Hayatınız artık sosyal medyadan ibaret olduğunu düşündüğünüz zor bir süreçten geçiyorsunuz. Koronavirüsün de etkisiyle beraber elimizde tek sosyalleşme alanın haline gelen sosyal medya dostlukların ve iş hayatının avucunuza sığmasına neden oldu. İşte globalleşen dünya düzeninin yeni sendromu! Hayalet titreşim sendromuna dair merak edilen tüm detaylar...
Hayalet titreşim sendromu, genel hatlarıyla cep telefonu çalmadığı halde sürekli kontrol edenlerde hatta cep telefonu titriyor gibi hissedenlerde görülüyor. Bu sendrom nedeniyle aslında istemsizce cep telefonunuza bakıyorsunuz. Adını sinirbilimdeki hayalet uzuv sendromundan alan bu rahatsızlık, çağımızın en büyük belası haline dönüştü. Hazır yeri gelmişken hayalet uzuv sendromuna da açıklık getirelim. Hayalet uzuv sendromu belirli bir nedenden dolayı kesilen uzvun sanki hiç kesilmemiş gibi ağrısının hissedilmesidir. O uzuv yerinde olmasa bile bilinçli beyin bunu algılayamaz. Adeta istemsizce adım atmanız gibi... Adım atarken aslında zemini hissetmeyiz ama beynimiz her adım atışta ayaklardan bir sinyal almaya alışmıştır. Bir gün bu sinyalin kesilmesi durumunda beyin bu bilmez ve tam olarak ne olduğunu anlayamadığı için yalnızca ortada bir problem olduğunu fark eder. “Bir yerde sorun varsa ağrı vardır” diye düşünen beyin hemen kendi içinde hayalet uzuvdan gelen bir ağrı yaratır.
Sosyal medyanın hayatımıza girmesiyle beraber hayalet titreşim sendromu sebeplerinden biri beynin algıladığı mutluluk hormonudur. Sinirbilimcilere göre, sosyal medya paylaşımları beyninizde dopamin hormonunun artmasına neden olur. Artık neredeyse bir uzuv haline gelen cep telefonlarından belirli bir süre boyunca sinyal alınmaması beynin beklediği ve alışkın olduğu dopamin hormonunun salgılanmamasına sebebiyet verir. Beklediği sinyali alamayan beyin psikoza benzer bir durum yaratır ve sanki titreşim sesi duyuyormuş gibi düşünmenize yol açar. Birden fazla sosyal medya hesabı olan ve bu hesapları sürekli takip eden kişilerde bu durum daha sık gözlenir.
Cep telefonuna bakma ihtiyacı hissettiğinizde ilk olarak beynin başka bir alan yönelmesi için bir şarkı mırıldanabilirsiniz. İş yerinde bunu yapmanız zor olabileceği için denemelere evde başlayabilirsiniz. Bu durum kaygı durumunun azaltılmasına da yardımcı olur.
Her gün açık havada 10 dakika yürüyüş beyninizin genel kaygı seviyesinde azalmasına yarayacaktır.
Çince, Rusça, Arapça gibi beyninizin tamamen yabancı olduğu dildeki kelimelerin yazılışını ve okunuşu öğrenin. Telefonunuza bakma hissi her geldiğinde bu öğrendiğiniz kelimenin nasıl yazıldığını ve okunduğunu beyninizde canlandırın. Bu hem dil öğrenmekten daha basit ve uygulanabilir bir yöntemdir hem de beyninizi zorlayarak gelişmesini sağlar.
Kısa süreli olarak meditasyon yapın ya da kendinizi daha iyi hissetmek için olumlama cümleleri kurabilirsiniz.
En yakınınızdaki kişi ile sohbet edin. Sanal dünyadan kopup gerçek dünyaya dönmek bu sendorumun etkilerini azaltacaktır.