İSTANBUL (AA) - MİT tırlarına ait görüntüleri yayımlaması karşılığında Can Dündar'ın villasını fahiş fiyatla satın aldığı öne sürülen, MİT tırlarının durdurulması davasının sanığı eski Tümgeneral Hamza Celepoğlu'nun avukatı Bekir Mustafa Yılmaz, "O villayı aldığım güne lanet etmediğim tek bir gün bile yok. Basiretsizlik yaptığımı kabul ediyorum." dedi.
İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada savunma yapan tutuklu sanık Atilla Tarık Çilekçi, FETÖ ile irtibatı olduğunu kabul etti.
Bu yapının dini sohbetlerine gittiğini, 15 Temmuz'dan önce dini duygulara hitap eden bu yapıya sempati duyduğunu anlattığını hatırlatan Çilekçi, "15 Temmuz yaşandığında 5 aydır tutukluydum. O hain olay gerçekleştiğinde bu yapının o işi yaptığını, vesayete karşı sistem oluşturma amacı güderken gizli bir yapılanma içinde olduğunu anladım. Sırf dinimi öğrenmek ve hayırlı bir insan olmak için bu yapıya girdim ama hiyerarşisi içinde olmadım. Darbe girişiminden sonra avukatımla bir dilekçe göndererek samimi beyanlarda bulundum." dedi.
İkametinin Büyükçekmece'de olduğunu ve bu bölgede oturan avukatlarla örgüt içinde "abi" olarak bilinen kişi tarafından organize edilen sohbetlere katıldığını kaydeden Çilekçi, "O sohbetlere katılan kişilerin isimlerini tek tek bildirdim." dedi.
FETÖ'nün kriptolu haberleşme uygulaması ByLock kullandığı iddiasını doğrulayan sanık Çilekçi, uygulamayı 2014 Kasım ayında internet üzerinden bizzat kendisinin indirdiğine değinerek, "O dönem uygulama internetten indirilebiliyordu. Şifre de istenmiyordu. Uygulamayı kullandığım 14 aylık döneme ilişkin içerik çözümleri gelmiş. 'Namazını kılın, ihlaslı insan olun.' gibi mailler geliyordu. Kakao uygulaması da vardı telefonumda ama onu aktif olarak kullanmadım." şeklinde konuştu.
- "Zühtü" ile dalga geçilince adını değiştirdi
İkamet aramasında FETÖ elebaşı Fetullah Gülen ile çekilmiş bir fotoğrafının bulunduğunu hatırlatan sanık Çilekçi, şunları söyledi:
"Bu yapıyla lise sonda üniversiteye hazırlık için gittiğim FEM dershanesinde tanıştım. O dönem öğretmenimiz 1990'da 'Fetullah Gülen diye mübarek biri var. Gidelim hayır duasını alalım.' dedi. Bir fotoğraf çektirdik. O öğretmen bana fotoğrafı göndermiş. Evimde bulunan bir flash bellek içinde kalmış. Ancak iddianamede bu fotoğrafın 2010 yılında çekildiği yazılmış. Ben hiç ABD'ye gitmedim, Gülen 1999'da ABD'ye gitti. Bu fotoğrafı 2010'da çektirebilmem için ABD'ye gitmem gerekirdi."
İddianamede kod adı kullandığı iddiasının bulunduğunu kaydeden Çilekçi, "Doğuştan adım Zühtü'ydü. Üniversitede 'Samanlıktan kaldıramadım samanı da Zühtü' diye şarkı söyleyip benimle dalga geçiyorlardı. Kızlara rezil oluyordum. Yakın arkadaşlarım sana aramızda Ömer diyelim demişlerdi. Üniversiteden mezun olunca ise Zühtü adını kendime yakıştırmadım ve mahkemeye başvurup adımı Tarık diye değiştirdim." dedi.
- "Beni bir nevi beslediler"
Sanık Çilekçi, öğrencilik döneminde çok fakir olduğunu, FETÖ’nün kendisine burs verdiğini belirterek, "Beni bir nevi beslediler. Bu yapıdan birdenbire çıkmak mümkün değildi. 17-25 Aralık’ta yapının niyetini kısmen anladım ama anlattığım nedenlerden ötürü çıkamadım. Kurban bayramlarında kurban bağışı yapmışlığım var. Sızıntı dergisi abonesiydim. Ne zaman abone oldum ne zaman aboneliği bitirdim hatırlamıyorum. Etkin pişmanlık hükümlerinden yararlandırılmak istiyorum. Pişmanlığımı açıkça ifade ettim. Tahliyemi istiyorum." ifadelerini kullandı.
