Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nebile Dağlıoğlu, özellikle evde kullanılan ve çöpe atılan ilaçların yağmur sularıyla birleşerek, içme sularına karıştığını söyledi. Bu durumun insanlar ile hayvanlarda hormonal yapıyı bozup, üreme ve büyüme gelişimini olumsuz etkileyebileceğini kaydeden Dağlıoğlu, "Tedavi amaçlı kullanılan yaklaşık 100 ilacın taramasını yaptığımızda 30 tanesinin Seyhan ve Ceyhan Nehri'nde bulunduğunu tespit ettik" dedi.
Seyhan ve Ceyhan Nehri'nde araştırma yapan ÇÜ Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi, adli toksikolog Doç. Dr. Nebile Dağlıoğlu, "Tedavi amaçlı kullanılan yaklaşık 100 ilacın taramasını yaptığımızda bu ilaçların 30 tanesinin Seyhan ve Ceyhan Nehri'nde bulunduğunu tespit ettik" dedi.
İÇME SULARINA KARIŞABİLİYOR
Doç. Dr. Nebile Dağlıoğlu, ilaç kirleticilerinin içme sularına kadar ulaşabileceğini vurgulayarak, "Çöpten sızan sıvılar yağmur sularına karışarak, göllere hatta içme sularımıza kadar gelebiliyor. Bu ilaçları kullanıyoruz ve idrar yoluyla vücudumuzdan atıyoruz. Atık sularla arıtma tesislerine gidiyor. Biz bunu doğrudan içme suyu olarak kullanmıyoruz ama arıtma tesislerinden de birçok bağ, bahçe bu sularla sulanıyor. Sulanan bu topraktan ve yağmur sularından tekrar bizim içme sularımıza kadar gelebiliyor. Ayrıca bizim yüzey sularında tespit ettiğimiz bir diğer madde kafein. Kafein insana ait kullanımı gösteren bir indikatör. Bu madde insanların kullanımıyla atılıyor. Kafein miktarına göre de aslında suya bir insan dışkısının karışmış olacağını tespit edebiliyoruz. Genelde bu çalışmayı yapanlar kafein miktarını da hesaplarlar" diye konuştu.
Yüzey sularına ya da nehirlere karışan çok sayıda türden ilacın birleşimiyle toksik etki meydana geldiğinin altını çizen Doç. Dr. Dağlıoğlu, "Bu ilaçlar suda uzun süre kalabiliyorlar. Toprağa da karıştığı tespit edilmiş. Dolayısıyla bir ilacın etkisini belirlemek kolaydır ancak birden fazla ilacın birleşimiyle oluşturacağı toksik etkiyi belirlemek kolay değildir. İnsanlarda hormonal yapıyı bozması, üremeyi etkilemesi gibi birçok olumsuz etkisi var. Çoklu maddeler olduğu için bilmediğimiz etkileri de var. Bölgemizde kanalda yüzen çocuklar da bu sularda çok fazla zaman geçirip, içiyorlarsa bu maddelere maruz kalıyorlar. DNA kırıklarına, kansere neden olabilir, hormonlarını, büyüme aktivitelerini etkileyebilir. Bu durum onlar için de tehlikeli olabilir" dedi.
Bu sulardan beslenen canlıların da tehlikede olduğunu dile getiren Dağlıoğlu, şöyle konuştu: "Ceyhan Nehri'nin aktığı Ceyhan havzasından bir örnek almıştık. O havza belli mevsimlerde kuşların göç ettiği ve konakladığı bir bölge olduğundan o suları kullanıyorlar. Kuşlar üzerinde de aynı etkiler oluyor. Büyümeleri ve üremeleri ile ilgili çok fazla olumsuz etkiler var. Balık için düşünürsek farmasötik maddelerin miktarı çok fazla değil, bunu akut olarak değil de her gün kronik olarak alıyorlar. O nedenle toplu balık ölümü olmaz ancak eğer bir tarım ilacıysa ya da endüstriyel bir atıksa o miktarlar suda çok yüksek olacağından toplu balık ölümlerine tabi ki neden olabilir. Farmasötik maddeler nedeniyle kronik olarak zehirlenirler."
Suların arıtma tesislerinden çıkışlarında bu farmasötik maddeleri giderecek bir yapının oluşturulması gerektiğinin altını çizen Adli Toksikolog Doç. Dr. Nebile Dağlıoğlu, "2012 yılında Su ve Orman İşleri Başkanlığı tarafından aslında yüzey suları yönetmeliği çıkarılmıştı. Bu yönetmeliğe göre yüzey sularının takip edilmesi kararı alınmıştı. Çünkü Avrupa Çerçeve Programı'nda da bunların mutlaka takip edilmesi gerektiği vurgulanmıştı ve biz de buna imza attık. Mutlaka bu yönetmelik kapsamında yüzey suları, içme suları ve arıtma tesislerinden çıkan sulardaki tedavi amaçlı kullanılan ilaç düzeyinin kontrol edilmesi gerekiyor" diye konuştu.
(DHA)