. Özel bir şirkette çalışan baba Cem Aktaş gelişmelerle ilgili şunları anlattı: “Bize erkek bebek teslim edilince merak edip, hastanede tutulan doğum kütüklerine baktım. Burada önce eşimin ‘bir kız bir erkek bebek dünyaya getirdiği’ yazılmış, sonra bunun üzeri karalanarak, yanına iki erkek bebek kaydı düşülmüştü. Bize verilen ilk doğum raporunda da bir kız, bir erkek bebeğimizin olduğu belirtilmiş, hatta bebeklerin kollarına takılan mavi ve pembe bileklikler bize teslim edilmişti. Herşeye rağmen biz, önce teslim aldığımız bebeği yaşatmanın mücadelesine giriştik. Bizim için önemli olan Kayra Alp’in yaşaması idi. Oğlumuzun tedavisinde büyük bir aşama kaydettik. Kayra yürüyor, oyun oynuyor, dahası az da olsa görüyor.”
**SAVCILIĞA BAŞVURDU**
Rahat bir nefes alan aile, 2008 yılı nisan ayında Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulundu. Aktaş ailesi, ‘kız’ denilmesine rağmen kendilerine verilen erkek bebeğin gerçekten kendi çocukları olup olmadığını, ölen bebeğin ise gerçek annesinin kim olduğunun tespit edilmesini istedi. Kendilerine bu acıları yaşatanlardan hesap sormakta kararlı olduğunu söyleyen Cem Aktaş şöyle konuştu: “Bunun için 2008 yılı Nisan ayında Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundum. Ancak savcılık, YÖK yasası gereği soruşturmayı Uludağ Üniversitesi Rektörlüğü’nün yapacağını belirterek görevsizlik kararı verip, dosyayı Rektörlüğe gönderdi. Bunun üzerine rektörlük, 6 Mayıs 2008 tarihinde bir komisyon oluşturarak soruşturma başlattı. Fakat aradan geçen 17 aylık süreye rağmen bir sonuç çıkmadı.”