ANKARA (İHA) - Ankara 1 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde görülen Alman Vakıfları davasında sorgu ve savunma yapıldı.
Mahkemede yargılanan 15 kişiden Orient Enstitüsü üyelerinden Claus Schönig, Astrid Menz, Börte Sagaster savunmalarında iddianamede adı geçen enstitünün Almanya'nın Hamburg kentinde faaliyet gösteren Orient Enstitüsü'nün olduğunu ve kendilerinin bu enstitü ile bir ilişkileri olmadığını savundu. Sanıklar kendilerinin, Türkiye'de Türkoloji üzerine çalışmalar yapan bir bilim enstitüsü olduklarını savunarak, iddianamedeki suçlamaları reddetti. Mahkeme heyetine Türkçe ve Almanca yazılı savunmalarını ileten sanıklar, beraatlarını istedi.
Sanıklardan İstanbul Barosu eski Başkanı Yücel Sayman iddianamede yer alan Heinrich Böll Vakfı ile İstanbul Barosu'nun ortaklaşa bölücülük yaptığı ve bunun için gizli ittifak kurdukları suçlamasını reddetti. Sayman, söz konusu vakfın İstanbul Barosu'nun düzenlediği çeşitli toplantılara sponsor olduğunu, ancak vakıfla ortak bir çalışma yürütmediğini savundu.
Sayman, "İddianamenin genel yapısına baktığımızda, biz güçlü bir kurummuşuz ve bu güçlü ittifakla parlamentoya iki yasa çıkartmışız. Bunlardan biri ana dilde eğitim, diğer ise çevre ile ilgili bir yasa. İddianame bu haliyle parlamentoyu ve hatta bu kanunu uygulayacak olan sizleri bile töhmet altında bırakır" dedi.
Sayman, iddianamenin kişilik haklarını ihlal ettiğini ve bu iddianame yüzünden Türkiye'de ki baro faaliyetlerine katılamadığını belirterek isminin iddianameden çıkarılmasını talep etti.
Sanıklardan Oktay Konyar ise Bergama'da yaptıkları eylemlerin amacını Danıştay'ın aldığı kararı yürürlüğe koymak olarak nitelendirdi. Konyar, Bergama'da altın çıkarılmasının gündeme geldiği dönemlerde bir grup profesörün kendilerine altının siyanür ve civa gibi çevreye ve insanlara zararlı maddelerle çıkarılacağını söylediklerini, bunun üzerine de yargıya gittiklerini belirtti. Konyar, yargının kendilerini haklı bulduğunu ve siyanürle altın çıkarma projesini yasakladığı söyledi. Konyar yargının kararlarının uygulanması için vatandaş olarak kendilerine düşen görevi yapmak için yürüyüş yapmaya karar verdiklerini ifade ederek, 12 yıldır yürüttükleri bu çabanın casusluk değil, vatanseverlik olduğunu öne sürdü. Konyar, iddiaları asla kabul etmediklerini ve yargılanan diğer Almanları tanımadığını sözlerine ekledi.
Sanıklardan Senih Özay mahkemeye verdiği ifadede Hablemitoğlu'nun yazdığı 'Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası' kitabının 'salakça' görüşlerle yazıldığını savundu. Mahkeme heyetine bin 500 sayfalık savunma veren Senih Özay casusluk iddialarını reddetti. İddianamede yazılı olan hiçbir suçun kendisi ile ilgili olmadığını öne süren Özay, Hablemitoğlu'nun aynı dönemlerde kendisine, bildirilen duyumları kitabına yazdığını savundu. Özay, Bergama'da altın çıkarılma projesinin Danıştay tarafından iptal edildiğini ancak TÜBİTAK'ın bölgeye yaptığı inceleme sonrası verdiği 'proje yapılabilir' kararının ardından projeye devlet eliyle izin verildiğini savundu.
Özay ayrıca, aynı dönemlerde Bakanlar Kurulu'nun konuya ilişkin gizli bir kararname hazırladığını belirtirken, söz konusu kararnamenin kendisine verilmediğini, ancak bu kararnamenin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından kendisine gönderildiğini açıkladı. Özay, Bergama köylülerinin eylemlerinin casusluk değil, sivil itaatsizlik olduğunu söyledi.
Bu hareketin hukuki olduğunu dile getiren Özay, iddianamede Hablemitoğlu'nun kitabında bu konudan bahsedilmediğini öne sürdü. Özay, mahkemeden beraatını talep etti.