- "Sanık Faruk Sönmez ile birlikte Azerbaycan'da örgüt okulunu ziyaret ettik"
Mahkeme heyeti, ifadesini tamamlayan sanığa yurt dışına çıkıp çıkmadığını sordu. Çilekçi, geçmiş dönemde Azerbaycan'da firari sanık Faruk Öksüz ve beraberindeki 2 avukatla birlikte örgüt okulunu ziyaret ettiklerini söyledi.
Heyet, Çilekçi'ye bu kez sanık Sönmez Ahi ile arasındaki 150 bin liralık para transferinin nedenini sordu.
Sanık bu soruya ise "Sönmez Ahi benim bacanağım olur. Ankara Etimesgut'ta kelepir bir arsa bulmuş. Faruk Öksüz’ün bana borcu vardı. Bu borcu ödemesini talep ettim. Beni Ahmet diye birine yönlendirdi. Ahmet'e durumu söyledim. Bu kişi Sönmez'in hesabına borç karşılığı 40 bin lira gönderdi. Ben de Sönmez’e parça parça 150 bin lira verdim. Ortaklaşa iki arsa aldık, bu arsalar Sönmez’in üzerinedir." karşılığını verdi.
- "Villanın satıldığını internette gördüm"
Sanık Bekir Mustafa Yılmaz ise savunmasına, "Can Dündar ve eşine ait gayrimenkulü satın aldığım için 2 yıldır tutukluyum." diye başlayarak, "Benim inandığım dini değerler intihara karşı çıkıyor ama ben eğer ByLock kullanmışsam çıkar kendimi şuradan aşağı atarım. Sanıklardan Sönmez Ahi, benim büromda çalışan bir kiracımdır. Bunun dışında ilişkim yoktur. Ortağım değildir. Büromda 20'ye yakın avukat çalışır." dedi.
Can Dündar'ın villasını tek başına aldığını kaydeden Yılmaz, "Villayı internette buldum. İrtibat numarasındaki emlakçıyı aradım. Ankara'daki bu villa merkeze yakın, konumu iyi ve müstakildi. Avukatlık ofisi yapmak için aldım. Aldıktan sonra 4 ay boyunca inşaat yaptırdım. Armada'daki hukuk bürosuna aylık 35 bin lira kira ödüyordum. Avukatlık yaptığım 6 yıl boyunca 2,5 milyon gelir vergisi ödemişim." bilgisini verdi.
- "O güne lanet etmediğim tek bir gün bile yok"
Mahkeme Başkanı, ifadesini tamamlayan sanığa, "Can Dündar, medyaya da sıklıkla yansıyan biriydi. Başka alınacak emsal konut yok muydu? Onu ön plana çıkaran neydi?" diye sordu.
Yılmaz, "Yaklaşık 2 yıldır cezaevindeyim. O villayı aldığım güne lanet etmediğim tek bir gün bile yok. Basiretsizlik yaptığımı kabul ediyorum. Ankara’da merkeze yakın, müstakil, bu fiyata başka bir villa bulabilir misiniz? Ben villanın ilanını emlak sitesinde gördüm. Oradaki telefonu aradım. Evin Can Dündar’a ait olduğunu, Ankara’ya evi görmeye gittiğimde öğrendim." diye konuştu.
- "Dışarıdan iş teklifleri geliyordu, memuriyeti bıraktım"
Sanık Yılmaz, üye hakimin "Bir anda memurluğu bırakıyorsunuz, kirası çok yüksek bir ofis açıyorsunuz, yanınızda 20 avukat çalıştırıyorsunuz. Bunu nasıl açıklarsınız?" sorusu üzerine, şunları söyledi:
"Devlet memuruyken, bir kitap çıkarmıştım. Kitabı çıkardıktan sonra doktoraya başlamıştım. Tezime Türkiye’de 60 yıldır işlenmeyen bir konudan seçmiştim. Uzmanlık alalım ihaleydi. Devlet memuru olduğum için dışarıdan iş yapamıyordum. İş teklifleri geliyordu, baktım ki çalıştığım işten çok daha fazla para kazanacaktım. Memurluğu bıraktım. O günün parasıyla 100 bin lira kredi çektim. Başta yanımda 3 avukat vardı. Sonradan 20 avukat çalışmaya başladı."
Yılmaz avukatının, "Can Dündar'ın evi satılmak için emlakçıda ne kadar beklemiş?" sorusuna ise "Sonradan öğrendiğime göre 2 yıl beklemiş. Başlarda fiyat yüksekmiş, o yüzden satılmamış." şeklinde yanıt verdi.
Darbe girişimi gecesi cezaevindeyken televizyonda sözde darbe bildirisinin okunduğunu görünce ağladığını söyleyen Yılmaz, tahliyesini istedi.
Duruşmaya sanık Sönmez Ahi'nin savunmasının alınmasıyla devam ediliyor.